Mezopotamya Tarihi'nin
kâdîm şehirlerinden
biridir, Mardin.
Güneydoğu Anadolu'nun farklı
kültürleriyle herc û merc olduğu,
birçok egemenliğin, inancın hüküm
sürdüğü toprakların ipek yolu
güzergâhında bir merkezdir, Mardin.
Mezopotamya'da tarihe
karışan Subarru, Akad, Sümer, Babil, Asur,
Sasanî, Roma'dan sonra Müslüman
egemenliğin etkin olduğu, inançların,
kardeşliğinin sembolleştiği şehre, taşın
inançla bütünleşmiş mimarîsinde kendisine
"Tidu", "Erdobe", "Merdi", "Merdio",
"Merdo", "Merda", "Merde" olmak üzere
birçok isim verilmiştir
Diyarbakır'ın ilk egemen kavmî
bilinen Subarruların kurduğu söylenen
Mardin, Mezopotamya Tarihi'nde sarp,
alınması güç kalesiyle 8.000-9.000 Yıllık
tarihe sahip, arkeolojik bulguların canlılığını
koruduğu, Sümerlerle medeniyetin nevş u
nema bulduğu Romalıların, Sasanîlerin,
Arapların egemenliğine tanıklık etmiş, kendi
içinde bu egemenliklerin arasında medcezirler yaşamış, Hurri-Mitanni, Asur, Akad,
Urartu, Sümer, Hitit egemenliklerinde
savaşların eksik olmadığı coğrafyada daima
sahip olunmak istenen bir şehir
hüviyetindedir.
Savaşların merkezinde Roma-Sasanî
istilalarıyla karşı karşıya kalmış şehir,
Arapların şehri almasıyla sukunete
kavuşmuş, inanç yelpazesinde İslamiyetle
tanışmıştır. Emevî-Abbasî sonrasını Hamdanî,
Mervanî saltanatı takip etmiştir. Selçuklu,
Artuklu devamında Timur
kuşatmasına direnen şehir,
Karakoyunlularla
Akkoyunluların hakimiyetinde
kalmıştır. Kısa süren Safevî
hükümranlığıyla Osmanlılara
geçen Mardin, Cumhuriyete
kadar işgal yüzü görmemiştir.
Beyaz taşın nakkaş elinde
nakışını ve canlılığını bulduğu,
çiçeğin, gülün, asma yaprağının
renklendirdiği, hareket
kazandırdığı mimarîsiyle binlerce senelik
tarihin telmîhi olan konaklarda, evlerde
sosyal yaşantının diğer coğrafyalardan
farklılaştığı şehirdir, Mardin.
İnanç mozayiğinde günümüze ulaşabilirliğin
ve beraberliğin halen her inanca açık
ibadethaneleriyle tezyin edildiği Mardin,
otantik yapısıyla bozulmamış, birçok yerleşim
alanına mekân olmuş, şehirleşmenin getirdiği
gecekondulaşmadan etkilenmemiş yapıda
sahipliğini yaptığı tarihin canlı tanıklığının
remzi, işareti olarak farklılığını diğer şehirlere
göre daima korumuştur.
"Kartal Yuvası" olarak isimlendirilen Kalesi'ni,
Kal'atü'l-Mara, Erdemeşt, Arur, Dara, Rabbat,
Dermetinan, Savur, Aznavur, Rahabdium,
Merdis, Haytam, el-Nıhman kalesi takip eder,
bir zincirin halkaları gibi.
Dara'da şekillenmiş medeniyet, bölgede
görülen yerleşik hayatın hala çözüm bekleyen
büyüleyici sırrını ifşâ edememiştir, mevcut
yapısıyla. Dara, keşfedilmeyi bekleyen antik
kenttir, Mardin sınırları içinde. Dara'yı izleyen
Fıtvar'da, Akbağ'da, Hofi'de, Zorava'da,
Beşikkaya'da, Telbısım'da, Ramanus'da,
Kefertut'ta, Dunaysır'da, olmak üzere
mevcudiyeti belli yerleşim alanları höyüklerle
bütünleştiğinde ilk akla gelenlerLinveyri,
Şakolin, Firriye, Kefilmelep, Kefilsannur,
Kefilmardin, Hapines, Tınat, Hop, kılıt,
Hanika, Hanazanburi, Dirkup, Haramiye
mağaralarıyla tarihin, turizme açılmayı
bekleyen antik şehridir.
