ELEKTİRK
Yaşar Değirmenci
Köşe Yazarı
Yaşar Değirmenci
 

Nazik, kibar, zarif olamaz mıyız?

Dil, bir milletin kültürel değerlerinin başında gelir. Bundan dolayı dilimize büyük önem vermek gerekir. Aynı dili konuşan insanlar “millet” denilen sosyal varlığın temelini teşkil ederler. Dil, duygu ve düşünceyi insana aktaran bir vasıta olduğu için, insan topluluklarını bir yığın veya kitle olmaktan kurtararak, aralarında “duygu ve düşünce birliği” olan “millet” haline getirir. Dilini bilmediğimiz bir ülkede, etrafımızda milyonlarca insan kaynaşsa da kendimizi yalnız hissederiz. “Dil, insanın evidir. Dil hikmetin yoludur” denilmiş. Dünyadaki en güzel, en tatlı şey dildir. İnsanlar dilleriyle anlaşırlar, dilleriyle dua ederler, diğerlerine karşı sevgilerini dille anlatırlar. Dünyadaki en iyi, en tatlı, en güzel şey dildir. Dil olmasaydı, insanların hâli ne olurdu? Dilden bahsederken en fazla ihtiyacımız olan nezaketle alakasını nasıl ihmal edebiliriz? İnsanları hassasiyete, duygusallığa, kibarlığa zarafete, nezakete götüren yolun ilk adımı da dil değil mi? İnsani münasebetlerimizde her geçen gün kabalık, sığlık, muhatabımızı kale almama, sevgi ve saygı mahrumiyeti her tarafımızdan dökülüyor. Peki, panzehir ne? Nezaket! Ruhun, gönlün hal ve hareketlere, sese, tavra yansımasının adı nezaket. İletişimlerimize baktığımızda otobüste, çarşıda, pazarda, işyerinde, orda burada, her yerde. Dillendirilmeyen, ama eksikliği çokça yaşanan, yokluğu hissedilen: Nezaket. İletişim sorunlarının kökü: Nezaketsizliğe dayanıyor. Hatalardaki ısrar, yapmacıklığı aşikâr eden tavırlar hep nezaketten nasipsizlik. Kelime manası; terbiye, edep, kibarlık, incelik, naziklik, zarafet. Karşıtı kabalık. Trafik keşmekeşi gibi, insanların birbirine davranışı noktasında tam bir keşmekeş yaşıyoruz. Aramızda geçmişin nezaketi ve kibarlığı ile yetişmiş yaşlılarımızı gördükçe çağımız insanının davranışlarındaki kabalık, derbederlik, perişanlık içler acısı. Giyimimizde, şakalarımızda, konuşmalarımızda, hal ve hareketlerimizde, sosyal hayatımızda nezaket var mı? Günlük konuşmalarımızda “efendim, affedersiniz, teşekkür ederim, özür dilerim, müsaade eder misiniz?”li kaç cümle kuruyoruz acaba? Otobüse bindiğimde bir kız ayağıma basınca “Pardon!” dedi. Gayri ihtiyari “olmadı kızım. Affedersiniz kusura bakmayın. Özür dilerim” demeliydin. Pardon bize ait değil.” Baktım kız hatasının farkında ve dikkatli dinleyince etrafındakiler kulak kabartınca biraz daha devam ettim. “Öğle namazında camiden beraber çıktığımız adam torununu görünce bay bay demesin mi? Ben de: Olmadı. Allah’a ısmarladık demen gerekirdi. Bay bay İngiliz’in kullandığı kelime. Dindarlar böyle yaparsa, örneklik sergilemezse; kültür emperyalizminden nasıl kurtuluruz?” Her zaman kullanılan: “Kendine dikkat et!” sözü yerine “Fî emanillah” veya “Allah’a emanet ol!”u niye az kullanıyoruz. Salgında önemli sünnetleri hatırladık. Yemekten önce ve sonra “el yıkama, temizliğe dikkat etme, ağız temizliği, taharet, vs.”  