Düzeltilmediği için gündemimizin baş maddesi aile meselemizdir. Ailenin dağılması sonuçtur. Bu sonucu doğuran sebepler üzerinde çok ciddi düşünmek, tahlil etmek gerekir. Bu konuda idarecilerin çok büyük sorumluluğu bulunmaktadır. Özellikle de aileden sorumlu bakanlığın.
Aile fertlerinin mutluluğu cemiyetin mutluluğu demektir.
Modern Batı, insanı dinden kopardığı gibi, insanı insandan da kopardı ve aile parçalandı.
Eğitimde aileye alternatif bir kurum oluşturulamaz. Modern kültür aileyi tehdit etmektedir. Batı’nın ve onun ürettiği modernliğin bozduğu aileyi yine onların ürettiği bilimler ve bu bilimlerin uzmanlarıyla kurtarmanın reçetelerini arıyoruz. Aileyi bu hale getiren sebepleri ortadan kaldırma yerine sonuçlar konuşuluyor, yazılıyor, âdeta hastalığın başka çeşitleriyle devam edilsin isteniyor.
Aileyi kuran ve koruyan temel unsurları düşünen, aileyi dağıtan sebeplere kafa yoranları arar hale geldik. Kim ne derse desin, din unsuru olmadan sağlam bir ailenin kurulamayacağı, kurulsa da uzun süre dayanamayacağı gün gibi aşikâr. Bütün değerleri dağıtan modernizmin oluşturduğu bireysellik, değer tanımayan özgürlük, hazcılık, kısaca modern hayat! Bu hayatı teşvik eden TV’den sosyal medyadan, bilgisayar internet programlarına kadar aileyi batıran Batı kaynaklı magazin kültürü. Batı’nın, olmayan ‘değer yargıları’ normları ve formları ile aileyi dağıtıyoruz, yıkıyoruz.
Kur’an-ı Kerim’in tarifini yaptığı ev esasen bir “şahsiyet okulu” hükmündedir. Aile, bu okulun hem öğrencisi hem öğretmenidir. Böylesi bir ev cennetin dünyadaki şubesi olmayı hak etmiş demektir. Cennetin dünyadaki şubesi olmayı hak etmemiş bir ev, cehennemin dünyadaki şubesi olmaya adaydır. Aile olmak, sevgi ve saygıyla, şefkat ve merhametle, ilgi ve hassasiyetle hayatı paylaşmaktır. Aile olmak, dünyanın türlü meşakkatlerini beraberce göğüslemektir. Sevinci ve kederi, varlığı ve yokluğu birlikte yaşamaktır. Aile olmak, iyi günde, kötü günde vefakârlık ve fedakârlıkla bir bütünü tamamlamaktır.
Devletler bile aile ile yaşar, ailenin yıkılması ile yıkılır. Bu yüzden ebeveynler, sorumluluklarına uygun hareket etmeli ve çocuklarını asla ihmal etmemelidir. Peygamberimizin; “Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter” nebevi uyarısına kulak vermelidir. Yüce Rabbimizin emaneti olan ailemizi gözümüz gibi koruyalım. Gün gelip emanetin sahibi olan Allah’a hesap vereceğimizi aklımızdan çıkarmayalım.
Anne-babamızla, eşimizle, çocuklarımızla el ele verip hep birlikte ailemizin kıymetini bilelim. Unutmayalım ki ailemizi maddi manevi her türlü tehlikeden ve tehditten korumak hepimizin öncelikli vazifesidir. Çok dertli, üzüntülü, muzdarip vaziyette aile yazısını yazarken çocuklarımız, gençlerimiz, özellikle de muhafazakâr ailelerin eşcinsel sapkın ilişki biçimlerine yakalarını paçalarını kaptıran genç çocukları yüzünden aileler perişan durumlarının şokunu yaşıyorlar. Başta hükümet partisi olmak üzere, bütün partilerimizin, sivil toplum kuruluşlarımızın, okullarımızın ve ailelerimizin bu konuda çocuklarımıza sahip çıkmaları şart!
İnsan türünü yok etme tehlikesi taşıyan bu sapkın yönelimlerin karşısında İslâm dimdik durabilir sadece. İnsanlığın geleceği beden ve ruh sağlığı bakımından İslâm’ın insanı yücelten, haysiyetini koruyan, adaleti sağlayan ilkelerinin hayata geçirilmesinde. Sapkın eşcinsel şebekeler de, ateizm şebekeleri de vazifelerini yapıyorlar. Toplum, özellikle de toplumun muhafazakâr aileleri vazifelerini bu sapkın şebekeler kadar yapmıyorlar! Çocuklarının zihnî, ruhî, ahlâkî gelişimleriyle neredeyse hiç ilgilenmiyorlar! Çocuklarını bu tür şebekelere kaptırdıkları zaman da dünyaları yıkılıyor!