Mardin’de yaşayan her bir insanın ruh dünyası üzerinde etkili olmuş mutlaka bir veya birkaç tarihi mekanın olduğu söylemek gerekir.
Her mahallenin içinde bulunan cami, medrese, zaviye gibi tarihi mekanların, insanımızın şekillenen ruh ve ahlak yapısı üzerinde etkisi olmuştur.
Bab-ı Sur’ da Melik Mahmut Cami,
Hamidiye Cami,
Hamza-i Kebir Cami,
Gül Mahallesinde Şehidiye Cami,
Teker/Yenikapı Mahallelerinde Ulu Cami,
Medrese Mahallesinde Zinciriye Medresesi ve Cami,
Latifiye Mahallesinde Latifiye camisi gibi.
Çocukluğumuzda Bab-ı Sur ‘da (Savurkapı Mahallesi) bulunan Melik Mahmut cami bizim ilk gözümüzü açtığımız ve hayatımıza anlam katan, bakış açımızın şekillenmesini sağlayan mekanlardandır. O dönemde Melik Mahmut cami bizim için bir sığınaktı. Yeni başlayan hayat yolculuğumuzda; bilmediğimiz, görmediğimiz korku ve tehlikelerden bir korunma alanıydı. Allah’ın, Selâm isminin tecelligâhıydı.
Melik Mahmut cami; oyun alanımız, dinlenme ve öğrenme yerimiz, keşfettiklerimizi müzakere, arkadaşlıklar edinme mekanımızdı.
Yaz aylarında sabah namazı ile başlayan gün döngümüz, öğleye kadar süren Kuran-ı Kerim dersleri, akşama doğru cami çeşmesinden ve kuyusundan doldurduğumuz soğuk suları ve yatsı namazı ile günümüz bu mekanda tamamlanırdı.
Öğle namazı sonrası hocalarımızdan kaçamak yaparak evden getirdiğimiz plastik topumuz ile cami içinde halılar üstünde yaptığımız futbol maçımız görülmeye değerdi.
Evde izimize rastlanmadığında, mutlaka Melik Mahmut caminde olduğumuz kanaat edilirdi.
Cuma günleri daha farklıydı. Giydiğimiz temiz elbiselerimiz ile önce vaazı dinler, hutbe sonrası cemaatle kıldığımız cuma namazı ile adeta ruhumuzun mutluluktan uçtuğunu hissederdik.
Kış aylarının da kendine özgü güzelliği ile Melik Mahmut cami ruhu bizi içine çekerdi. Her namaz vakti öncesi odun ile yakılan sobanın etrafı ısıtması ve yaydığı yanık odun kokusu ile kış döneminin doya doya yaşandığı bir zaman dilimiydi bizim için.
Bab-ı Sur ‘daki farklı sokak ve mahallelerden gelen yaşıtlarımız ile kurduğumuz arkadaşlıklıklar, farklılıkları keşfetmenin, farklıyı görmenin ve anlamanın önemini bize yaşatırdı. Bu bizi mutlu ederdi. Çünkü farklı bir mekandan farklı bakış açısından birilerini tanıma ve bilme; onda var olan iyilikleri ve güzellikleri keşfetmemizi sağlardı. İleriki yaşantımızda farklılıklar içinde zenginlik hikmetinin bu şekli ile bizde oluştuğunu, bu camiide farklı arkadaş grubu ile tanışmamızın vesile olduğunu öğrenmiş olduk.
Zihnimizde her bir insanın bir dünya olduğu anlayışının bu şekli ile oluştuğunu ifade etmek gerekir.
Tabi bize ders veren hocalarımızın yetişmemizde onların da hakkını teslim etmek gerekir.
Hacı Hoca Vasfi, Hacı Hafız Ata (Beytil paşavat), Melle Fadıl, Melle Kadri ( Beytil Şıâr) gibi hocalarımız verdiği eğitim, anlattıkları İslam ahlak anlayışı; bizim dünyaya bakış açımızın olgunlaşıp, pozitifleşmesinde en büyük etkenlerdendi.
