Çoğu zaman düşünmüşümdür bir ömür doğaya nasıl ardanır diye. Bir gönülde doğa sevgisi olunca insanın nelere kadir olabileceğini yakinen gördüm Şehmus amcada. Onun gönlü hep Mardin'de ve o hep Mardinlilerin gönlünde...
Mardinli Şeyhmus amca, Şeyhmus Erginoğlu. Diktiği her fidanı parasıyla alan ve hatta aldığı fidanın KDV'sini bile ödeyen bir şahsiyet. 70 yıllık ömründe bir araba sahibi olan ve çok sevdiği arabasını bu uğurda satan güzel yürekli insan. İmkansızlıklar içinde diktiği ağaçları sulamak için sırtında şu taşıyan ve çoğu zaman bu ağaçlar zarar görmesin diye yetiştirdiği ormanın içinde sabahlayan Şeyhmus amca...
Evet, orman dedim, yanlış duymadınız. Görmek isterseniz şehrin güneyinde bulunan Şeyh Muhammet Ez-zırar ve eski Dış Hastanesinin arka kısmına gidip Şeyhmus amcanın yetiştirdiği ormanları görebilirsiniz. Bunlar sadece görülebilenler. Münferit yerlerde diktiği ağaçlar bunların çabası. Hiç kimsenin yapamadığını tek başına başardı Şeyhmus amca. 25 bin ağaç, dile kolay. Gösterişten uzak, ecrini sadece Allah'tan bekleyen ve hiç kimseden karşılık beklemeyen...
-Sıhhatım el verdikçe ağaç dikeceğim diyor ve sevgili Peygamberimizin şu hadisini bizlere hatırlatıyor: “Biraz sonra kıyametin kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikiniz.” Sevgili Peygamberimizin bu hadisini her zaman kendine dustur edindiğini söylüyor.
Ya açtığı su sarnıçları bunları anlatmak için inanın sözler kifayetsiz kalır. Malumunuz Mardin tarihi yapısı itibariyle çok kadim bir şehirdir. Neredeyse her mahallesinde 3-4 çeşme bulunmaktadır. Zamanla bu çeşmelerin su arkları kapanınca çeşmelerden akan sularda kesilmiş oldu. Şehmus amca bu çeşmeleri tek tek tesbit edip, yer altında su yolunu takip ederek tıkanan su arklarını açmış ve bu çeşmelerden tekrar suyun akışını sağlamıştır. Hiç bir teknolojik alet kullanmadan bir elinde fener diğer elinde kazmasıyla günlerce belkide aylarca çalışarak, tekrar çeşmelerden suyun akmasına vesile olmuştur.
Doğaya bir ömür adamak kolay değil, dile kolay bir ömür... Kendisine teklif edilen tüm yardımları geri çevirmiş ve aldığı emekli maaşıyla her zaman fidan alıp toprakla buluşturmuştur. Doğaya, ağaca ve suya aşık olduğundan o hiç evlenmedi. Çünkü o biliyor ki evlense çok sevdiği aşık olduğu doğayı ve ağaçlarını ihmal edecekti. Sevdiği, aşık olduğu yavuklusuna kavuşamadığı için ömür boyu evlenmeyenleri görmüştüm ama doğa için evlenmeyeni ilk defa görüyordum. O her zaman ağaçlarını ailesi olarak görmüş ve hep onlarla hemhal olmuştur. Gününü, yetiştirdiği ağaçların altında geçiriyor. Onları suluyor, buduyor, elindeki çapasıyla etraflarını eşiyor. Teknolojiden öylesine uzak yaşıyor ki cep telefonu bile kullanmıyor. Onu bulmak isteyenler ya evinde yada yetirdirdiği ağaçların dibinde bulabiliyor.
Burada Kızılay camiasına da teşekkür etmeden geçemiyeceğim. Bu yıl İstanbul'da 4’ncüsü düzenlenen Kırmızı Yelek Uluslararası Gönüllülük Ödülleri programında Şeyhmus amca Kızılay Özel Ödülüne layık görüldü. Kendisine ödülünü takdim eden Kızılay Denetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İsmet Durmuş'un saygısından dolayı Şeyhmus amcanın elini öpmesi takdire şayandı.
Şeyhmus amca ödülünü alınca gözlerindeki derin sevgi ve yüzündeki tebessüm her şeyi ziyadesiyle bizlere anlatıyordu. Onun orada konuşmasına gerek yoktu. O hep ağaçlarla konuştuğu için bizlerle fazla konuşacağı bir şeyleride yoktu. Biz çevreyi, doğayı kirletirken, ağaçları katkederken o ise tek başına bir çevreci ve bir o kadar da doğa hayranıydı. O ağaç dikerek geleceğimizi inşa ederken, biz ise beton yığınlarıyla, çarpık kentleşmelerle yok ediyoruz.
Sana minnettarız eli öpülesi Şeyhmus amca...
Saygılarımla.