Yememiz-içmememiz, aile içi sohbetlerimiz, birbirimize karşı davranışlarımızda nezaket, zarafet, incelik, hassasiyet var mı? Sırf cep telefonu konuşmaları bile size bir fikir verebilir durumumuzu ortaya koyma bakımından. Nezaketli ve olgun bir karaktere sahip olmak, müminin bütün güzel ahlak özelliklerini daha değerli hale getirir. Nezaket, kibarlık, ince düşünce; bir kaç aşama sonrasını, olayların gidişatını, insanlar üzerinde oluşturabileceği olumlu ya da olumsuz etkileri hesaplamak, hoşgörülü, sevecen, bağışlayıcı, şefkatli, merhametli olabilmek, gerektiğinde karşı tarafın iyiliği, rahatlığı için nefsi ezebilmek çok önemlidir. Olgunlukla davranmayan insanlara olgunlukla; nezaketsiz, münasebetsiz davranışlara nezaketle karşılık vermek Kuran-ı Kerim ahlakına en uygun tavırdır. Cahilce ya da yanlış tavırlarla karşılaşıldığında nezaketsizliği hak görmek; münasebetsiz davranışlara münasebetsizlikle karşılık vermek, ne kadar güzel özellikleri olursa olsun, yine de müminin ahlakında tamamlaması gereken önemli boşluklar olduğunu gösterir. Müslümanın özelliği, lafını sözünü bilmesi, karşı tarafı mahcup etmeden olayları halletmesidir. Gerilmeden, karşı tarafı gerginliğe sürüklemeden, gerilimli bir ortam oluşturmadan, insanları kırmadan, onlara tedirginlik vermeden, sevgiyle, şefkatle ve nezaketle olayları çözümlemektir. Yatıştırıcı olmak, sözün en güzelini, tavrın en akılcısını, en nezaketlisini seçebilmek, her zaman önce karşı tarafı kırmamayı amaçlamak Allah’ın rızasına uygun olan ahlaktır. Nefsin çirkin istekleri uğruna, nezaketten uzaklaşmak mümine yakışmayan bir tavırdır. Dünkü insanımız; kendisini ibadullah “Allah’ın kulları” olarak görüyordu. Küffara karşı şiddetli, celalli; kendi arasında şefkatli ve merhametliydi. Aklı selim, kalbi selim, zevki selim sahibiydi. “Hikmet müminin yitiğidir. Nerede bulursa alsın” düsturunca, dışarıdan gelen faydalı hususlara açıktı. Cemiyetin menfaatini, şahsi menfaatinden üstün tutuyordu. Dün ineğini komşusunun çayırında, “izinsiz otlattı” diye, akşam sağdığı sütü komşusuna gönderen, alacaklısı bulunduğu kimsenin ev veya ağacının gölgesi altında gölgelenmeyi fâiz sayan, izinsiz girdiği bağdan kopardığı üzüm salkımının parasını üzüm dalına asan insan, bizim insanımızdı. Nalsız beygire yük vurana, hayvana zulmettiğini hatırlatan, buzağılı ineği sonuna kadar sağmayı yasaklayarak buzağıya yeterli süt payı bırakma mecburiyeti getiren de bizim insanımızdı. “Kullandığın kelimelere dikkat et. Ağzından galiz bir kelime çıkmasın” mesajı yüklüydü. ‘Dilim etti beni dilim dilim.’ İkazını yapan bizim insanımızdı. “Ben kabalıktan ve katılıktan hoşlanmam” diyen bir peygamberin ümmeti olduğumuzu unutmayalım. Şu tavsiyelerini de: “Allah’ın emirlerini ve nehiylerini gözet ki, Allah da seni gözetsin. Bolluk içindeyken Allah’ı tanı ki, O da seni darlıkta tanısın. Dileğin varsa Allah’tan dile, yardım isteyeceksen Allah’tan iste. Olacak şeyler Allah tarafından takdir edilmiş, bitmiştir. Bütün yaratıklar, Allah’ın senin için takdir etmediği bir faydayı vermeye çalışsalar buna güçleri yetmez. Yine Allah’ın senin için yazmadığı bir zararı vermeye çalışsalar buna güçleri yetmez. Sabırla amel etmeye gücün yeterse bunu yap. Buna gücün yetmezse sabret. Çünkü hoşlanmadığın bir şeye sabretmekte pek çok hayır vardır. Bil ki zafer sabırla beraberdir. Sıkıntı da rahatlıkla beraberdir. Sıkıntının sonunda rahat vardır. Güçlükle beraber kolaylık vardır.”
Ekleme Tarihi: 08 Mart 2023 - Çarşamba

Nazik, kibar, zarif olamaz mıyız?

