Bu güzel yemeklerin bir faturası da vardı. Bu tür ağır yiyeceklere çok alışık olmayan çocuklar gelişlerinin üçüncü gününde âmell (ishal) oldular. Amcaları hemen Bab-ı Sor’da olan Abde Kamilli bakkalından ninhee, ni’nea ve ishal giderici otlar almış bunları kaynatarak içirmişlerdi. İlaca gereksinim olmadan doğal otlarla şifa bulmuşlardı.
Çocuklar daha önce ailelerinin yaşadığı Bab-ı Sor’u keşfetmek için diğer kuzenleri ile mahalle gezisine çıkmışlardı. Melik Mahmut Camii, Sıttı Râdviye Medresesi, Himem Bab-ı Sor(savurkapı hamamı), Tâhtil Saray(saray altı), İl ibbâraat (Mardin abbaraları), Helf beyt Abdallo (Abdallo larının evlerinin arkası) evet bütün mahalleyi böylece gezerlerdi. Ancak en dikkat çekicisi de ikindiye doğru Cib-il Hân’de (Han Kuyusu Melik Mahmut Camii yanı) oluşan uzun su kuyruğu idi. O dönemde Mardinde su kıtlığı vardı ve yazın gelişi ile insanlar kuyulara ve sarnıçlara hücum ederdi. Bazen belediye itfaiye aracı ile Ata il-Tiibeen gelip su dağıttığı da oluyordu ama bu yine de kafi değildi. Hatta bir ara çocukların amcaları babaları ile sohbet ederken
-Ağuy il insanet, mille mefi may ithecirr it roh le-Istanbul u le-İzmir. ( Kardeşim millet İstanbul, İzmir’e göç etmesinin sebebi, memlekette suyun olmayışındandır) şeklinde konuşmalarını da duymuşlardı.
Tabi bütün bu sıkıntılar çocukların ruh dünyalarına da olumsuz yansıyordu. Güzelim Mardin memleketinde su nasıl olmazdı.
Çocukların diğer hoşuna giden mesele de, ikindileri babaları ve amcaları Hafız Ata’nın dükkanın önünde otururken, kendileri de Bab-ı Sor’da ki Ğele Şero’dan aldıkları gofretleri mahalleden tanıştıkları yeni arkadaşları ile afiyetle yemeleriydi.
Esnaf ve bakkal olarak hizmet veren kimler yoktu ki Bab-ı Sor’da.
Ammo Abdullah Şimmé,
Ammo Tavfe Dékké
Ğalo Reşido
Ammo Kermo Velo
Ammo Abde Kemmili
Ammo Gani zemzeme
Ammo Hacı Cehit
Abe Veysi il Şíár
Ammo Başir ilhiśmil
Ammo Ata il-akilli
Abe Cemal il Kıssap
Abe Ethem İl Kıssap
Ammo İhseyin Şèrô
Hálê Şérô
Ammo İbes
Ammo Salih Kırmızı
Ammo Rizzo İseyit
Ammo Hafîz Ata il-paşavat
Ammo Başir il-mîtik
Ammo Abdala işímme
Ammo Eset ilpaşavat
Ammo Mélle Ğani
Ammo Mahmut Mazito
Ammo Imhemmet Ali kehvit ilbankanot
Ammo Imhamet Kepşo
Ammo Sabri ilhenun
Ammo Mahmut Rıho ílççerdeğh
Ammo Silo Mirzo
Ammo Kemal Devo Silo ilhıllek
Ammo Hacı Seyitkerimo
Ammo Sîlo il-firinncî
Ammo Hacı Hoca Ali Cura (Beyt İl Paşavat)
Ammo Salih Kırmızı (Uğurlu)
Ammo Hamit il Sayiğğ
Ammo Mahmut Sıffii Sımme
Ammo il Suffii Beyt Can
A.Kadir Can
Ahmet il Cemel
A.Kerim Bamba
Ammo Ahmet Mazi
Ammo İzzi Yücesoy
Ammo Fadıl Beyt Dékkê
Ammo Servet Mungan
Ammo Esat Ayan
Ammo Suphi Çağlayan
Ammo Azizo
gibi amcaları kısa sürede tanımışlardı.
Bütün bu telaşa ve ağırlanma ile tekrar İstanbul’a geri dönme vakti gelmişti. Çocuklara bir hüzün çökmüştü. Hem Mardin’i sevmişlerdi hem de akrabaları ve kuzenleri ile güzel vakit geçirmişlerdi. Hatta bir ara himem Bab-ı Sor’a gitmişler ve orada diğer mahalle çocukları ile su savaşında güzel vakit geçirmişlerdi. Ta ki hamamcı Cevdet gelip onları uyarıncaya kadar.
Bir ara amca çocukları ile de Melik Mahmut Camisine ikindi namazı sonrası Kuran kursuna da gitmişlerdi. Orada öğrendikleri ilahileri de söylüyorlardı. Ama en ilginci ikindi namazı sonrası cemaatin bir halka şeklinde toplanıp dua okumaları hoşlarına gitmişti. Çünkü kendileri de halkaya dahil olup dua okumuşlardı.
Fakat 15 günlük tatil buz gibi eriyip gitmişti.
Gidiş günü tekrar Bab-ı Sor’da râsil meydenden gelecek otobüsü beklemeye başlamışlardı. Bir taraftan amcaları, dayıları, halaları diğer taraftan yeni tanıştıkları mahalle çocukları. İçlerinde derin bir hüzün ve boğazlarında düğümlenmiş bir boğum gibi hüzünlüydüler. Ta ki Başaran Uğur-Turizm otobüsü gelinceye kadar. Otobüs, Silo il-fırıncinin önünde durdu. Duruşu ile muavinin otobüsten fırlayışı
bir oldu,
-Cibu il hıveyiç helfnee fiyuu mekinet (eşyaları çabuk getirin arkada arabalar var) seslenişi ile otobüs bagajını açtığı gibi çocukların ve ailelerinin valiz ve eşyalarını yerleştirmeye başlamıştı. Bu ara çocuklara sarılan akrabalar bir yandan ağlarken diğer yandan gözyaşlarını siliyorlardı. Bu duygusal tablo karşısında çocuklarda ağlamaya başlamıştı. Otobüse binip sağ yan camdan akrabalarına mahallede yeni tanıştıkları çocuklara, kuzenlerine el sallarken, otobüs kaptanı tarariraaa tarariraaa kornasına sert bir kaç defa basması ile otobüs tekrar Bab-ı Sor’dan, Beb-il Mişkiye ‘ye doğru hareket ediyordu. O ara çocuklar yine hüzünlenip ağlamaya başlamıştı. Babalarına sanki biz niye İstanbul’da yaşıyoruz Mardinde de yaşayabiliriz dercesine ağlıyorlardı. Bu ara anneleri de ağlıyor bir taraftan da çocukların gözyaşlarını silmeye çalışıyordu. İstanbul’a vardıklarında geride bıraktıkları akrabaları ve yeni tanıştıkları mahalle çocuklarının tatlı anıları ile hüzünleniyorlardı.