Çare Dinimizi Öğrenmek ve Yaşamaktır!
Çünkü aklın ve bilimin geldiği noktada, kâinat sisteminin yönetimi, çeşit çeşit canlıların ve bitkilerin bir yaratıcısız olamayacağını, dolayısıyla da ateizmin karşılık bulmayacağını gördüler, bunun yerine Allah’ın var olduğunu kabul edip, Kur’an’ı ve Peygamber’i yok sayan Deizm inancını gençlere yutturmaya çalışıyorlar. Şimdi de yaşanan olaylar, ölme ve öldürmeye giden canilikler satanizme gidişin bilhassa gençlerde yaygınlaştığını gösteriyor.
Şimdi bu süreçte, Peygamber Efendimizin emaneti olan Kur’an ve onu açıklayan sahih sünnetine dayalı, son ve hak din İslam’ı öğretmeyi görev addeden Müslümanların, ateizmi ve satanizmi çökerten vahiy çizgisine titizlikle uymakla birlikte, aklı ve bilimi de yok saymadan, Hz. Muhammed aleyhisselamın metoduyla İslam’ı hakkıyla anlamaya, anlatmaya ve yaşamaya yaşatmaya özen göstermelidirler.
Kur’an, akıl ile çatışmaz. Çünkü Kur’an yüzlerce defa akla dikkat çeker, aklı çalıştırmayı öğütler, aklını çalıştırmayanları gerçek akılsız sayar. Kur’an, bilim ile de çatışmaz. Teknoloji ve bilimin gelişmesinin Kur’an’ın anlaşılmasına katkı sağladığı bilinen bir gerçektir.
Hal böyle iken, vahiy çizgisine uymayan, özgür aklın kabul etmediği bir din anlatımı, dini parçalayan ve inananları kutuplaştıran yaklaşım, dinin asıl ve elzem olan önceliklerini göz ardı edip gereksiz detaylarda çarpışmak, genç neslin dine karşı mesafe kurmasına yol açmaktadır.
Hz. Peygamberin din tebliği, insanların ihtiyaçlarıyla ilgilenme usulü üzerine kuruluydu.
Bugünün nesli, satanizm, deizm gibi uydurma dine meylediyorsa, insan fıtratının bile reddettiği hayat tarzını benimsiyor veya normal sayıyorsa, cuma namazı ve oruç gibi önemli ibadetlere karşı mesafeli duruyorsa Allah’ı hakkıyla tanımadıklarını, gönderdiği Peygamber ve mesajından habersiz olduklarını göstermektedir. Dolayısıyla günümüz neslinin öncelikli ihtiyaçları, Allah’ın tek ilah olduğu ve bütün varlığın O’na muhtaç olduğu gerçeğini öğrenmektir.
İslam’ın, açık ve hiçbir tartışmaya mahal olmayan; Allah’ı (cc) tanıma, sadece ona ibadet etme, hiçbir şeyi O’na ortak koşmama gibi Kur’an’ın üçte birini teşkil eden asıl konuları gündem dışı tutup, geçmişte tartışılmış ve tartışılır olarak devam etmiş, günümüzde de tartışılmaya devam eden ve bir mesafe alınamamış, çok da gerekli sayılmayan konuları pişirip pişirip gençlerin önüne koymak din değildir. Gayesi barış ve güveni tesis etmek olan İslam’ı, bölük parça eden ve insanları birbirine düşürenlerle Peygamberimiz muhatap olmayacaktır. (6 Enam,159) Ayette de:
“Dinlerinden ayrılanlar, dinlerini, düzenlerini, kültürlerini ve medeniyetlerini, birliklerini parçalayanlar, tefrika içinde etkisiz itibarsız yaşayanlar, hizipleşerek ayrılık davası güdenler, birbirlerine düşmanca davranarak dinî ve insanî ilişkilerini kesen bölünmüş, baskıcı, zorba, medeniyetten nasiplenmemiş kapalı toplumlar, taraftarlar haline gelenlerle senin ve sana gelen dinin, senin ümmetinin hiçbir hususta bir ilişkiniz, bir benzerliğiniz yok. Onların hesabının görülmesi Allah'a kalmıştır. Sonra Allah yapmakta olduklarını birer birer ortaya koyarak onları hesaba çekecektir” buyurulmaktadır.
