Ölüm, hüzün ve acıyı içinde barındırır ve yaşadığımız bu alemde sürekli bir ayrılığı da geride kalanlara yaşatır. Diğer aleme kendimizin de irtihaliyle sürekli olan ayrılığı sonlandırır.
Bazı ilim ehli yorumlarına göre ölüm bir boyut değiştirme hadisesidir. Kıyamete kadar bir daha bu aleme (dünyaya) geri dönmemek üzere burdan bir ayrılış bir boyut değişimidir. Müteveffanın Mezara defnedilmesi sonrası ilk sorgusunun burada yapılacağı yorumu da yapılmaktadır. Tabi bütün bunlar gayb ilminin konusu ve gaybı bilen de Allah’tır.
Son yıllarda toplum olarak ölüm ile ilgili tutumum ve yaklaşımımıza baktığımızda, ölüm gerçeği ile ilgili çok büyük bir anlayış değişikliğine gittiğimizi görmekteyiz.
İki yıldır pandemi nedeniyle ölüm ve ölüm sonrası duyguları yaşamadan, ölümü içselleştirmeden geçirdiğimizi ifade edebiliriz. Olağanüstü sebeplerden dolayı sadece telefonla taziye dileklerinde bulunabildik bu süreçte.
Pandeminin yavaşladığı bu süreçte de ölüm ile ilgili toplum olarak yaklaşımımızın flululaştığını, artık eskisi gibi ölümlerin ve ölüm acılarınında önemsenmediğinin/sıradanlaştığını da görmekteyiz.
Daha önce ölüm vakıalarında bütün bir mahallenin veya topluluğun -ölüm sebebiyle- daha çok kenetlendiği ve ölü yakınlarının yaralarının sarılması için merhamet edildiği, acılarını paylaştığı, her türlü konuda yardımcı olduğunu görürdük. Şimdi taziye evlerinde kısa süreli ziyaretlerle bu işi geçiştirmeye çalışıyoruz. Bu durum hüzün verici ve üzücüdür. Çünkü birbirimizin acısını hissedemez olduk.
Halbuki daha önceleri ne kadar da bağlıydık birbirimize. Akrabamızın, komşumuzun, yakın tanıdığımızın ölümü, bizim ölümüzmüş gibi içselleştirirdik.
Günümüz dünyasında kısa mesajlarla ve telefon aramalarıyla bunu yapmaya çalışıyoruz. Tabiri caizse artık ölüm ve ölüm acılarınıda sıradanlaştırdık.
İnsan ister istemez aklına şu soru geliyor; toplum olarak bu gidişimiz acaba nereye? Gittiğimiz yol sahici ve doğru bir yol mu?
Modern düşünce hayatımızı yeniden tanımlarken hedonist yani haz ve zevke dayalı bir dünya öngörüsünü bize sunmakta ve bulunduğumuz koşullarda daha fazla üzülmememiz için ölüm meselesini bizim için en arkalarda bir mesele olduğu duygusunu dayatmaktadır.
Modernizm, ölüm için artık empati yapmamıza gerek kalmadığını bizi ikna etmiştir. Böyle olunca da toplumsal ve akraba İlişkileri, diyalog yolları, samimiyet duyguları bir tarafa bırakıldı. Çünkü dünya da daha çok yapmamız gereken işler var ve daha çok para kazanmanız gerekiyor. Modern hayat ve felsefesi bunu bize dayattı ve başardı.
Dünya hepimiz için geçici. Ne kadar mutlu olursak, ne kadar hedonist duygular içinde olursak olalım bu günler hepsi gelip geçecek. Baki olan Allah’tır. Bu sebeple modern felsefenin bize dayattığı geçici haz ve zevk kıskacından çıkarak, sahici gerçekçi dünyamıza geri dönüş yapmamız gerekiyor. İnsanoğlu sosyal bir varlık olduğu için acıları ve sevinçleri birlikte paylaşarak yaşayabilir. Ayrıca ölüm gerçeğinin farkında yaşayan insanın daha az hatayla yaşamını sürdüreceği de açıktır.
Allah bize kaldıramayacağımız ölüm acılarını yaşatmasın.
Vefat eden yakınlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.