İslam dini, yasaklananlar, hakkında nas bulunanlar dışında, yeme, içme ve giyinme konusunda Müslümanları tamamen serbest bırakmıştır. Özellikle de süslenme ve giyeceklerde de şekil ve renkler örfi olup, coğrafi şartlara göre insanların tercihine bırakılmıştır. Yalnız kadın giyimi hususunda farklı ölçü ve sınır getirilmiştir.
İslam fıkhında şu kaide çok önemlidir: “Eşya-da aslolan ibaha”dır.
Birçok hükmün bir araya getirilmesi ile bu önemli kaide ortaya konmuştur. Bu prensip ile birçok meselenin çözümü sağlamıştır. Kısaca açılımı şudur: Bir şeyin haram yada yasak olduğu-na dair delil bulunmadıkça o şey helal, meşru ve serbest demektir. Gerçekten çok harika bir prensip.
Bilindiği üzere İslam'da helal ve haramlar önemli yer tutar. Yüce Rabbimiz kitabında haramları, yasakları saymıştır. Helaller ise sayıca fazla olduğundan sayılmamıştır. Haram olanların dışında kalanlar mubah demektir.
Mesele bu kadar açık iken yine de helaller ve haramlar konusunda oldukça tartışma ve ihtilaflar meydana gelmiştir. Hâlbuki Allah Kur'an'da “Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah'a karşı yalan uydurmak için, “Şu helâldir”, “Şu haramdır” demeyin. Şüphesiz, Allah'a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler.” (Nahl:116) buyurarak helal ve haramlar konusunda gelişigüzel konuşmamızı engellemiştir.
Haram konusunda Hz. peygamber bile uyarılmış olmasına rağmen, bir kısım mezhepler muhte-lif rivayetlere dayandırarak farklı hükümler ortaya koymuşlardır. Oysaki mesele o kadar hassas ki, hz.peygambere dahi kendiliğinden helali haram kılma yetkisi verilmemiştir. Yüce Rabbimiz Allah Resulüne atfen şöyle buyurur: Ey peygamber! Eşlerinin rızasını araya-rak, Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen ken-dine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Tahrim:1)
İslam dini, yasakla-nanlar, hakkında nas bulunanlar dışında, yeme, içme ve giyinme konusunda Müslümanları tamamen serbest bırakmıştır. Özellik-le de süslenme ve giyecek-lerde de şekil ve renkler örfi olup, coğrafi şartlara göre insanların tercihine bırakılmıştır. Yalnız kadın giyimi hususunda farklı ölçü ve sınır getirilmiştir.
Enam Süresi 145. Ayetinde mesele çok daha net bir şekilde açıklanmıştır.
“De ki: “Bana vahyolunan Kur'an'da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da Allah'tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamı-yorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir. Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir.”
Yüce kitabımız Kur'an meseleyi net bir şekilde ortaya koymasına rağmen, yine mezheplerin tamamı özellikle hayvan etlerinin yenilip yenilmeye-ceği hususunda hüküm koymaktan geri kalmamış-lardır. Ayet dikkatlice okunduğunda anlaşılacaktır ki, Allah Resulü (s.a.v) bile kendisine vahyedilen dört yiyecek dışında haram kılınmış bir şey olmadığını söylüyor. Daha doğru Allah kendisine söyletiyor.
Konu başlığı aslında çok uzun ve kapsamlıdır. Bir makaleyi aşan konudur.
Ben özetle ve kısaca okuyucularıma şu hususu anlatmak istiyorum:
Haram ve helaller İslam'ın çok önemsediği bir alandır. Hiç kimse kendi kafasından, Kur'an ayeti olmadan özellikle yiyecek olarak hiçbir şeyi haram kılma hakkı ve yetkisi yoktur. Yüce Rabbimiz açıkça bu yetkinin kendinde olduğunu net bir şekilde ifade etmişken aksine hüküm koymanın yanlış olduğunu çok net bir dille belirtmiştir. Bu alanda Müslümanların çok dikkatli olmaları gerekmektedir. Bir yiyeceğin/hayvan etinin tadının hoş olmaması yada midenin almaması haram olmasını gerektirmiyor. İnsanların burada damak zevkleri farklı olabilir.
“Rabbim helal, temiz ve güzel rızıklar nasip etsin” duasıyla bu haftaki yazımı noktalıyorum.
Hoşça kalın, esen kalın.