Kadim Mardin diyoruz, dinlerin ve dillerin şehri diyoruz ve hatta bölgenin kültür başkenti diyoruz. Bu kadim medeniyeti yaza yaza, anlata anlata bitiremiyoruz.
Bu günkü yazımda özellikle Mardin'in münhal yerlerinde bulunan 'Tarihi Hanlardan' ve hatta bu hanlarda yaşanan güzel anılardan edindiğim bilgiler dahilinde dilimin döndüğünce sizlere güzel anekdotlar anlatmaya çalışacağım.
Tarih sayfalarını karıştırdığımızda hanların çıkış noktası Karahanlılar döneminde 'ribat' olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Selçuklular döneminde ücretsiz kervansaray olarak devam eder. Osmanlılar döneminde ise şehir merkezlerinde küçük kervansaray veya (han) olarak da isimlendirilir. Bu isim adı altında günümüze kadar devam eder.
Mardin, tarihi ipek yolu merkezinde olması nedeniyle önemli kervansaraylara ve hanlara ev sahipliği yapmıştır. Bu hanlar ve kervansarayların varlığı bize Mardin'in bölgesinde en önemli ticaret merkezlerinden biri olduğunu göstermektedir. Acizane yaptığım araştırmalar sonucunda bu hanlar hakkında topladığım bilgileri sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Bu araştırmayı yaparken yaşı itibariyle o günlere şahitlik etmiş birçok değerli şahsiyetle görüşmeler sağladım. Bunları dinlerken uzun bir tarih yolculuğuna çıktım. Anlatılanlar o kadar güzeldi ki kendimi sanki o anı yaşıyormuş gibi hissettim. Ben de bunları kaleme alırken sizlere aynı hissiyatı verebilirsem ne mutlu bana diyerek, Musul ve Şam kervanlarına şahitlik etmiş ve şuanda Mardin Antik Sur Cafe olarak kullanılan Surur kervansarayından bahsederek başlamak istiyorum.
Mardi'in en büyük kervansaraylarından biri olan ve birinci cadde üzerinde bulunan Surur kervansaray şuanda Mardin Antik Sur Cafe olarak kullanılmaktadır. O dönemlerde Musul ve Şam’dan gelen kervanlara ev sahipliği yapmış ve hatta bu kervanlarla getirilen mallar burada pazarlanmıştır. Musul ve Şam’dan gelen kervanlar, beraberinde getirdikleri ticaret mallarını bu mekânda sergilemiş ve buradan da Mardin ve civarında bulunan ticaret erbabına pazarlamıştır. Getirilen malların bir çoğu Hasan Ammar çarşısında da tezgahlanmıştır.
Kervanlar burada birkaç gün konakladıktan sonra tekrar temin ettikleri ticaret mallarını develerine yükler, aynı istikamette yol alırlardı. Kervanlar, getirddikleri kumaş, kahve ve çay karşılığında buradan genellikle tuz nakliyatı yaparlardı. Dicle nehrinden toplanan tuzlar, tuz tüccarları aracılığıyla buraya getirilir, buradanda Musul ve Şam bölgelerine nakledilirdi. Daha önce bu mekanın yakın tarihe kadar, uzun süre Nusaybin taksi durağı olarak da kullanıldığını bilinıyor.
Bu hanlardan bir başkası Beyt Şeyh-il seyyit hanıdır. Bu han latifiye camisinin hemen yanında bulunmakta olup, her ne kadar kullanılmıyorsa da hala eski otantikliğini korumaktadır. Bu han, Mahmut ve Kemal adında iki ortak tarafından işletiliyordu. 90’lı yıllara kadar köylüler tarafından en çok rağbet gören hanlardan biriydi.
Uzak köylerden şehre gelen köylüler aynı gün içerisinde köylerine dönemedikleri için bu handa konaklardı. Konaklama için hanın bir bölümü tahta ve kalaslarla ikiye bölünmüş, köylerine dönemeyen köylüler, akşam yemek ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra binekleriyle birlikte aynı mekanda konaklardı. Binekler altta, onlarda tahta ve kalaslarla ikiye bölünmüş ikinci katta kalırlardı.
Bunlardan bir başkası Han İzzo Soro-İzzettin Uncu (Soro: Kürtçe dilinde sarı veya sarışın anlamında lakap olarak kullanılmıştır.) Bu han, Cumhuriyet çarşısında yer alıyor. Kapalı olmasına rağmen buradan geçenlere eski tarihi dokuyu yaşatıyor. Han, 90’lı yıllara kadar köylüler tarafından büyük rağbet görmüştür diyerek, burada sözlerimi noktalamak istiyorum.
Bir daha ki yazımda sizlere Mardin'in kadim tarihinde yer edinmiş ve günümüze kadar gelmiş birçok hanı ve bu hanlarda yaşanan anıları sizlerle paylaşacağım...