Dil, bir milletin kültürel değerlerinin başında gelir. Bundan dolayı dilimize büyük önem vermek gerekir. Aynı dili konuşan insanlar “millet” denilen sosyal varlığın temelini teşkil ederler. Dil, duygu ve düşünceyi insana aktaran bir vasıta olduğu için, insan topluluklarını bir yığın veya kitle olmaktan kurtararak, aralarında “duygu ve düşünce birliği” olan “millet” haline getirir. Dilini bilmediğimiz bir ülkede, etrafımızda milyonlarca insan kaynaşsa da kendimizi yalnız hissederiz. “Dil, insanın evidir. Dil hikmetin yoludur” denilmiş.

Dünyadaki en güzel, en tatlı şey dildir. İnsanlar dilleriyle anlaşırlar, dilleriyle dua ederler, diğerlerine karşı sevgilerini dille anlatırlar. Dünyadaki en iyi, en tatlı, en güzel şey dildir. Dil olmasaydı, insanların hâli ne olurdu? Dilden bahsederken en fazla ihtiyacımız olan nezaketle alakasını nasıl ihmal edebiliriz? İnsanları hassasiyete, duygusallığa, kibarlığa zarafete, nezakete götüren yolun ilk adımı da dil değil mi? İnsani münasebetlerimizde her geçen gün kabalık, sığlık, muhatabımızı kale almama, sevgi ve saygı mahrumiyeti her tarafımızdan dökülüyor. Peki, panzehir ne? Nezaket! Ruhun, gönlün hal ve hareketlere, sese, tavra yansımasının adı nezaket. İletişimlerimize baktığımızda otobüste, çarşıda, pazarda, işyerinde, orda burada, her yerde. Dillendirilmeyen, ama eksikliği çokça yaşanan, yokluğu hissedilen: Nezaket. İletişim sorunlarının kökü: Nezaketsizliğe dayanıyor. Hatalardaki ısrar, yapmacıklığı aşikâr eden tavırlar hep nezaketten nasipsizlik. Kelime manası; terbiye, edep, kibarlık, incelik, naziklik, zarafet. Karşıtı kabalık. Trafik keşmekeşi gibi, insanların birbirine davranışı noktasında tam bir keşmekeş yaşıyoruz. Aramızda geçmişin nezaketi ve kibarlığı ile yetişmiş yaşlılarımızı gördükçe çağımız insanının davranışlarındaki kabalık, derbederlik, perişanlık içler acısı. Giyimimizde, şakalarımızda, konuşmalarımızda, hal ve hareketlerimizde, sosyal hayatımızda nezaket var mı? Günlük konuşmalarımızda “efendim, affedersiniz, teşekkür ederim, özür dilerim, müsaade eder misiniz?”li kaç cümle kuruyoruz acaba? Otobüse bindiğimde bir kız ayağıma basınca “Pardon!” dedi. Gayri ihtiyari “olmadı kızım. Affedersiniz kusura bakmayın. Özür dilerim” demeliydin. Pardon bize ait değil.” Baktım kız hatasının farkında ve dikkatli dinleyince etrafındakiler kulak kabartınca biraz daha devam ettim. “Öğle namazında camiden beraber çıktığımız adam torununu görünce bay bay demesin mi? Ben de: Olmadı. Allah’a ısmarladık demen gerekirdi. Bay bay İngiliz’in kullandığı kelime. Dindarlar böyle yaparsa, örneklik sergilemezse; kültür emperyalizminden nasıl kurtuluruz?” Her zaman kullanılan: “Kendine dikkat et!” sözü yerine “Fî emanillah” veya “Allah’a emanet ol!”u niye az kullanıyoruz. Salgında önemli sünnetleri hatırladık. Yemekten önce ve sonra “el yıkama, temizliğe dikkat etme, ağız temizliği, taharet, vs.” 

