Bizler bölge insanı olarak elbette ki “mazlumun dini olmaz” diyen bir dinin mensupları olarak kapıları göçmenlere açtık ve milletçe gereken misafirperverliği gösterdik ve göstermeye devam ediyoruz.
Dünyada göçmen denildiği zaman ilk akla gelen ülkelerden biri de Türkiye’dir. Türkiye’nin içinde de İstanbul, Mardin, Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis ve Hatay’ı ilk sıralarda göç alan iller arasında sayabiliriz. Özellikle Suriye iç savaşı patlak verdikten sonra göçmen sorunu en çok gündemde olan konuların başında yer aldı. Her kesimden insanlar konu ile ilgili fikirlerini beyan etti. Ben de yaklaşık 10 yılı aşkın bir zamandan beri Mardin’de özellikle Suriyeliler için yardımlaşma faaliyetlerinde bilfiil yer aldım, bir vatandaş, bir Müslüman olarak üzerime düşen görevi üstlendim. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da ömrün yettiği kadarıyla gerek Suriyeli muhtaçlara, gerek Iraklı ailelere, gerekse yerli ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmaya gayret göstereceğim. Sağlığım el verdiğince bu kutsal görevi ifa etmeye çalışacağım.
Son yıllarda insanlığın karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biridir göçmen sorunu. 2020 verilerine göre Dünya’da şiddet ve zulümden kaçanların sayısı 80 milyonu aşmıştır. Göçmenlik keyfi bir durum değil, zorunlu olan, sosyolojik bir olgu. Tarihe bir göz attığımızda çok farklı nedenlerden dolayı bulundukları toprakları terk etmek zorunda kalan insanları görürüz. Bu göçlerin nedenleri arasında savaşlar, zorlamalar, siyasi baskılar, sosyal ve doğal afetler ve ekonomik nedenleri sayabiliriz.
Yeryüzüne hâkim olan güçlerin saçma sapan gerekçelerle başlattıkları akıl almaz savaşlar yüzünden insanlar doğup büyüdükleri vatanlarını terk etmek zorunda kalmaları anlaşılır gibi değil. Mülteci nihayetinde bir insandır ve insan olma hasebiyle Allah’ın arzında yaşaması ve ilahi nimetlerden pay alması onun da hakkıdır.
Göçmenler nispeten rahat edebilecek yerleri tercih ederler. Bu açıdan Türkiye başka ülkelerin göçmenleri için hem daha güvenli, hem daha yaşanabilir bir ortam konumundadır. Avrupa’yı da daha rahat ve konforlu yaşamak için de tercih edenler çoktur. Ne yazık ki, Avrupa, seçerek çok az bir kısmını alabildi. Umut yolculuğuna çıkan gömenlerin bir kısmı maalesef yollarda, sınır kapılarında coplanarak, işkence görerek, ailelerinden uzak bir şekilde hayatını kaybetti. Avrupa’ya ulaşma halleri de feci bir şekilde sonuçlandı.
Dünya ülkeleri gerek Suriye göçmenleri konusunda gerekse diğer ülkelerden gelen göçmenler konusunda ciddi bir sınav verememiş, sorunu görmezden gelmişlerdir. Özellikle Batılı devletler kelimenin tam anlamıyla ikiyüzlü davranmışlardır. Üç ay önce patlak veren Ukrayna-Rusya savaşında bu toplumların kirli yüzünü net bir şekilde ortaya çıkarmıştır. Kısa bir süre içerisinde 5 milyonu aşkın Ukraynalı göçmen kapılarına dayanınca derhal gerekeni yaptılar, kapılarını ardına kadar açtılar. Bunu yapmaları da gerekirdi. Buna hiçbir itirazımız olamaz. Ancak aynı tavrı Suriyeli, Afganlı, Iraklı ve diğer göçmenlere göstermediler. Bizler bölge insanı olarak elbette ki “mazlumun dini olmaz” diyen bir dinin mensupları olarak kapıları göçmenlere açtık ve milletçe gereken misafirperverliği gösterdik ve göstermeye devam ediyoruz. Devam edecek