Daha dün gibiydi, herkes derin uykudayken büyük sarsıntı ve ürkütücü bir sesle uyandık. Yıkıcı ve korkutucu depreme yakalanmıştık. Aradan tam iki yıl geçmesine rağmen çoğumuzda hala o korku ve hüzünün izleri vardır. Ve en önemlisi hala yaşanan yürek acımız vardır.
6 Şubat 2023 tarihinde saatler 04.17'yi gösteriyordu. Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen 7,8 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerle sarsıldık. İnsanlar gözlerini açtıklarında kıyametin koptuğunu sandılar, açamayanlarda kıyametin ta kendisini yaşadılar. Depremde vefat eden 54 bin vatandaşımızın hüznü bizleri derinden yaralarken, yapılan hasar tespit çalışmalarında ise 36 bin binanın yerle bir olduğu tespit edilmişti.
O gün tüm ülke deprem bölgesine seferber olmuştu. Herkes deprem bölgesine nasıl yardım elimi uzatırım derdine düşmüştü. Herkeste bir telaş herkeste bir heyecan... Kimimiz deprem bölgesine koşarken, kimileri de kendi illerine deprem bölgesinden gelecek olan depremzedeler için hazırlıklar yapıyordu. Mardin olarak bizde deprem bölgesinden ilimize gelen 7 bin depremzede aileyi misafir etmiştik. Mardin halkı da muhacir kardeşlerine "Ensar" olmuşlardı. O süreçte büyük emek harcayan yardım kuruluşlarımız kapılarını ardına kadar açmış, ilimize yerleşen depremzede ailelerin yardımına koşuyorlardı. Belkide bu güne kadar olmayan bir birlikteliğin ve yardımlaşmanın en güzel örneğini sergiliyorlardı.
Hatta çoğu zaman yardım derneklerimiz 7/24 esasına dayalı dernek kapılarını hiç kapatmadan gece gündüz depremzede kardeşlerimizin imdadına koşuyor, onların dertleriyle hemhal oluyorlardı. Vatandaşlarımız ise deprem bölgesine yardım göndermek için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı. Kurumlar, dernekler, sivil toplum kuruluşları, cemiyetler, esnaf, vatandaş herkes ama herkes elinden geleni yapıyordu. Kimi ayni kimi nakdi yardımlar yaparak, afet bölgesine gönderiyordu. Herkes tek yürek ve tek nefes olmuştu. O dönemde "Deprem Koordinasyon Merkezinde görev aldığım için o birlikteliği iliklerime kadar yaşıyordum.
Yaa biz nasıl enteresan bir milletiz..? Dar zamanda bir birimize yardım etmek için seferber olur zirveye çıkarız, geniş zamanda ise bir birimizi yokuş aşağı yuvarlamak için her türlü yolu deneriz. İnanın hala bunu anlamış değilim. Tabii çoğumuz böyle olmamakla birlikte, böyle olmayanlarıda tenzih ederim. Bunun en bariz örneği, depremi yaşadığımız o günleri ile bu günü kıyasladığımızda her şey net bir şekilde ortadadır.
Her 6 Şubat'ta saatler 04.17'yi gösterdiğinde sanki yeniden deprem olacak ve sanki bir daha o kabusu yaşayacakmış gibi kendimizi o psikolojide hissederiz. Hatta çoğumuz bu sabah saat 04.17'de sallanmadığımıza şükrettik. Belirli bir süre avizeler günlük yaşantımızın bir parçası olmuştu. Otururken, kalkarken, yatarken hep avizelere odaklanıyorduk. Avize sallanıyorsa ey vahhh! hemen panikatak. Yaklaşık bir yıl hemen hemen hepimiz aynı hal üzere yaşadık. Çoğumuz yüksek katlı apartman dairelerinde oturamaz hale geldik. Hatta çoğumuz köylere akrabalarımızın yanına yerleştik. Her evde 3-4 ailenin yaşadığına şahit olduk. Iste o zaman yatay mimarinin dikey mimariden nasılda daha değerli olduğunu anladık. Tabii anladıysak...
Her zor anın zor insanlarıda olmuyor değil. Biz burada deprem bölgesinden gelen misafirlerimizin ihtiyaçlarını karşılama çalışırken, nereden geldikleri belli olmayan birileride de yardım dernekkerini tek tek dolaşarak, (–Bende depremzedeyim.) deyip, iyi niyeti suistimal ediyorlardı. Araba dolusu yardımları alıp götürüyorlardı. Buda bizi derinden üzüyordu. Fırsatçılık bu olsa gerek. Ama ne olursa olsun, yaşanan tüm olumsuzluklara ramen biz cefakar ve vefakar bir milletiz. El uzatmasını bilir, tebessüm etmesini biliriz.
Asrın felaketinde hayatını kaybeden kardeşlerimizi rahmetle yad ediyor, ailelerine yüce Allah'tan sabır diliyorum.
Allah, bizlere bir daha hiç bir Asrın Felaketini yaşatmasın...