Sürekli olarak bir karar verme aşamasındayız hayatta. Verdiğimiz kararlar bazen doğru bazen yanlış veya ilerleyen zamanlarda doğru yanlış, yanlış doğru olmakta…
Peki şöyle bir alet olsa….
Simyacı kitabından:
Yaşlı adam, Santiago’ya biri beyaz diğeri siyah olmak üzere iki adet gizemli taş verir ve siyah olanı “evet”, beyaz olanı “hayır” anlamını taşıyan bu taşları “Zor duruma düştüğün zamanlarda kullanırsın, ancak kendi kararını kendin vermeye çalış!” der.
Elimizdeki iki taş yoksa o zaman karar merkezi olan gönül hangi renkte olacak… Doğruyu ve doğru yolu bulmayı… Gerçekten zor ve muamma bir soru…
Hayatta yön oklarına ve referans çizgilerine ihtiyaç duyarız. Fakat, bunlar nelerdir... Örneğin bir derse giren öğrenci, ilk başta dersin hocasını sonra da kitabını öğrenmek ister. Çünkü bu iki referans ile dönemin sonunda, hem dersi iyi bir şekilde öğrenmek hem de dersi geçmek için güzel bir yol gösterici ışık olurlar… Bunun tersi ise öğrenciyi felakete sürükler…
Aynen öylede hayatımızda kültürümüzden, inançlarımızdan aldığımız yaşam tarzını ruhumuzdan çıkarınca bu sefer tam aksine yanlışlıklar hatalar ve kötülükler ruh dünyamızı işgal eder. Bunu düzeltmek ve yeniden iyilikleri dünyamıza almak zorlaşır. Bu nedenle geçmişte tattığımız ve yaşadığımız güzellikler yerine çirkinlikler ve kötülükler Gönül karargâhımızı kemirir ve yıkmaya doğru hızlıca yol alır… Eğer bir kişinin dünyasında iyilikler ve güzellikler yok ise ve bunları yaşamamış ise zaten mevzumuz dışındadır… Gerçi durumları her ne kadar zor ise bizim durum daha zordur… Çünkü bu gibi insanlar düşe kalka doğruyu bulmaya çalışır iken güzelliği yaşayıp bırakanlar daha da zor durumdalar… Çünkü hayatlarında ki güzellikler yok olup gitmiştir…
Bu durumda iyilik fenalığa dönüşünce fenalık fenalığı çeker fakat iyilik ancak iyiliği birbirine bağlar ve rabt eder…