Dostluk kitabının sayfaları da açılır önümüzde....
Fırtınalardan geçmiş, denenmiş, iyi ve kötü günlerin sınavlarını alın aklığıyla vermiş dostluklar....
Günlük alışkanlıkların, sıradanlıkların ötesine ulaşmış birliktelikler...
Maddî ve manevî paylaşmayı içine alan ilişkiler...
Bizi uyaran, yüreklendiren, aşkı, sevdayı, hoşgörüyü, fedakarlığı bir destana çeviren dostluklar...
Dostluklarımız.
Dostlarımız kitaplar olduğu kadar insanlardır da...Her yaştan, her renkten birbirini tamamlayan, zenginleştiren, farklılıkları âhenge çeviren dostluklarımız, dostlarımız...
Bir anıt dostluktu Hz. Ebubekir’in mağara dostluğu...Kutlu çağın çağımıza ulaştırdığı bir yürek serinliği ve genişliği...
O değil miydi bize Erdem Beyazıt’ın mısralarıyla seslenen:
“Bir orman gibi büyür içimde sevmek
İçimde insan, bir mahşer gibi kabarırken
Ay her suça ortak çıkan kalbim....”
Kalbimiz...Önce onu koruyalım. Aklın ve bedenin sağlığı da ona bağlı çünkü..
Kalp, özge bir mekan....
Tecelli orada gerçekleşir.
Orası bir hükümdarlık şehridir ağyâre yer olmayan.
Kalbi olanın dostu vardır.
Dost O’dur ve O’nunla olandır, olanlardır.
Dost isek ve dostumuz varsa yolumuza haramiler de çıkacaktır.
Olsun....
Yeter ki dostumuz, dostlarımız olsun.
Ferhat ki dost diye kazmasını kayalara değil artık kalplere vuruyor.
İçimizdeki şarkı yeniden başlıyor.
Şarkısız yaşayamayız biz.
Şarkımız “Dost”a “dost”la ulaşmak.
Kitabımızda sevmek, yaşamakta ilk deneydir.
Bir selam yeter kâlp denizlerindeki yolculuğumuz için.
“Ay Allah’ın kulları kardeş olunuz...”
Önce bu bilinci taşıyoruz yüreklerimize...Küçüğümüzle, büyüğümüzle, yazarımızla, okurumuzla, yakında ve uzakta olanımızla “kardeş” olmanın bilincini...
Bu bilinçle ve sorumlulukla kalem ele alınınca görülür ki, dostluk, kardeşlik, arkadaşlık salt kalemlerden ibaret kalan şeyler değil.
Bir çiçek gibi ilâhî ölçüler içerisinde birbirine uzanan eller, birbirine seslenen diller, birbirini gözeten gönüller, gönüllere ekilen sevgi tohumları kabuğunu çatlatmak, toprağı yarmak, boyunlarını güneşe uzatmak, sonra da sağlıklı bir biçimde büyümek, çiçek açmak, meyve vermek istiyorlar.
Bunun için uygun hava, uygun su gerekiyor.
Her şey gibi bu da bir iklim meselesi...
Böylece “selâm” kardeşlik sözleşmesine atılan bir imzadır.
Yetmiyor elbet bu kadarı...
Bir’den bine, binlere ulaşmak, sağlıklı bireylerden sağlıklı topluluklara gitmek...
Samimiyet ve güven en temel şart.
Dostluklarımız ki evrensel yapımızın temel taşlarıdır.
Bu bilinçle ele alınıyor kalem. Böylece bir şiir, bir hikaye, bir deneme, bir roman bir mektuptur kardeşler için, dostlar için.
Bir mesajdır, umuttur, cesarettir.
Yazar, okuyucunun; okuyucu da yazarın dostudur.
Yazarı, salt üreten, okuru ise salt tüketen olarak görmek ve kitabı metalaştırmak ne kadar ilkel bir anlayıştır...