Sadece “maddeci gözlükle” varlığa bakarak her şeyin sebebini “mekanik bir sebepe” bağlayan bakış açısı ne kadar sığ ve yanlışsa, her afeti “ilahi adalet” ve “uyarı gören” düşüncede sığ eksik ve yanlıştır…..
Allah’ın Hududullah ve Sünetullahı’nın yok sayılması da başka bir hata olarak yapılıyor.
İnşaatın kendi kurallarına uygun yapılması Allah’ın Sünettulahıdır, Hududullahıdır…..
Bunlara uymamamız neticesinde bu kurallar kendilerini bize hatırlatır….”Allahın yasalarında asla bir değişme bulamazsınız, asla bir sapma bulamazsınız” (Fetih/23.) buyuruyor….
Bu musibetleri insan fiillerinden ayrı düşünmekte yanlıştır. İhmal edilen yasalar, gözden kaçırılan hikmeti dikkate almadan Allah’ın kaderini, hikmetini, rahmetini mahkum etmek doğru değildir.
Bu tür afetleri bilim açıklamaya çalışır, felsefe akil süzgecinden geçirerek düşündürmenin yollarını arar…Din ise makul bir anlamlandırmada karar kılar….İslam dini verdiği anlam bilimin açıklamasını felsefenin düşüncesini göz ardı etmez.
Bilim, Allah’ın kainata yerleştirdiği ayetlerin tefsiri….akıl ve düşünce de onun insana en büyük ihsanıdır….
Bilim bize depremi izah eder statik nedir açıklar, fay hatları nerededir öğretir, depreme dayanıklı binaları nasıl inşa edilir ve edilmesi gerektiğini açıklar…
Fakat bütün tedbirlere rağmen başımıza gelen musibetleri anlamlandıramaz, hikmetini izah edemez….bundan ne tür dersler çıkarmamız gerektiğini bilemez, manevi metafizik boyutunu göremez, anlamlandıramaz……Anlamlandırmayı din yapar, vahiy yapar…….
İnanıyoruz ki ölüm haktır.
Diyelim ki binaların tüm tedbirleri alındı, deprem hasarla atlatıldı ama ölümün önüne geçmek asla mümkün olmayacaktır; hastalıklar, kazalar veya savaşlarla yok olup gitmek de her zaman yaşanabilecektir…….
Tedbir, tevekkül, mühlet ve ölüm işte bunlar Rabbimizin mutlak iradesine tabidirler……..Biz üzerimize düşeni yaparız ama O’nun iradesi tecelli eder.
Kaderin üstünde de bir kader vardır……
“Eğer Allah, sana bir zarar dokundurursa artık onu, kendisinden başka kaldıracak (hiçbir güç) yoktur.
Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun lütfunu geri çevirecek hiçbir kuvvet de yoktur.
(O,) kullarından dilediğini buna eriştirir. O çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (Yunus /107.Ayet)
-Hiçbir tedbirin takdiri engelleyemeceğine ama her türlü tedbiri almanın da dini bir vecibe olduğunu kabul etmek gerekir……Tedbir, takdire engel olmak için değil mesuliyeti yerine getirmek için alınır.
Tedbir farzdır, tedbirsizlik günahtır ve olacak olan da elbette olacaktır, kaçış yoktur…..