Mardin'in önemli medreselerinden biri olan Zinciriye (İsa Bey) Medresesi Mardin’de hüküm süren son Artuklu Sultanı Melik Necmettin İsa bin Muzaffer Davud bin El Melik Salih tarafından 1385 yılında yaptırılmıştır.
Son yıllarda inanç turizmi açısından önemli bir ivme yakalayan Mardin'i ziyaret eden yerli ve yabancı ziyaretçilerin burayı da mutlaka ziyaret etmeleri dikkatlerden kaçmıyor. Her gün binlerce ziyaretçinin uğrak yeri olan medresenin ana kapısında bulunan derin yarıklar ve çatlaklıklar buraya gelen yerli ve yabancı ziyaretçileri de üzüyor. Üzüntüden ziyade ziyaretçilere büyük tehlikede oluşturuyor. Ne hazindir ki bugüne kadar bunun içinde hiçbir tedbir alınmamış ve alınmıyor.
Uzun yıllardır aynı şekilde devam eden bu yarıklar şehrin turizmine de iyi bir imaj bırakmıyor. Günde binlerce insanın bu devasa ve buram buram tarih kokan kapının önünde öz çekim yapması tehlikeyi daha da büyütüyor. Medresenin şehre musallat olması ve kalenin hemen dibinde bulunması tehlikenin vahametini bir kez daha ortaya koyuyor. Allah göstermesin bu şaheser kapıdan bir taşın yerinden sökülmesi halinde nelerin yaşanabileceği herkesçe malumdur. Haberlere de konu olan bu tarihi kapının neden gözden geçirilmediği, restore edilmediği ise akıllarda soru işareti bırakıyor.
Çeşitli motiflerin ve süslemelerin olduğu devasa kapıda mimarlığın ve taş işçiliğinin en büyük mühendisliği sergilenmiştir. Dikkatli bakıldığında kapının ortasında yukarıdan aşağıya doğru derin yarıklar oluşmuş ve hatta oluşan bu yarıklar sonucunda kapının ana unsurlarını oluşturan taşlar çürümeye mahkum bırakılmıştır. Çürüyen bu taşların değiştirilmemesi halinde Allah muhafaza büyük bir facianın yaşanması kaçınılmazdır. Burada oluşabilecek en ufak bir yanlış yada bir olumsuzluk hepimizin yanlışıdır. Bir müsibeti yaşamadan bin değil bir nasihati göz önünde bulundurmamız gerektiğine inanıyorum. Bu konunun ehemmiyeti için Anıtlar Kurulunu, Vakıflar Genel Müdürlüğünü ve tüm yetkilileri göreve davet ediyorum.
Mukaddesat değerinde olan bu medreseler bir zamanlar ilim-irfan yuvaları iken bugün ise baktığımızda dış çekim dediğimiz gelin-damat, klip, reklam ve manken çekimleri alanına çevrilmiştir. Hatta bunlarla yetinmeyip, medresenin birçok yeri tahrip edilmeye devam ediliyor. Bu gibi önemli mekanların güvenlik görevlisi veya turizm polisi tarafından korunması kaçınılmazdır diye düşünüyorum.
Oysaki ecdadımız bu alanları ders halkalarıyla ilim, bilim ve teknoloji alanları olarak kullanmıştır. Evet, turizm diyoruz ama turizmde kazanmak için milli ve manevi değerlerimizi kaybetmemiz gerekiyor mu? sorusunu hepimizin ve herkesin iyi düşünmesi gerektiğine inanıyorum. Bu önemli konunun çözüme kavuşması için yetkilileri göreve davet ediyorum.
Medreseler, camiler ve tarihi mekanlar bir şehrin aynasıdır. Ecdadın yadigarıdır. Bunlara sahip çıkmak boynumuzun borcudur. Eğer Mardin'de turizmin devam etmesini istiyorsak, mutlaka bu tarihi mekanlara ve milli değerlerimizi simgeleyen bu değerlere sahip çıkmalıyız. Bu bizim hem milli hem de insani vazifemizdir.
Saygılarımla...