Ülkenin müesses nizam ve yönetici seçkinleri, Hindistan'ın batılı dostlarının da dâhil olduğu temelsiz bir kibrin acısını çekiyor.
Ekonomik şartları en kötü olan ve muhtemelen en çok insanın yoksulluk sınırının altında yaşadığı bu ülke, bir SÜPER GÜÇ GİBİ davranıyor. Bütün bölge ülkelerinin kendisine itaatkâr ve tabi kalmasını talep ediyor.
Bir süreliğine tehditleri PAKİSTAN dışındaki diğer küçük ülkelere yönelik olarak kullanmaya devam etti, ancak artık durum çarpıcı biçimde değişti. Son değişiklik ise BANGLADEŞ'in HİNT köleliğinin boyunduruğundan kurtulmasıdır.
Daha evvel BANGLADEŞ ufak tefek kararlarını HİNDİSTAN'a sorarak almak zorunda kalırken, şimdi bölgede Hindistan için yeni bir zorluk ortaya çıktı. Gerçek şu ki Hindistan, bu bölgenin tarihinde komşu ülkeler için sürekli sorun yaratan, fakat küçük ülkelerin problem oluşturduğu izlenimini veren tek ülkedir.
Öte yandan, uluslararası kurumun isteği üzerine PAKİSTAN yöneticileri, Hindistan'a, İşgal Altındaki KEŞMİR'in hukûkî statüsünü kendi çıkarları doğrultusunda değiştirme konusunda tam bir fırsat tanıdı.
Fakat artık durum öyle bir hal aldı ki, işgal altındaki KEŞMİR'deki Müslüman çoğunluğu azınlığa dönüştürmek için HİNDÛLARIN, FİLİSTİN Örneğine Göre KEŞMİRLİ MÜSLÜMANLARIN TOPRAKLARINA YERLEŞTİRİLMESİ Yoluna Gidiliyor.
Eylül 1965 savaşına ilişkin olarak HİNDİSTAN ve müttefikleri, gerçekte tam tersi olmasına rağmen, bu savaşın başlamasından Pakistan'ın sorumlu olduğu izlenimini yaratmaya çalışmışlardı.
PAKİSTAN'ın ÇİN ile KEŞMİR sınırındaki anlaşmazlığı çözerek bazı bölgeleri ÇİN'e devretmesi, aynı zamanda 1963 yılında HİNDİSTAN ile KEŞMİR konusunda yapılan müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanması, Hindistan'ı derin bir paniğe sürüklemiş, işgal ettiği KEŞMİR'in işgaline Hindistan'da hukûkî destek sağlama isteği kısa sürede ivme kazanmıştır. Hindistan liderliği, KEŞMİR'i bir şekilde HİNDİSTAN BİRLİĞİ'NİN etki alanına sokmak için büyük bir acele içindeydi.
4 Ekim 1963'te Keşmir Başbakanı Bahşî Ğulâm Muhammed/بخشی غلام محمد, KEŞMİR eyaletinin Hindistan Federasyonu'na entegrasyon sürecini ilerletmeye yönelik politika önlemlerinin ayrıntılarını açıkladı. Buna karşılık PAKİSTAN'ın protestosu doğaldı. Bu önlemler Hindistan Yasama Meclisi tarafından onaylanmasa da Hindistan İçişleri Bakanı Gulzarilal Nanda 27 Kasım'da Parlamento'da KEŞMİR'in tamamen Hindistan'a entegre edildiğini duyurdu. Ayrıca Başbakan Cevahirlal Nehru Parlamentoya KEŞMİR'in özel statüsünün kalıcı olmadığını ve kademeli olarak kaldırılacağını da söyledi.
Bu duyurular üzerine PAKİSTAN, 1964 yılı başlarında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni ÂCİL toplantıya çağırdı. Bu amaçla PAKİSTAN'ın Birleşmiş Milletler'e yazdığı resmî mektupta, HİNDİSTAN'ın işgal altındaki KEŞMİR'i Hindistan'a dâhil etme yolunda attığı adımlarla GÜVENLİK KONSEYİ'ni kasıtlı olarak aldatma yolunda olduğu belirtiliyordu.