Yememiz-içmememiz, aile içi sohbetlerimiz, birbirimize karşı davranışlarımızda nezaket, zarafet, incelik, hassasiyet var mı? Sırf cep telefonu konuşmaları bile size bir fikir verebilir durumumuzu ortaya koyma bakımından. Nezaketli ve olgun bir karaktere sahip olmak, müminin bütün güzel ahlak özelliklerini daha değerli hale getirir. Nezaket, kibarlık, ince düşünce; bir kaç aşama sonrasını, olayların gidişatını, insanlar üzerinde oluşturabileceği olumlu ya da olumsuz etkileri hesaplamak, hoşgörülü, sevecen, bağışlayıcı, şefkatli, merhametli olabilmek, gerektiğinde karşı tarafın iyiliği, rahatlığı için nefsi ezebilmek çok önemlidir. Olgunlukla davranmayan insanlara olgunlukla; nezaketsiz, münasebetsiz davranışlara nezaketle karşılık vermek Kuran-ı Kerim ahlakına en uygun tavırdır. Cahilce ya da yanlış tavırlarla karşılaşıldığında nezaketsizliği hak görmek; münasebetsiz davranışlara münasebetsizlikle karşılık vermek, ne kadar güzel özellikleri olursa olsun, yine de müminin ahlakında tamamlaması gereken önemli boşluklar olduğunu gösterir. Müslümanın özelliği, lafını sözünü bilmesi, karşı tarafı mahcup etmeden olayları halletmesidir. Gerilmeden, karşı tarafı gerginliğe sürüklemeden, gerilimli bir ortam oluşturmadan, insanları kırmadan, onlara tedirginlik vermeden, sevgiyle, şefkatle ve nezaketle olayları çözümlemektir. Yatıştırıcı olmak, sözün en güzelini, tavrın en akılcısını, en nezaketlisini seçebilmek, her zaman önce karşı tarafı kırmamayı amaçlamak Allah’ın rızasına uygun olan ahlaktır. Nefsin çirkin istekleri uğruna, nezaketten uzaklaşmak mümine yakışmayan bir tavırdır. Dünkü insanımız; kendisini ibadullah “Allah’ın kulları” olarak görüyordu. Küffara karşı şiddetli, celalli; kendi arasında şefkatli ve merhametliydi. Aklı selim, kalbi selim, zevki selim sahibiydi. “Hikmet müminin yitiğidir. Nerede bulursa alsın” düsturunca, dışarıdan gelen faydalı hususlara açıktı. Cemiyetin menfaatini, şahsi menfaatinden üstün tutuyordu. Dün ineğini komşusunun çayırında, “izinsiz otlattı” diye, akşam sağdığı sütü komşusuna gönderen, alacaklısı bulunduğu kimsenin ev veya ağacının gölgesi altında gölgelenmeyi fâiz sayan, izinsiz girdiği bağdan kopardığı üzüm salkımının parasını üzüm dalına asan insan, bizim insanımızdı. Nalsız beygire yük vurana, hayvana zulmettiğini hatırlatan, buzağılı ineği sonuna kadar sağmayı yasaklayarak buzağıya yeterli süt payı bırakma mecburiyeti getiren de bizim insanımızdı. “Kullandığın kelimelere dikkat et. Ağzından galiz bir kelime çıkmasın” mesajı yüklüydü. ‘Dilim etti beni dilim dilim.’ İkazını yapan bizim insanımızdı. “Ben kabalıktan ve katılıktan hoşlanmam” diyen bir peygamberin ümmeti olduğumuzu unutmayalım. Şu tavsiyelerini de: “Allah’ın emirlerini ve nehiylerini gözet ki, Allah da seni gözetsin. Bolluk içindeyken Allah’ı tanı ki, O da seni darlıkta tanısın. Dileğin varsa Allah’tan dile, yardım isteyeceksen Allah’tan iste. Olacak şeyler Allah tarafından takdir edilmiş, bitmiştir. Bütün yaratıklar, Allah’ın senin için takdir etmediği bir faydayı vermeye çalışsalar buna güçleri yetmez. Yine Allah’ın senin için yazmadığı bir zararı vermeye çalışsalar buna güçleri yetmez. Sabırla amel etmeye gücün yeterse bunu yap. Buna gücün yetmezse sabret. Çünkü hoşlanmadığın bir şeye sabretmekte pek çok hayır vardır. Bil ki zafer sabırla beraberdir. Sıkıntı da rahatlıkla beraberdir. Sıkıntının sonunda rahat vardır. Güçlükle beraber kolaylık vardır.”

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.