DİB; Anayasal görevi 'toplumu din konusunda aydınlatmak' olan bir teşkilattır. Diyanet İşleri Başkanlığı, yüce dinimiz İslam'ın hakka-hakikate davet eden, hayata huzur getiren, güzel ahlakı öğreten mesajlarını, bütün mensupları ve imkanlarıyla milletimize ve insanlığa tanıtmakla kanunen sorumludur. Ayrıca hutbeler, yayınlar ve diğer faaliyetler, asla başkalarının hayatına karışmak değildir. Sadece inancımızın, medeniyetimizin, kültür ve geleneğimizin esaslarını tanıtmak, anlatmak ve tavsiye etmektir.
Hutbede açıklanan husus aile ile ilgili olduğu, Kur'an-ı Kerim'de birçok ayette Allah emretmekte ve Peygamber Efendimiz pek çok hadis-i şeriflerinde tavsiye etmektedir. Açıklanan ayet Nur Suresi 32. ayet ve konuyla ilgili hadislerde gençlerin aile kurmalarının kolaylaştırılması, onlara yardım edilmesi tüm Müslümanlara bir görev olarak yüklenmektedir. Bunların söylenmesi; dinsizliklerini din haline getirenleri rahatsız eder. Hangi düşüncede olunursa olunsun aile bir milletin temelidir. Bütün iç ve dış düşmanlar aileye vurmakta, aile bağlarını koparmakta, internet ve sosyal medya ile de fıtratı bozmaya çalışmaktadırlar. Diyanet İşleri Başkanlığınca ilmi heyet tarafından hazırlanan emek mahsulü hutbede; aile olmanın öneminden, faziletinden, sorumluluğundan bahsetmekte, evlilik çağına gelen gençlere aile kurmalarını tavsiye etmekte, onlara yardımcı olunması gerektiğini ifade etmekte, evliliklerin çok fazla geciktirilmesinin olumsuzluklarına dikkat çekmektedir. Bu kadar açık, doğal ve önemli hususları içeren bir Cuma hutbesini, 'saçmalık', 'hadsizlik' gibi nitelemeler ve gelişigüzel ifadelerle, araştırmadan hakaret ederek iç dünyalarının bozukluğuyla incitici bir üslupla söylemeleri de partisinin din düşmanlığını ortaya koymaktadır. Sözü sarf edenin hadsizliğinin partisinde rahatsızlık oluşturmaması, genel başkandan bir uyarı gelmemesi, parti tabanından biri-ikisi, “Biz Parti sözcüsünün açıklamasına katılmıyoruz” dememeleri bunların nasıl bir yapıya sahip olduklarını gösteriyor. Sicili bozuk partinin sicili bozuk mensupları.
İçerisinde ayet olan bir hutbeye ‘saçmalık’ diyecek kadar hadsizleşen birine sorulacak sual:
Dinime mensup inen ayeti kerimeye ne cüretle saçmalık dersin. Yok dinime mensup değilsen, dinim hakkında ne haddine konuşmak! Siz hangi dinin mensubusunuz?
Biz her hal ve şartta, doğru’nun, güzelin, iyinin Hak ve hakikatin üzerine titremeye mecburuz. Zalimin, bâtılın, yanlışın çirkinin karşısında yer alma bizim olmazsa olmazımız!
Peki ama bu durum hep böyle mi devam edecek? Bunlar bağırıp çığıracak bizler susacak mıyız? Teşebbüs onlarda, tahammül çilesi bizde. Bilmemiz gerekmez mi ki, taarruzu göze alamayan bir müdafaa anlayışı ile hiçbir mücadele kazanılamaz. Herkes kendi hamlesini kendi başlatmalıdır. Her canı sıkılana “buyur!” diyen hoşgörü anlayışını ve yenilik özentisini, artık terk etmeliyiz. Yok, artık biz deneme tahtası değiliz. Bu canı, bu yuvayı, bu vatanı, bu milleti, bu ümitleri yolda bulmadık biz! Mutlaka hesaplaşacağız! Allah’ın ayetlerine saygısızlığı en sert şekilde cevaplandırması gerekenlerin suskun kalmaları da affedilir değil. Bu şirretliğini sürdürenlere cevap vermemelerinin vebalini imanları varsa düşünsünler. Siyasetin de araç olduğunu amaç olmadığını da unutmasınlar.
