ELEKTİRK
HASBİHAL
Köşe Yazarı
HASBİHAL
 

HAYAT PAHALILIĞININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

          Ben de toplumun bir ferdi, bir vatandaşı olarak bu ülkede yaşıyorum. Tabii ki bu ülkede olup bitenler hepimizi ilgilendiriyor.                     Son birkaç aydır en çok konuşulan, gündemin ilk sıralarında yer alan hayat pahalılığı ve dengesiz fiyat artışları toplumun canını yaktığı bir gerçek.                      Ben de yarım asrı aşkın hayat tecrübem açısından meseleye bakmak ve farklı bir değerlendirme yapmak üzere bu yazıyı yazdım. Madde madde belirlersek umarım siz değerli okuyucularıma da fikir verecektir.                     Maddelere geçmeden önce şunu açık bir şekilde ifade etmek gerekirse, ben ekonomi uzmanı değilim, ancak hayat tecrübem vardır.                    BİR: Bilindiği üzere her yıl ramazan fırsatçıları boş durmuyor ve fiyatları yukarı çekiyor. Bu manzarayı her yıl yaşayarak öğreniyoruz. Bu yıl farklı olarak akaryakıt, elektrik ve döviz fiyatlarındaki dalgalı ve ölçüsüz artışlar zamları daha da körükledi, vatandaşı zor duruma soktu.                    İKİ: Gerek büyük marketler, gerekse küçük esnaf piyasadaki dalgalı artışları gerekçe göstererek sattığı ürünlere fahiş zamlar koyuyor. Tabii ki bu zamların bir kısmı haklı gerekçelere dayanıyor. Bir kısmı ise tamamen keyfidir, hiçbir izahı yoktur. Bu durumu tespit etmek gerçekten zor. Zam oranlarının belirlenmesinde bir ölçünün olmadığı anlaşılıyor. Neyi baz alarak fiyatı belirliyor, orası muamma.                   ÜÇ: Ürünlerini köyden pazara getiren köylü yoğurtun kilosunu 5 liradan 10 liraya çıkarırken, yâda bir maydanozu 1 liradan 3-5 liraya çıkarırken nasıl bir maliyet hesabı yapıyor. Enflasyon, döviz artışı ve enerji fiyatlarından şikâyeti dışında bir gerekçe yok. Yani ortada bir belirsizlik, ölçüsüzlük olduğu kesin.                   DÖRT: Aslında bir kısım ürünlerin fiyat artış nedeni yerel nedenlerdir. Sadece bir örnek vereyim: patlıcan ve domates fiyatlarının artması havanın soğuk oluşu ile alakalıdır. Birçok üründe de aynı etkenleri görmek mümkün ve bu durumda soğuktan etkilenen ürünlerdeki fiyat artışı da kaçınılmaz olur.  Mesela, soğan artışında da farklı bir neden görüyoruz; o da ihracatın artmasıdır. Bir ürünün sürekli dışarıya satılması doğal olarak o ürünün fiyatını yukarıya çıkaracaktır. Buradaki artışı, arz ve talep denklemine dayanır. Bir ürünün piyasada miktarı azaldığında haliyle talep karşısında fiyatı da yükselecektir bu durum ekonominin kaçınılmaz kuralıdır.             Benim kanaatim odur ki, kısa, orta ve uzun vadede alınacak tedbirler ile sorun çözülür, yâda asgari seviyeye iner. Birçok ekonomistin de ısrarla vurguladığı gibi alınacak tedbirlerin başında: Kendi kendine yetebilen bir ülke haline gelmek, yeterli ürün alabilmek için üreticinin makul ölçülerde desteklenmesi, atıl vaziyette bulunan tarım alanlarının işletilmesi zaruridir. Üretimde fiyat artışlarına neden olan yem, mazot, gübre ve elektrik fiyatlarında ölçülü bir indirime gidilmelidir. Ve en önemlisi kaostan beslenenlere fırsat vermemek için denetimlerin arttırılması. Aksi halde piyasaya belirsizlik hâkim olmaya devam edecektir.   Burada yaptığım basit ama gerekli olan önlemlerin alınması sadece bu hükümetin meselesi değil, öncekilerin de sonrakilerin de meselesidir. Ama maalesef siyasi iktidarlar her nedense denetimleri bir türlü devreye sokamıyorlar.
Ekleme Tarihi: 23 Nisan 2022 - Cumartesi

HAYAT PAHALILIĞININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

          Ben de toplumun bir ferdi, bir vatandaşı olarak bu ülkede yaşıyorum. Tabii ki bu ülkede olup bitenler hepimizi ilgilendiriyor.