Daha sonra konu üzerinde yapılan görüşmeler sırasında HİNDİSTAN delegesi Mahu Medali Koram Çagla, işgal altındaki KEŞMİR'in ilk kez HİNDİSTAN'ın ayrılmaz bir parçası olduğunu ilân ederek cevap verdi ve HİNDİSTAN o günden bu yana bu tutumunu sürdürüyor.
Çagla, “Katılım belgesinin imzalandığı ve HİNDİSTAN'ın bunu kabul ettiği gün CEMMU ve KEŞMİR'in HİNDİSTAN'ın ayrılmaz bir parçası haline geldiğini, zaten entegre edilmiş olanın daha fazla entegre edilmesinin söz konusu olmadığını, zaten tamamlanmış bir şeyin artık tamamlanamayacağını” söyledi.
Ayrıca, koyu bir Hindû kökten dincisi olan Hindistan İçişleri Bakanı Gulzarilal NANDA, 4 Eylül 1964'te Lok Sabha'ya (Ulusal Meclis’in alt kanadı) yaptığı açıklamada, yeni yasal önlemlerin işgal altındaki KEŞMİR'e 1950 Hindistan Anayasası'nda tanınan özel statüyü geçersiz kılacağını söyledi. HİNDİSTAN bu adımlarla daha önce uygulanamaz durumda olan Anayasa'nın iki maddesini yürürlüğe koydu.
Bunlardan İLKİ; KEŞMİR'de cumhurbaşkanlığı yönetiminin dayatılabileceğini öngören 356. maddeydi. Bu madde daha önce işgal altındaki KEŞMİR için geçerli değildi.
İKİNCİSİ; işgal altındaki KEŞMİR'deki en mühim iki makam olan Devlet Başkanlığı ve Başbakanlık makamlarının kaldırılıp, diğer eyaletlerde olduğu gibi Valilik ve Başbakanlık makamlarının getirilmesini öngören 357. maddeydi.
HİNDİSTAN'ın bu saldırgan hamlesi PAKİSTAN'dan çok sert bir cevap gerektirdi. Ancak buna rağmen PAKİSTAN, Birleşmiş Milletler aracılığıyla HİNDİSTAN'a baskı yaparak işgal altındaki KEŞMİR'in yasal statüsünü değiştirme girişimine direnme çabalarını sürdürdü.
Ancak ne yazık ki dünyanın büyük güçleri, özellikle o zamanın SOVYETLER BİRLİĞİ, Birleşmiş Milletler'de HİNDİSTAN'ın yanında yer aldılar ve HİNDİSTAN'ı bu niyetlerinden vazgeçirmek için küresel düzeyde ciddi bir çaba gösterilmedi.
Birleşmiş Milletler'in bu ciddiyetsiz tutumu, uluslararası örgütten hayal kırıklığına uğrayan PAKİSTAN'ın, KEŞMİR halkının hakları için bizzat harekete geçmesi gerektiğini açıkça ortaya koyuyordu.
Dünyanın bu ciddiyetsizliği sonucu Cebelitarık Harekâtı ve işgal altındaki KEŞMİR'in kurtuluşu için GRAND SLAM HAREKÂTI gerçekleştirilmek zorunda kalındı. Bu çatışma 1965 savaşına dönüştü.
Bugün yine benzer bir durumla karşı karşıyayız. HİNDİSTAN sorumsuzca davranışlarıyla bölgesel barışı tehlikeye atıyor. PAKİSTAN'ın KEŞMİR halkını HİNDİSTAN'ın insafına bırakması elbette mümkün değil. Dünya işgal altındaki KEŞMİR'in mazlûm halkının sesine kulak vermeye hazır değilse de, PAKİSTAN buna nasıl duyarsız kalabilir?
HİNDİSTAN, Geçmişte Birçok Çatışmaya Yol Açan Aynı Hatayı Devlet Düzeyinde Tekrarlıyor.
PAKİSTAN'ın Tüm Çabası, Bu Sefer Bir Çatışma Yaşanırsa Bunun “Pakistan ile Hindistan Arasındaki SON Çatışma Olması Gerektiği Gerçeğine” Odaklanmalıdır.