Amme Cüz’ünde bir süreyi bazen üç gün ders olarak okutulması, her ne kadar o dönemde bize bıkkınlık hissi verdiği olduysa da, ileriki yaşantımızda ruhumuzun şekillenmesinde aslında bir etken tedavi olduğunu da sonradan keşfedecektik.
Melik Mahmut caminin kocaman sütunları, kubbesi, minaresi bize büyük bir güç ve bu gücün yanında selamet içerisinde olduğumuzun hissini veriyordu.
Aslında tevhidin yansımasını bu mekanda tanıdığımızı ve yaşadığımızı; Tek, büyük ve yüksek minarenin Allah’ın birliğini ve tekliğini içimize o dönemde nakşettiğini de söylemek gerekir.
İkindi namazı sonrası cami ana giriş kapısında oturup hasbıhallerde bulunmamız aslında küçük çocuk psikolojisinin bir terapisi olduğunu sonradan fark edecektik.
Rahmetli Melle Fadıl’ın sıcak yaz akşamlarında yatsı namazı öncesi okuduğu Fereç duası ve akabinde ki ezan, gönüllerin inşirahına vesileydi. O dönemde okunan bu ezan ve fereç duası daha sonraki yaşantımızda bize sabrı, hamd etmeyi ve basireti öğrettiğini ifade etmek gerekir.
Tabi farklı mahallelerde bulunan diğer cami ve medreselerinde, o mahallede yaşayan çocuklar üzerinde böylesi pozitif etki oluşturduğunu, gençlik çağında Ulucami’ye gidişlerimizde ve orada tanıştığımız arkadaşlarımızın aynı duyguları bize anlatması ile öğrenecektik. Melik Mahmut cami gibi Ulucami de başkalarının hayatlarına yön vermişti.
Mardin’de (hayat odaklarında) cami ve medrese ile büyüyen çocukların, hayata hazırlanmalarında bu cami ve medreselerin yadsınamaz bir gerçeklikleri ve etkilerinin olduğu açıktır.
Hayatın ilerleyen zamanlarında Melik Mahmut cami, Ulucami, Şehidiye camisi, Latifiye Camisi ve diğer cami ve medreseler olmadan yaşamın anlamının olamayacağını öğrendik.
Mekanın insan üzerinde etkin olma duyguları Süryani hemşerilerimiz içinde geçerliydi. Süryani hemşerilerimizin çocukları da, Mort Şmuni Kilisesi, Mor Yakup kilisesi, Kırklar kilisesi, Deyrulzafaran manastırı ile hemhal olarak büyüdüklerini bu sebeple mekanların manevi ruhunun bu hemşeri çocuklarımızın yetişmesinde etken olduğunu
ilerleyen zamanlarda görecektik.
Modern hayat düşüncesi insana; kentleşmeyi, zenginleşmeyi, rekabeti, biriktirmeyi, hayatın bir savaş olduğunu, başarı için başkalarını yok saymayı öğretirken, biz Mardin’de yaşayan Müslüman gençler camiyi/medreseyi; Süryani hemşerilerimiz ise mabedlerinin ruhunu emsal alarak; ahlakiliği, yardımseverliği, farklılıkları anlama, empati yapma, vefa gösterme, paylaşmayı öngören ve yok ederek değil birlikte yaşayarak mutlu olunabileceğinin sırrını öğretiyordu.
Bu gelenekten gelen bizler ve Mardinli hemşerilerimiz, dünyanın farklı ülkelerine gittiğimiz de; farklılıkları keşfetme, anlama ve ihtiram gösterme açısından bir sorun yaşamadığımız da ifade gerekir.
Mardinliyim diyen her bir hemşerimiz, Mardin’de bulunan bu mekanların ruhu ile yetiştiğini ifade etmek gerekir.
Evet, mekanlar insanların ruh dünyaları üzerinde önemli ve anlamlı etkilerinin olduğunu ifade etmek gerekir.