Her seyahat bir dönüm noktasıydı. Kiminle seyahat edileceği, hangi koltukta oturulacağı, nerede mola verileceği seyahat edecekler tarafından önemsenen konulardı. Çünkü iki gün sürecek yolculukta yolcunun rahatı ve huzuru önemliydi.
Otobüsçülük sektöründe, 1980' li yıllardan sonra yenilenen 0302 model otobüslerle, yolculuklar belli bir rahata kavuştu.
Yol uzun, yolcuda hassas olunca, her bir yolculuk bir öyküye dönüşüyordu.
Böyle bir dönemde yapılan bir yolculukta;
-Verek eğuy il sebt sefer minve le İstanbul?
(C.tesi İstanbul'a kimin seferi var)
-Baba Sadık il Paşavat
-Irfaa'li 1-2 taroh ene ul hanım
(1-2 numarayı bana ayır hanımla İstanbul'a gideceğim)
Yerler belirlenip, biletler kesildikten sonra Cumartesi Bab-il Mişkiyeden yolcuların bagajları yüklenmeye başlanırdı.
Rahmetli simsar Derviş, Hac Başir Kahfuro gördüğü bagaja isyan edercesine,
-Heye cibne u leben leyn tet ved'evun ağuy?
(Bu yoğurt ve peyniri nereye götürüyorsunuz?)
-Verek ağuy tenvediyin le İstanbul le Beyt ağuy ( kardeşime İstanbul'a götürüyoruz)
Cevabı ile simsarlar istemeye istemeye bagajı tıkıştırmaya çalışırdı.
O dönemler Mardin'den yerli peynir ve yoğurt, çokça İstanbul ve İzmire götürüldüğü yıllardı.
Otobüs hareket saati yaklaştıkça otobüsün etrafındaki kalabalıklarda artardı. Askere gidecek olanlar, evini taşıyıp kendileri gidecekler, işi için haftalık olarak gidecek olanlar hepsi bu otobüsteydi.
Bagaj yerleştirme işi bitince Hac Başir Kahfuro gür sesi ile bağırmaya başlardı;
-İstanbul yolcusu kalmasın!
Bu çağrı ile hüzünlü anlar da başlardı. Askere gidecekler için gözyaşı akmaya başlardı. Ana babalar çocuklarına sarılıp ağlaşırlardı, Mardin'den göç edip gidenlerde bir daha dönmemenin verdiği hüzün ile akrabaları ile kucaklaşırdı.
Talebe olanlarda sesiz sakin yanlarına aldıkları çantalarla koltuklarına yerleşirlerdi.
Yolcular otobüse bindikten sonra rahmetli Hac Nihat Atmaca (Beyt-Sülo Zeyno) veya yardımcılarından biri otobüste son yolcu kontrolü yapardı.
Bu sırada kaptanlar yazıhane içerisinde birbirlerini motive etmek için espiriler yapar ve çay içerlerdi.
Rahmetli Ali Musiki,
-Eğer me tıkt sıkttbos tatik ceze
(eğer otobüsü iyi kullanmasan sana ceza keserim) şeklinde yaşlı kaptana takılırdı.
Son kez yolcu listeleri kontrolünden sonra gerekli hesaplama yapılıp kaptana gerekli ödeme yapılırdı. Hareket saatinde genellikle genç kaptanlar direksiyonun başında olurdu. DEVAM EDECEK