Mustafa ağabeyin vefatından bir yıl geçti. Yeri doldurulamayan, örnek şahsiyeti-kişiliği ve kimliği ile hep hayırla yâd edilen değerli bir ağabeyimizdi. Aile olarak da gıpta edilecek sağlam bir aile. Kardeşleri, evlatları, bıraktığı “basın mirası”na halel getirmeyecek, o izi sürecek ve o emaneti en güzel şekilde taşıyacak kapasitede kardeşlerimiz.
Geriye bıraktığı en büyük mirası; sıradan kurum ve kuruluş değil, istifade edecek, sadakayı cariye hükmüne geçecek nesil ve müessese bırakmaları. Rabbim muvaffak eylesin.
Yeni Akit, sadece bir yayın organı değil, yeri geldi sesi oldu, yeri geldi büyük bedeller ödedi ama asla ve asla yılmadı. Millî ve manevî davanın galebesi için uğraştı. Savunuculuğunu yaptı. Hakkı şiar edinirken, asla ve asla bir holdingin yanında olmadığı gibi, Avrupa fonlarından beslenmedi, vesayet rejimine her daim karşı oldu. Hakkı haykıran ilkeli, dürüst ve cesur yayın politikasıyla bugünlere gelen gazetemizin kurucusuydu
Mustafa Karahasanoğlu Ağabeyimiz.
O, her biri bir sadakayı cariye olan yaptığı hizmetler, verdiği mücadele, yetiştirdiği ‘basın kadrosu’ ve gök kubbede bıraktığı hoş sadâ ile amelini öldükten sonra da yaşatmayı bilen bahtiyarlar arasında yerini aldı.
Vefatından sonra da süren salih ameller/eylemler bıraktı. Kendi gitti fakat amelleri; sahibinin hesabına gelir getirmeye devam edecek.
Zaten Mustafa ağabeyin “Mazlumun yanında, zalimin karşısında olmak” ilkesiydi. Geriye bıraktığı en büyük mirası; sıradan kurum ve kuruluş değil, istifade edecek, sadakayı cariye hükmüne geçecek nesil ve müessese bırakmaları.
Alacağımız çok şey vardı. Bütün bu yapılanlar; örneklik, öncülük idi. Birlik, beraberlik, fedakârlık, cefakârlık. Mustafa ağabey olsun, kardeşleri Nuri Bey, Ali İhsan Bey olsun ne zaman konuşsak hep “örnek aile”siniz demişimdir.
Ahzab suresi 21. Ayet de hep aklıma gelir. “Üsve-yi hasene” (Allah Resulünde sizin için pek güzel bir örnek vardır.) Mütevazılığı içindeki vakarı, şahsiyeti, ‘üsve-yi hasene’ haliyle Peygamber Efendimizin izini sürmesiyle de etkilerdi.
O izi sürersek bizler de İnşallah Peygamberimizin sancağı altında toplanırız.
Mustafa ağabey; en kritik durumlarda bile duruşunu bozmuyordu.
“Emri bil maruf, nehyi anil münker”i sadece şahsı değil, gazetemiz Akit ve Akit TV olarak da yapmaları adeta her hal ve şartta yaşanan bir dinin temsilciliğini yapıyor, örnek oluyordu.
Akit bir ekoldü. Yetişme ocağı. Öyle ki kaliteli, vasıflı, donanımlı, idealist bir “basın kadrosu” kuruyor, örnek oluyordu. Her hal ve şartta yaşanan bir dinin mensubu olduğunu; kapitalist, faiz sistemi üzerine kurulmuş, putlaştırılan, (Kemalizm’e) kutsal hâle getirilen dokundurtulmayan, değiştirilemez hükmü konan laisizmin militanlarına tarihi dersler verdi. Hayat nizamını da içeren dinimizi hayatlarında uygulayan Müslümanlara yapılan zulümlere “Dur!” diyen, basındaki medyadaki zalimlere geçit vermeyen Akit’i milletin sesi yapandı Mustafa ağabey.
Seneyi devriyelerde yazma çizme, programlarla hatırlanarak değil, hizmetlere mâni olanlara karşı hiçbir mazerete sığınmadan Allah’ın razı olduğu bir basın mensubu patronu “nasıl olur”u gösteren müstesna bir şahsiyetti.
Okuduğum, yaşamaya çalıştığım ayet ve hadisleri hayatına yansıtan, yaşanan olaylardan, içinde bulunduğumuz şartlardan dolayı ümitsizliğe düşüldüğünde hep örnek olan hayatıyla müminlere hep aşk şevk ve ümit vermiştir. “Samimiyet imandandır. Sade hayat imandandır.” Hadis-i şerifleri Mustafa ağabeyde hayat tarzı olmuştur. Celadeti, vakarlı duruşu, davası için gözü karalığı, ebedî hayat düşünce ve hazırlığını canlı tutması; bugün Müslümanları bulaşıcı hastalık gibi saran sarmalayan “dünyevileşme hastalığı”ndan uzak oluşu hepimize örnektir. Helal haram hassasiyetini basın sektöründe gösteren, İslâm karşıtlığı yapanlara karşı şiddetli müminlere karşı şefkat ve merhametli oluşu da ayrı bir örnekliğidir.
Aile sağlamlığı aile efradının hep birer “dâvâ adamlığı” mensubu gibi olan halleri hakikaten tebrik ve takdir edilmeye değer.
Zedelenen her müminlik münasebetlerini düzeltme gayreti muhafazakâr geçinen basına derstir. Akit’in haber anlayışı, attığı manşetler, dikkat ve özenle hazırlanan sayfalar, din düşmanlığının gazeteciliğini yapanlara koyduğu tavır, verdiği mücadele unutulamaz.
Haberlerin gazeteye konulmasındaki tavırlar bana hep Hucurat suresindeki 6. Ayeti hatırlatır. Bir görüşmemizde bu ayetin dipnotunu naklettiğimdeki memnuniyetini unutamam.
Basın yayın araçlarının veya fâsıkların verdiği haberler de doğru olmayabilir. Buradan hareketle yazılan ve söylenen haberleri, olayları bu ayetin ışığında okumak, araştırmak ve dinlemek gerekir. Müslümanların şeref ve itibarını örseleyecek yayınlara karşı müteyakkız olun. Medyalar tarafından kolaylıkla gözü boyanabilen ahmak bir güruh olmayın! Âyetten çıkan genel hüküm, durumu bilinmeyen veya yalancı, günahtan çekinmez olarak tanınan kimselerin verdikleri haberlere ve bilgilere güvenilmemesi, bunlara göre hüküm verilmemesi, harekete geçilmemesidir.
Sosyal ve hukukî hayatın düzenli yürümesi, haksızlık ve huzursuzlukların önüne geçilmesi bakımından çok önemli olan bu tâlimatın vahyedilmesi, basınla meşgul olanlar için önemlidir.)
Son dönemindeki geçirdiği rahatsızlıklarına, hastalık müddetince gösterdiği sabır ve verilen her nimete yaptığı şükürler, bana şu hadis-i şerifi hatırlatır. “Müminin durumu gıbta ve hayranlığa değer. Çünkü her hali kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece müminde vardır: Sevinecek olsa şükreder, bu onun için hayır olur; başına bir bela gelecek olsa sabreder, bu da onun için hayır olur.”
Mustafa ağabeyi şükran, rahmet ve minnetle anıyor, ‘Rabbimiz hepimizi cennetinde buluştursun’ diye niyaz ediyorum.