                    Son birkaç aydır en çok konuşulan, gündemin ilk sıralarında yer alan hayat pahalılığı ve dengesiz fiyat artışları toplumun canını yaktığı bir gerçek.

                     Ben de yarım asrı aşkın hayat tecrübem açısından meseleye bakmak ve farklı bir değerlendirme yapmak üzere bu yazıyı yazdım. Madde madde belirlersek umarım siz değerli okuyucularıma da fikir verecektir.

                    Maddelere geçmeden önce şunu açık bir şekilde ifade etmek gerekirse, ben ekonomi uzmanı değilim, ancak hayat tecrübem vardır.

                   BİR: Bilindiği üzere her yıl ramazan fırsatçıları boş durmuyor ve fiyatları yukarı çekiyor. Bu manzarayı her yıl yaşayarak öğreniyoruz. Bu yıl farklı olarak akaryakıt, elektrik ve döviz fiyatlarındaki dalgalı ve ölçüsüz artışlar zamları daha da körükledi, vatandaşı zor duruma soktu.

                   İKİ: Gerek büyük marketler, gerekse küçük esnaf piyasadaki dalgalı artışları gerekçe göstererek sattığı ürünlere fahiş zamlar koyuyor. Tabii ki bu zamların bir kısmı haklı gerekçelere dayanıyor. Bir kısmı ise tamamen keyfidir, hiçbir izahı yoktur. Bu durumu tespit etmek gerçekten zor. Zam oranlarının belirlenmesinde bir ölçünün olmadığı anlaşılıyor. Neyi baz alarak fiyatı belirliyor, orası muamma.

                  ÜÇ: Ürünlerini köyden pazara getiren köylü yoğurtun kilosunu 5 liradan 10 liraya çıkarırken, yâda bir maydanozu 1 liradan 3-5 liraya çıkarırken nasıl bir maliyet hesabı yapıyor. Enflasyon, döviz artışı ve enerji fiyatlarından şikâyeti dışında bir gerekçe yok. Yani ortada bir belirsizlik, ölçüsüzlük olduğu kesin.

                  DÖRT: Aslında bir kısım ürünlerin fiyat artış nedeni yerel nedenlerdir. Sadece bir örnek vereyim: patlıcan ve domates fiyatlarının artması havanın soğuk oluşu ile alakalıdır. Birçok üründe de aynı etkenleri görmek mümkün ve bu durumda soğuktan etkilenen ürünlerdeki fiyat artışı da kaçınılmaz olur.  Mesela, soğan artışında da farklı bir neden görüyoruz; o da ihracatın artmasıdır. Bir ürünün sürekli dışarıya satılması doğal olarak o ürünün fiyatını yukarıya çıkaracaktır. Buradaki artışı, arz ve talep denklemine dayanır. Bir ürünün piyasada miktarı azaldığında haliyle talep karşısında fiyatı da yükselecektir bu durum ekonominin kaçınılmaz kuralıdır.

            Benim kanaatim odur ki, kısa, orta ve uzun vadede alınacak tedbirler ile sorun çözülür, yâda asgari seviyeye iner. Birçok ekonomistin de ısrarla vurguladığı gibi alınacak tedbirlerin başında:

  1. Kendi kendine yetebilen bir ülke haline gelmek, yeterli ürün alabilmek için üreticinin makul ölçülerde desteklenmesi, atıl vaziyette bulunan tarım alanlarının işletilmesi zaruridir.
  2. Üretimde fiyat artışlarına neden olan yem, mazot, gübre ve elektrik fiyatlarında ölçülü bir indirime gidilmelidir.
  3. Ve en önemlisi kaostan beslenenlere fırsat vermemek için denetimlerin arttırılması. Aksi halde piyasaya belirsizlik hâkim olmaya devam edecektir.

 

Burada yaptığım basit ama gerekli olan önlemlerin alınması sadece bu hükümetin meselesi değil, öncekilerin de sonrakilerin de meselesidir. Ama maalesef siyasi iktidarlar her nedense denetimleri bir türlü devreye sokamıyorlar.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.