“Ashâbım yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olsanız hidayete erersiniz.”(Hadis-i Şerif)
}Dünyada iken cennetle müjdelenen 10 bahtiyardan birisi olan Ebû Ubeyde bin Cerrah (r.a.), İslam’a ilk gönül verenlerdendi. Asıl ismi “Âmir,” künyesi “Ebû Ubeyde”dir. Dedesine nispetle de “Ebû Ubeyde bin Cerrah” olarak meşhur olmuştur.
Cesur bir sahabe ve kahraman bir mücahit olan Ebu Ubeyde bütün savaşlarda Peygamberimizle birlikte bulunmuş, İslam'ın en mühim savaşı olan Bedir'de üstün gayret sarf etmiştir
Ebu Ubeyde, kahramanlığıyla tanındığı kadar, “Emîn'ül-Ümme (ümmetin emîni)” lâkabıyla meşhur olmuştur. Rasûlullah onun için: ''Her ümmetin bir emîni vardır, bu ümmetin emîni de Ebû Ubeyde b.Cerrah'tır” buyurmuştur.
Yine bir gün Peygamberimizin huzuruna Necrân'dan bir Hristiyan heyeti geldi. Uzun konuşmalardan sonra, Rasulullah Efendimizin Peygamber olduğunu kabul ettiler. Ve dediler ki:
– Yâ Rasulullah! Ashabından emîn bir kimseyi bizimle beraber gönder, zekâtlarımızı, vergilerimizi ona verelim!
Peygamberimiz de yemîn edip, buyurdu ki:
– Gayet emîn bir kimseyi sizinle gönderirim.
Ashâb-ı kiram, emîn olarak kimin şerefleneceğini merak ediyorlardı. Rasulullah Efendimiz buyurdu ki:
– Kalk yâ Ebâ Ubeyde! Ümmetimin emîni işte budur!
Ebu Ubeyde (r.a) cesur, savaşçı, adaletle hükmeden, itaatkâr ve fazilet timsali bir sahabe idi. Şam valisi iken, bütün Şam halkı onun âdil bir yönetici olduğunda ittifak etmiştir. Allah'tan çok korkardı. Onun bütün hareketlerinde Allah korkusu hâkimdi. Allah ü Teâlâ'nın emirlerinden dışarı çıkmazdı. Peygamber Efendimize muhabbeti pek ziyade idi. Rasulullah efendimizden aldığı bir emri yerine getirmek için¸ canını fedadan çekinmezdi. Pek merhametli idi. İdaresi¸ dirayeti¸ üstün aklı ve zekâsı ile sahabe arasında belirgin bir yeri vardı. Hz. Ömer kendisinden sonra halifeliğe en layık kimse olarak Ebu Ubeyde'yi görüyordu.
Son derece mütevazıydi. Şam'da vali iken şöyle diyordu:
“Ben Kureyşliyim. Fakat teni kırmızı veya siyah biri yoktur ki, takva itibarıyla benden üstün olsun da, ben de “Keşke bu adamın bedeni içinde ben olsaydım” demeyeyim.”
Diğer birçok sahabe gibi o da, fütuhat sonunda ele geçirilen mal ve mülke rağbet etmeyerek sade bir hayat sürdü. Şam valiliği sırasında ziyaretine gelen Halife Hz. Ömer evin içinde kılıcı, zırhı ve bir kaç parça da ev eşyası gördü. Bunun üzerine Hz. Ömer, “Senin bunlardan başka bir şeyin yok mu?' diye sorunca¸ “Bunlar benim ihtiyacım için kâfidir” diye cevap verdi. Gözleri yaşla dolan Hz. Ömer, “Ey Ebu Ubeyde! Dünya, senden başka bizim hepimizi bozdu” buyurdu.
Bir gün Hz. Ömer arkadaşlarına:
-Bir şeyler isteyiniz dedi: Birisi ev dolusu altın, bir başkası ev dolusu inci, bir başkası da ev dolusu yakutum olsun ki, Allah yolunda harcayayım, diye isteklerini belirttiler. Onlar da Hz. Ömer'e sordular:
– Sen ne isterdin?
Hz. Ömer de şöyle buyurdu:
-Ben de şu ev dolusu Ebû Ubeyde bin Cerrah gibi emîn insanlar istiyorum. Nereye göndersem, hayırlı işler başarsın.
Vazifesine bütün canıyla bağlı olan ve Rasulullah sevgisiyle coşan bu büyük sahabe Şam'da 58 yaşında veba salgınında vefat etmişti. Ölmeden hemen önce orada hazır bulunanlara buyurdu ki: “Size bir vasiyetim var. Onu kabul ederseniz hayra erersiniz: Namazınızı kılın, orucunuzu tutun, sadakanızı verin, haccınızı ifa edin, birbirinizi gözetin, emirlerinize itaat edin ve onları aldatmayın. Dünya sizi aldatmasın. Bir insan bin sene de yaşasa akıbet şu neticeye varır: Allah insanların alnına ölümü yazmıştır, onun için hepsi ölürler. İnsanların en akıllısı Allah'a en çok itaat eden, âhiret için çok çalışandır. Hepinize Allah'ın selâm ve rahmetini, lütuf ve bereketini niyaz ederim.