Hep eskiler diyoruz. Eskilere gittikçe, eskileri gördükçe ve eskileri yaşadıkça duygulanır ve bir o kadar da hüzünleniyoruz.
Kadim Mardin'in sokaklarını dolaşırken karşınıza mutlaka dikkatinizi çekecek, sizleri etkileyecek veya sizleri celp edecek tarihi bir mekan, güzel bir eser veya bu şehrin değerlerine değer katan bir şahsiyetle karşılaşabiliyorsunuz.
Bu tarihi mekanlardan biride Mardin'in en uzun sokaklarından olan halk dilinde ikinci cadde olarak da bilinen bademli sokağıdır. Mardin Müzesinin 2019 yılına kadar bu sokakta yapmış olduğu etkinlikler nedeniyle bademli sokak sanat ve kültür sokağı olarak da bilinmektedir. Aslında yıllar önce bu sokakta bulunan mahalle bakkalları, fırınlar, kuruyemiş atölyeleri ve seyyar satıcılar daha önceden bu sokağın bir sanat ve kültür sokağı olduğunu bize bildirmektedir.
Bu günkü yazımda sizlere bu sokakta yıllar önce kuruyemiş imalatı ile başlayarak daha sonra bakkallık mesleğine yönelen (Ammo İzzi ) İzzettin Basut amcadan söz etmeye çalışacağım. 1934 yılında Mardin'de doğan İzzettin amca on iki yaşındayken kuruyemiş imalatçısı olan dayısının yanında çırak olarak iş hayatına atılır. Dayısının yanında işi kavradıktan sonra dayısından izin alarak, bundan sonraki süreçte kendi ayaklarının üzerinde durabilmesi için kendi mahallesinde ve bahsi geçen bu sokakta bir kuruyemiş atölyesi açmaya karar verir.
O dönemlerde açmış olduğu küçük atölyesinde yanında çalıştırdığı birkaç çırak olmasına rağmen civar köylere ve şehir merkezinde bulunan bakkalların kuruyemiş siparişlerine zor yetişiyordu. Kuruyemiş atölyesinde kabak çekirdeği, kavun çekirdeği, tuzlu köy leblebisi ve şekerli leblebi olmak üzere dört ürün üzerinde üretim yapan İzzettin amca, bu tempoyla yirmi yıl başarılı bir şekilde bu atölyede devam eder. İzzettin amcanın bu atölyesi sebil gibiydi. Buradan geçenler taze leblebi kokusuna dayanamayarak, kurutulmak üzere dükkânın önüne serilen leblebinin tadına bakmadan geçmezlerdi. Birkaç kuruşu olan çocuklar ise İzzettin amcadan aldıkları (ınsos) yani kesme leblebiyi ceblerine doldurarak gün boyu yerlerdi.
Günler bir birini kovalarken İzzettin amca aynı yerde ikinci bir işi yapmaya karar verir. İkinci işi yapmaya karar vermesinin sebebi ise mahalle sakinlerinin kendisinden ev ihtiyaçları olan bazı ürünleri istemesiyle başlar. Bu talepler üzerine atölyesinin bitişiğinde depo olarak kullandığı dükkânını bakkal dükkânı olarak açmaya karar verir. Kuruyemiş atölyesini çırakları çalıştırırken, kendisi de yeni açmış olduğu bakkal dükkânında iş hayatına devam eder.
Bakkal dükkânında işlerin iyi gittiğini gören İzzettin Amca, bu mesleğini daha da geliştirmeye karar verir. Dükkânın önünde bir tezgâh açarak, kuruyemiş siparişi vermeye gelen köylülerin getirdikleri köy ürünlerini burada sergileyerek daha çok müşterinin ilgisini çekmeye başlar. İzzettin amcanın bakkal dükkanı mahallenin adeta süper marketi gibiydi. Uzun yıllarını bu mesleğe adayan İzzettin amca, teknolojinin gelişmesiyle birlikte atölyesinde ki işlerin yavaş yavaş gerilemeye başladığını görünce kuruyemiş atölyesini kapatarak, bakkal dükkânındaki ürün yelpazesini arttırmaya karar verir.
Son yıllarda Alış Veriş Merkezlerinin ve zincir marketlerin yaygın hale gelmesiyle birlikte birçok mahalle bakkalında olduğu gibi İzzettin amcanın dükkânında da işler neredeyse bitme aşamasına gelir. İzzettin amca bir süre deyim yerindeyse kendi yağıyla kavrulmak zorunda kalır. Bir zamanlar on çocuğunun nafakasını bu dükkândan çıkaran İzzettin amca, gelişen teknolojiye yenik düşerek, yetmiş yıllık iş hayatına son verir. Tarihi dönüşüm projesi kapsamında yapılan sokak sağlıklaştırma çalışmaları sonucunda İzzettin amcanın her iki dükkanıda restore edilerek, hala kapalı durumdadır.
Bir ömür harcadığınız mesleğinizde bizimle paylaşmak istediğiniz bir anınız var mı? sorumuza karşılık İzzettin amca tebessümle;
“-Dükkânım küçük olduğundan çocuk eşyalarını, meyve sebzeyi dükkânın önüne dizerdim. Meğerse mahalle çocukları ara sıra göz hakkı diyerek bu eşyalara el atıyorlarmış. Bende iş yoğunluğundan olacak ki dikkatimden kaçıyomuş. Bu çocuklar büyüyüp belirli bir yaşa geldikleri halde beni gördüklerinde;
-İzzettin amca, küçükken tezgâhına el atmıştık hakkını helal et. Başka şehirlerde yaşayanlar ise Mardin'e geldiklerinde mutlaka dükkanımda beni ziyaret eder, helallık isterlerdi. Bu da beni çok duygulandırıyor.” şeklinde duygularını anlatırken yüzündeki o tebessüm o samimiyet ve o özlem gözlerinin içine kadar yansıyordu.
Benim de mahelle bakalım olan İzzettin amcaya sağlıklı bir ömür dilerken, bende kendisinden helallik diliyorum.
Selam ve Muhabbetle...