İslam dini, öncelikle Allah’ı tanımak ve ibadet ederek O’na kul olabilmektir.
İkinci olarak; haram ve helal, adalet ve ahlak ilkeleriyle başta anne-baba ve aile olmak üzere bütün insanlara karşı sorumlulukları yerine getirerek iyi insan olmaktır.
Üçüncü olarak da aklı kullanarak, bedeni çalıştırarak kendi saygınlığını korumaktır.
Özetle Müslümanlık; Allah’a, insanlara ve kendine karşı sorumlulukları yerine getirmektir.
İslam, insan fıtratıyla uyumlu ve ihtiyaç duyduğu din duygusunu karşılayan hak dindir.
Din anlatımında bölücü üslup kullanmak, Kur’an ve sahih sünnetin dışına çıkıp vahyin ve aklın kabul edemeyeceği hurafeleri din olarak sunmak gençlerin yuvadan kaçmalarına sebep olmaktadır. Yaşananlar; bu birey ve toplum bünyesinde kapanmayacak yaralar açan hadiseler sonuçtur. Bu üzücü yaşananların önlenmesi dinimizi hayata hâkim kılmakla önlenir. Tek hak din olan dinimizi hayata taşıyan, yaşayan, yaşatan, cehalet ve cinnet toplumunu ilim ve hikmetle vahyin ışığında aydınlatarak cennet toplumuna getiren Peygamber Efendimizi, siyeri iyice öğrenip örnek almamız gerekir. Peygamberimizin örnekliğinde ve O’nun ahlakıyla yetişen İslam’ın dört halifesinin öne çıkan dört özelliği “doğruluk”, “adalet”, “haya” ve “bilgi”nin gerek ferdi gerekse toplumsal şahsiyetin inşasında asli unsurlar olduğu hemen herkesçe kabul ve ikrar edilen bir gerçeklik. Bununla birlikte Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in cömertlik, diğerkâmlık, mertlik, saygılı olmak, sevgi göstermek, dürüstlük, komşuluk hukukuna riayet ile beşerin ve beşerî toplumların ihtiyaç duyduğu diğer fıtrî davranış biçimlerinin tatbik edilmesi yönündeki tavsiyeleri ve bu noktadaki tavizsiz duruşuyla, nice abidevi şahsiyetleri insanlık tarihine kazandırdığı bir diğer hakikat.
Fıtrat ile uyumlu öğretilerle fertlere hayat veren sevgili Peygamberimiz tarafından; empatiden yoksun, yalan ve iftiranın adet edinildiği, menfaat temini için başkasına zulmetmekten çekinilmeyen, fikir özgürlüğüne geçit verilmeyen, ayrıca fıtrata aykırı nice davranışların hâkim/egemen olduğu bir toplum, vahyin öncülüğünde ve aklın ışığında yeniden inşa edilmiş; cahiliye dönemi, asr-ı saadete dönüşmüştür.
İçinde bulunduğumuz çağda da içerikleriyle cahiliye dönemini andıran sosyal medya girdabında boğulmak üzere olan, dedikodu ve yalan kültürünün esareti tehlikesiyle karşı karşıya kalan fertlerin, yaptığı canilikler, ölmeler öldürmeler, intiharlar, acımasızca yaptıklarını köklü birdin eğitimi verilerek bu hâle gelmeleri önlenebilir. Bütün araçlar (TV, internet, sosyal medya, vs.) iyiliklerin, güzelliklerin, faydalı olan her şeyin kaynağı vahiy ve Peygamberimizden beslenerek gerçekleştirebilir. Kalpleri mühürlü, göz ve kulakları duyan ama işitmeyen, duyarlılıklarını kaybetmiş zihniyet, ile de mücadele ve mücahede şarttır.
Bireyler ile toplum şahsiyetinin yeniden inşası için Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselamın öğretilerinin tekrar hayat bulmasına ihtiyaç olduğu çok açık. Aksi takdirde vahşeti yaymaya yaptıkları caniliklere alıştırmaya çalışanlara “hangi suçtan dolayı bunları yaptıklarının sorulacağı gün”, verilecek bütün cevaplar hükümsüz kalacaktır.