Hıristiyanlığın bilinen merkezlerinden olan
Mardin Mor İliye, Mor Behnam, Surp Kevork,
Protestan, Mar Hırmıs, Mor Mihayel, Mor
Yuhanna Kiliseleriyle Mor Mihayel,
Hammara, Mor Barbara, Mor Efram, Meryem
Ana, Mor Dimet, Mor Cercîs, Deyr-i Umur,
Mor Yakub, Deyr-i Zafaran, Seyde, Mor
Behnam, Mor Evgin Manastırlarıyla İsevî
İnancın birer sembolüdür.
Cami-î Kebîr, Babe's-Sur, Latifiye, Şehidiye,
Reyhaniye, Maristan, Emineddin,
Nizameddin Begaz, Şeyh Salih, Kale, Sultan
Hamza, Hamidiye, Süleyman Paşa, Şeyh
Çabuk, Tekiye, Sultan Musa, Muhammed
Hakîm Mansurî, Midyat, Zeynel Abiddin,
Dunaysir-Koçhisar Camileriyle dünün bölge
üniversitesi Kasimiye, Sıttî Radaviye,
Şehidiye, Zinciriye, Altun Boğa, Şah Sultan
Hatun, Husamiye, Muzaferriye, Melik
Mansur Medreseleriyle İslamiyettin köklü
yaşantısının medeniyet boyutunu oluşturur,
mimarî bütünlük içinde.
Tabiatın doğal güzellikleri içinde insanı
büyüleyen Zınnar Bahçeleri ve içinden eksik
olmayan taş mimarînin su kültürüyle
bütünleşmiş hali, Sadü'l-Mevkiî ile Firdevs
Bahçeleriyle tamamlanır, Fahriye ile Ravza
Mesire alanları, Gurs'ta şelalelerin eşlik ettiği
mekânlarla kemâle erer.
Arapçanın, Türkçenin, Farsçanın, Kürdçenin,
Aramîcenin, konuşulduğu dil yelpazesinde
kültürlerin aynı potada usul usul eridiği
günlük yaşamda, "Sûk" ismi verilen
çarşılarında, bedestenlerinde duygunun
düşünceyle ifade hali olan kelâm, herkesin
"Âhî" diye birbirini çağırdığı, yaşlıya
hürmetin eksik olmadığı abbaralarda,
dürüstlüğün ticarette Bağdad ile yarıştığı
coğrafyada Mardin kuyumculukta, telkarîde,
mimarîde, sözde, sanatta kendisini kabul
ettirmiş, eserleriyle bunun tescilini
gerçekleştirmiş şehirdir, aynı zamanda.
Mardin... Bir Tutam Mardin... Huzurun,
sağlığın, kardeşliğin süregen olduğu, Çan ile
Ezan'ın aynı mekânda, zamanda insanı
ibadete çağırdığı şehir...
Mardin... Bir Tutam Mardin... Anlatılması
yaşanmadığı zaman oldukça güç bir şehir.
Gezmeden, dolaşmadan belirtilenlerin
hayalleri süslediği lakin insanın ruhunun
teskîn olmadığı şehir...
Mardin'e giderseniz gündüz dolaştığınız
yerleri geceleyin seyre dalın, semadaki
yıldızların ışığının aydınlığında. Geceleri
mimarî şaheser konakların, köşklerin, evlerin
damlarında kurulan tahtlardan, seyredin
şehri ve gökyüzünü.
Daracık sokaklarında yorgunluğunuzu serin
abbaralarda bir nefes soluklanarak atın
üzerinizden inişli-çıkışlı yürüyüşlerinizde.
Dantele işlenen nakışların sûretinde taşlara
iyice bakın ve alınterinin kutsiyetinin
nakışlara canlılığını dünden bugüne nasıl
getirdiğini görün.
Mardin... Bir Tutam Mardin...
Mardin, sizi güzelliklerini içinde saklayan gül
bahçesi misali beklemektedir. Güzellikleri
görme adına sizi davet etmektedir, lisân-ı hâl
ile. Kültürüyle, folkloruyla, inanç
zenginliğiyle, mimarîsiyle, zengin mutfağıyla,
tarihin içinde asırlara yolculuğun merkezinde
Mardin, gelen misafirlerini bekliyor.
Mehmet Ali Abakay Çevre ve Şehir Dergisi 2013