ELEKTİRK
Faris Erkar
Köşe Yazarı
Faris Erkar
 

DİN'İN ANLAŞILMASI, İSLÂM'IN YAŞANMASI

"Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber'e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız. O ne kötü bir yerdir.,, Nisa Süresi: 4/115 Her mükellef Mü'minin mensubu olduğu mezhebine göre gerekli olan İlmihal bilgilerini öğrenmesi gereklidir. Bunu arapça dili ile Kur'ân ve Sünnet ilmine vakıf olmayanlar için, ama kişi arapça dil ilmine, Kur'ân ve Sünnet'e detaylı bir şekilde vakıfsa, kendisi derinlemesine araştırıp tahkik ederek onunla amel edebilir. Ki bu da, o kadarda kolay bir iş değildir. Mezhep taklit etmeden Kur'ân ve Sünnet'ten gerekli meselelerde hüküm çıkarabilen, Ümmet genelinde az denecek kadar azdır. Bu nedenle; geçmişte de az bir kesimin iddia ettiği gibi, günümüzde de kimileri, Kur'ân tek başına Sünnetsiz bize yeter, müçtehidlere gerek yoktur, herkes Kur'ânı, Sünneti okusun ve dini olan itikad, ahlâk, ahkam ve İlmihal bilgilerini öğrensin ve amel etsin diyorlar. Bu ise, Kur'ânın ifadesiyle, şeytanın sağdan kula yanaşması taktiği olduğu gibi, Allah adıyla aldanmanın, aldatmanın ve aldatılmanın yoludur. Oysa, bunu iddia edenlerin çoğu, sadece pratik mahalli arapçayı bilirler, Kur'ânı okudukları bir meâlinden, Sünneti seniyeyi okudukları bir siyer kitabından, hadis-i şerifleri bir tercümeden ve bütün bunları bütün değil yalnız kısmen bilirler. Bunların hiçbiri asıl Kur'ân arapçasına ve ilmine, Kur'ân ve Sünnet’te ve olması gereken ilimlerine tam vakıf değiller. Bir meal, birkaç siyer ve birkaç tercümeden bir kısım hadisleri okumakla âlim ve müctehid olunmaz. Din ve diyanet konusunda bu tür söylemler, iddialar ve tavırlar maâzallah din adına dinden sapmanın bir şeklidir. Duyarlı Mü'min kardeş ve bacılarımızın bu konuda, dikkatli ve temkinli davranmalarını acizane tavsiyemdir. Şüphesizki Kur'ânı Kerim, mâ'nen ve lafzen yüce Allah'ın kelamıdır ve harfiyyen orjinallığı korunmuştur. Sahih olan Sünnet'i seniyye ise Kur'ân’ın anlaşılır ve yaşanmış tarzıdır. Kur'âna uymayı, Resulullahın Sünnet'i seniyyesine tabi olmayı, Resulullahın vefatından sonra Resulullah S.A.V'ın varisleri olduğu kabul edilmiş Kur'ân ile Sünnete ve bunların ilimlerine vakıf ihlaslı, takvalı, müstakim âlimlere uymayı Kur'âni Kerimde yüce Allah C.C emir buyuruyor. Bu meselenin anlaşılması için, acizane bu kısacık izahım yeterli olsa gerek. Selef'i salihinin, 14 asırdır Ümmet genelinde Cumhur'u Ûlamanın, saygın Allah dostu bilinen evliyanın, salih ve muttâki Mü'minlerin ortak kabulü ve dini yaşantıları bu doğrultudadır. Zaman zaman hep azınlıkla birilerinin değişik düşünmeleri, değişik söylemleri, değişik tutumları ve keyfi yaşantıları bu hakikati değiştirmez. Yukarıda naklettiğim Âyet'i Kerimeyi anlayarak, tefsiriyle tekrar tekrar okumak lazımdır. Selâm ve duâ ile...
Ekleme Tarihi: 01 Eylül 2022 - Perşembe

DİN'İN ANLAŞILMASI, İSLÂM'IN YAŞANMASI

"Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber'e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız. O ne kötü bir yerdir.,, Nisa Süresi: 4/115
Her mükellef Mü'minin mensubu olduğu mezhebine göre gerekli olan İlmihal bilgilerini öğrenmesi gereklidir. Bunu arapça dili ile Kur'ân ve Sünnet ilmine vakıf olmayanlar için, ama kişi arapça dil ilmine, Kur'ân ve Sünnet'e detaylı bir şekilde vakıfsa, kendisi derinlemesine araştırıp tahkik ederek onunla amel edebilir. Ki bu da, o kadarda kolay bir iş değildir. Mezhep taklit etmeden Kur'ân ve Sünnet'ten gerekli meselelerde hüküm çıkarabilen, Ümmet genelinde az denecek kadar azdır. Bu nedenle; geçmişte de az bir kesimin iddia ettiği gibi, günümüzde de kimileri, Kur'ân tek başına Sünnetsiz bize yeter, müçtehidlere gerek yoktur, herkes Kur'ânı, Sünneti okusun ve dini olan itikad, ahlâk, ahkam ve İlmihal bilgilerini öğrensin ve amel etsin diyorlar. Bu ise, Kur'ânın ifadesiyle, şeytanın sağdan kula yanaşması taktiği olduğu gibi, Allah adıyla aldanmanın, aldatmanın ve aldatılmanın yoludur. Oysa, bunu iddia edenlerin çoğu, sadece pratik mahalli arapçayı bilirler, Kur'ânı okudukları bir meâlinden, Sünneti seniyeyi okudukları bir siyer kitabından, hadis-i şerifleri bir tercümeden ve bütün bunları bütün değil yalnız kısmen bilirler. Bunların hiçbiri asıl Kur'ân arapçasına ve ilmine, Kur'ân ve Sünnet’te ve olması gereken ilimlerine tam vakıf değiller. Bir meal, birkaç siyer ve birkaç tercümeden bir kısım hadisleri okumakla âlim ve müctehid olunmaz. Din ve diyanet konusunda bu tür söylemler, iddialar ve tavırlar maâzallah din adına dinden sapmanın bir şeklidir. Duyarlı Mü'min kardeş ve bacılarımızın bu konuda, dikkatli ve temkinli davranmalarını acizane tavsiyemdir. Şüphesizki Kur'ânı Kerim, mâ'nen ve lafzen yüce Allah'ın kelamıdır ve harfiyyen orjinallığı korunmuştur. Sahih olan Sünnet'i seniyye ise Kur'ân’ın anlaşılır ve yaşanmış tarzıdır. Kur'âna uymayı, Resulullahın Sünnet'i seniyyesine tabi olmayı, Resulullahın vefatından sonra Resulullah S.A.V'ın varisleri olduğu kabul edilmiş Kur'ân ile Sünnete ve bunların ilimlerine vakıf ihlaslı, takvalı, müstakim âlimlere uymayı Kur'âni Kerimde yüce Allah C.C emir buyuruyor. Bu meselenin anlaşılması için, acizane bu kısacık izahım yeterli olsa gerek. Selef'i salihinin, 14 asırdır Ümmet genelinde Cumhur'u Ûlamanın, saygın Allah dostu bilinen evliyanın, salih ve muttâki Mü'minlerin ortak kabulü ve dini yaşantıları bu doğrultudadır. Zaman zaman hep azınlıkla birilerinin değişik düşünmeleri, değişik söylemleri, değişik tutumları ve keyfi yaşantıları bu hakikati değiştirmez. Yukarıda naklettiğim Âyet'i Kerimeyi anlayarak, tefsiriyle tekrar tekrar okumak lazımdır.
Selâm ve duâ ile...
Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.