Kur’an coğrafya, matematik, fizik, kimya, biyoloji, tıp kitabı değildir. Falan ayeti falan yere okursan iyi olmaz. Falan ayetin yazıldığı kâğıdı ıslatıp suyunu içersen iyi olmazsın.
Peki, Kur’an ne kitabıdır? Rehberdir, hidayet kitabıdır. Aklınıza yol gösterir. Hayatınıza anlam verir.
Çoğunluk anlamıyla Kur’an; Allah’a iman edip güvenerek ve O’nun isimlerinin sağlam ipine tutunarak, kişideki her türlü psikolojik rahatsızlığı tedavi eden, psikolojik hastalıklar eczanesidir.
İşte örnek iki surenin ilki: FELAK…
1. AYET:
“Kul Euzü bi Rabbil Felak (Felak 113:1).”
“De ki: “Sığınırım ben Felak’ın (yokluk gecesini yararak varlığı çıkaran sabahın) Rabbine”
FELAK SURESİ, SIĞINMA (İSTİAZE) TERAPİSİDİR
İstiaze (Euzü besmele); insanın kendini güvende hissetme ihtiyacının Rab tarafından lütfedilmiş tam karşılığıdır.
Muavvizetan (sığındıran, koruyan) anlamındaki Felak ve Nas sureleri, psikolojik olarak tarifi imkansız bir öz telkin veya iç motivasyon işlevi görür.
Sığınma ihtiyacı genelde şu kimselerde olur:
- Şeytana varlık kazandırıp, ona güç aktaranlarda,
- Ruhban ve korkutucu vaizler vasıtasıyla zihnini bulananlarda,
- Şeytan taşlar gibi yapan şeytanların şerrine uğrayanlarda,
- Cine varlık kazandırıp can vererek cin gibi çarpanların şerrine uğrayanlarda
Hâlbuki ayet cin konusunda tam tersini söyler:
“İnsanlardan bazıları cinlerden bazılarına sığınırlar, bu da onların (cinler karşısındaki) zillet verici edilgenliğini artırır (Cin 72:6).”
FELAK’IN SAHİBİ “FÂLIK” OLAN ALLAH’TIR
Fâlık; yarıp çıkaran, varlık ağacının tohumunu eken, o tohumu yararak içinden varlık ağacını meydana getiren, bir şeyin içindeki potansiyeli bilfiil ortaya koyan demektir.
Felak; yarık anlamındadır. Kur’an’da gün doğumu ve sabah vakti için kullanılır.
İnfilak; bir şeyin içine hapsedilen gücün, çıkmak için onu yarıp, paramparça etmesi demektir.
Falık olan Allah, “açan, yaran, ortaya çıkaran” zattır.
Falık olan Allah; tohumların ağzını açarak içindekini ortaya çıkarır. Karanlığı yararak, gecenin bağrından aydınlığı ortaya çıkarır. Sperm hücresini yararak içindeki insanı ortaya çıkarır. Yokluğu yararak varlığı ortaya çıkarır. Enerjiyi yararak maddeyi ortaya çıkarır. Yoktan varlığı çıkarttığı gibi, vardan da eşyayı çıkarır. Ölüden diriyi, acıların içinden umudu, pasiften aktifi çıkartır.
Ve en mühimi; “Her şey bitti”den “her şey yeni başlıyor”u çıkartır.
Eskiler potansiyele “bilkuvve”, onun kinetik hale gelmesine de “bilfiil” derlerdi.
Fâlık ismi, bilkuvve olanın bilfiil hale gelmesiyle ilgilidir. Yani bir şeyin içindeki potansiyelin ortaya çıkıp, kinetik hale gelmesiyle ilgilidir.
Kısaca, Allah’ın Fâlık oluşu, bir şeyin içindeki potansiyele dikkat çekiştir. Bir kayısı çekirdeğinin içinde kocaman kayısı ağacı saklıdır. Tıpkı, sperma ve yumurta hücresinde bir insanın saklı olması gibi… Maddenin içinde de enerji saklıdır. Enerji maddenin çözülmüş halidir. Atom bombası bunun somut kanıtıdır.
ALLAH SABAHIN FÂLIK’IDIR
Zaman Rabbimizin bir tohumu, sabah da bu tohumun çatladığı vakittir. Rabbimiz, zaman tohumunun da Fâlık’ıdır.
“O, sabahın Fâlık’ıdır. Ve O, geceyi dinlenme vakti, güneşi ve ayı zamanı tayin ölçüsü kıldı (Enam 6:96).”
Geceyi dinlenmek, gündüzü çalışmak için hizmete amade kılmıştır. Ama kulluk, gece ve gündüz sürmelidir.
Fâlık ismiyle evrene ve bize yansıyan olan Allah’ım! Seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz.