İnsanların renklerinin ve tabiatlarının farklı oluşunun temelinde bunun yattığı metaforu kayda değerdir.
Bunun içindir ki kimileri sert, kimileri yumuşak mizaca; kimileri heyecanlı, kimileri de soğuk tabiatlıdır.
Bazıları siyah, bazıları beyaz, bazıları da sarı tenlidir.
Ancak bu özellikler doğuştan gelen kazanımlar olduğu ve insan iradesinin dışında tamamen 'yaratıcının takdiri' olması nedeniyle 'hesap defteri'nde pek yeri olmaz. Hiç birimiz hangi zamanda ve nerede doğduğumuzdan, Hangi renk, ırk, milliyet, kabile, aile veya akrabaya mensup oluşumuzdan, Hangi boy-pos ve eşgâlde bulunduğumuzdan... sorumlu değiliz. Bunlar tamamen bizim dışımızda takdir edilen 'kader'imizdir.
Dolayısıyla hiçbir kişi ya da grup, renginden, ırkından, dilinden, cinsiyetinden, doğum yeri veya tarihinden, mensubu bulunduğu aile veya akrabasından dolayı ne övülür ne de yerilir.
Bu nedenle; şu zaman ya da coğrafyada yaşayanlar, diğerlerinden, Şu dil, ırk, renk veya cinsiyete sahip olanlar ötekilerden, Filan aile, kabile, aşiret veya soya veya sahip olanlar falancalardan... bu özellikleri dolayısıyla daha iyi ya da, daha kötü olamazlar.
Allah değerlendirmeyi bunlar üzerinden yapmaz.
Değerlendirme insanın hür seçimi, bilgi ve iradesi ile yaptıkları üzerinden olur.
* * * *
İnsanın insiyaklar denen açlık, korku, uyku vb. içgüdüsel; i'tiyatlar denen alışkanlıkları ve dış etkenlere davranışlar olarak tanımlamaktayız. Sadece insanlara özgü değildir bunlar. Hayvanların da davranışlarının arka planında bu etkenler bulunmaktadır. İnsanın kendi iradesi ve hür seçimi ile yaptıkları ise iradeli davranışlardır. Ki insan, bu meziyet ile diğer yaratıklara açık telkinli davranışları vardır ki bunları irade dışı fark atmaktadır.
Hangi amacı güdüyorsun?
Bunu niçin yapıyorsun, ya da niçin yapmıyorsun? Bilerek ve isteyerek tercihini nelerden yana kullanıyorsun?
Bu soruların cevabı, kişinin iradeli davranışlarını ve ne olduğunu ele verir?
* * * *
Bir insanın cimriliği mi yoksa cömertliği mi,
Tembelliği mi yoksa çalışmayı mı,
Başıboşluğu mu yoksa sorumlu davranmayı mı,
Zulmü mü yoksa adaleti mi,
Ahlaksızlıkları mı yoksa edebi mi,
Fuhşu mu yoksa iffeti mi tercih ediyor olmasıdır önemli olan. Zira bunlardan hesaba çekilecektir insan. İnsan isterse inkâr eder, isterse de iman;
İsterse sadakat gösterir, isterse de ihanet;
İsterse isyan eder, isterse de itaat... İnsan bu.
Öyleyse bir kişi ya da guruba dair olumlu veya olumsuz değerlendirmelerin kaynağı iradeli tercihleri ve davranışları olmalıdır.
İrademize ve tercihimize dikkat etmeliyiz. başkalarına ipotek etmemeliyiz.
Bunları İrademiz hürriyetimizdir. Hürriyetimiz de onurumuz. İnsanları değerlendirirken yanlış ölçü ve yaklaşımlardan kaçınmalıyız ki anlamlı ve doğru olanı yakalayabilelim.
Bugün içinde bulunduğumuz sıkıntılı durumun bir nedeni de kişi veya kişileri tercih ederken yanlış ölçü kullanmamız değil midir? Önce doğru soruyu soralım kendimize. Çünkü yanlış soruya doğru cevap bulmak güçtür.
Bilinçli ve ahlaklı bireyler oluşturur ancak, erdemli toplumu. Sorumluluklarımızı kuşanmış bilinç ile aşabiliriz.
Niceliğin tasallutundan niteliğin selametine ulaşma umuduyla...