Sayın sözcü; Müslüman olmayabilirsiniz. Dine inanmıyor olabilirsiniz, ateist olursunuz. Ama, bir inancın değerleri için “saçmalama” diyemezsiniz. Bu parti CHP. Bu milletin bütün dini millî değerleriyle kuruluşundan beri kavgalı, zalim bir parti. Ölenleriyle yaşayanlarıyla hiç değişmeyen zalimlikleri devam eden parti! Partin, kaynatsan da şeker olmayacak katran,
Mü’min, Allah’ın dostlarını dost, düşmanlarını da düşman bilir. Onlar Allah’a düşmanlık yaptıkları müddetçe onlarla muhabbet gösterisi içinde olmaz/olamaz. Çünkü hem Allah’tan yana olmak hem de O’nun düşmanlarıyla hemhal olmak mü’min tavrı değildir. Bu olsa olsa münafıklık hastalığı olur. Mü’min; imanı için yaşayan, dünyaya gelişini imtihan için bilen, ebediyete kadar iman/küfür mücadelesinin bitmeyeceğinin şuurundaki adamdır. Kendi menfaati için din kardeşlerinin karşısında bulunamaz, karşısına alamaz. Hatta daha da ileri gidip, kültürle akideyi, ibadetle onların hayat tarzını, ticaretle sömürülmeyi karıştırır hale geldik. Bu hercümerc içinde mutedil ve müstakim olmaya mecburuz.
Utanmazlık, böylelerinin mümeyyiz vasfı. Bu “insan tipleri” tam bir hilkat garibesidir. Benzerleri başka ülkelerde gösterilemez. Hani hep “bize mahsus” deniyor ya, asıl bize mahsus durum bu! Son dinsizlik çıkışları bizdeki gâvurların hiçbir yerde bulunmayan, görülmeyen gâvurluk olduklarını gösteriyor. Hiçbir kutsalı olmayan, nefsin kölesi olan, Allah’a kulluk ile ilgisi olmadıkları için esfeli sâfilîn’e gidecek bu güruh. Yalnız bizdeki gavurlar her değere düşman oldukları için “hissetmezler, duymazlar, görmezler. Sağırdırlar, kördürler. Hak ve hakikate karşı.” Ayet ve hadislerle zikredilen asıl özürlü olan güruh bizim gavurlarımız. Bunlar gavurluklarını hep yaparlar.
Cuma hutbesine dil uzatanların o dili koparırız fikirle, zikirle. Cuma namazını evinde kılan güruh; amentü’deki imanın altı şartına altı ok karşılığı ile kurulan bir partinin sözcüsünden başka ne beklenir ki. Bunların yaptıklarının hepsi ebedî âleme giderken cehennemini buradan götürecekleri amelleri. Hutbedeki bir cümle, bir söz bile sizi deliye çevirdi. Ne kadar tahammülsüzsünüz böyle! Hani “demokrasi, tahammül rejimi”ydi. Yazıklar olsun! Sicili bozuk partinin sicili bozuk sözcüsü, fiilen işgal edilememiş ülkenin zihnen, ruhen işgal edilmiş siyasileri, Ebu Cehil’in inancını taşıyan hilkat garibeleri. Neyi savunuyorsunuz? Fikir yok, zikir yok, düşünce yok, hassasiyet yok, insanlık yok, yok oğlu yok! Varlığınız, mevcudiyetiniz sadece cesetleriniz. Meyyiti müteharriksiniz! Sizlerle hesaplaşacağız. Asıl hesap mahşerde. Müslümanların yaşadığı ülkelerde devletlerin İslâm’dan arındırılmasının en katı uygulaması, Türkiye’de hayata geçirildi. Yapanlarla da hesaplaşacağız.
Laik devletin kanunlarının geçmediği, putlaştırdığınız şahısların kendi vereceği hesaba düştüğü, avukatlarınızın, savcılarınızın, hakimlerinizin ebedi olarak kalacakları cehennem ateşi sizleri bekliyor. Her konuşmanız, her sözünüz cehaletinizin ispatı. Ne ayet ne hadis, ne din, ne iman, ne kendi kültürünüz hiçbir milli-manevi değerden nasibiniz yok. Partiniz CHP dinsizliğin meclisteki temsilcisi. Aziz milletimizin de muhalefete mahkûm ettiği siyasi ucube. Siyasi mevtalar sizleri bekliyor. Allah’a kul olamadığınız için nefsinize, hevaü hevesinize kulluğa devam edeceksiniz. Sizler gibi haddini bilmeyenlere haddini bildirmek vazifemiz. Ne yapalım şeytan taşlamaktan salavat getirmeye zaman bulamayacağız herhalde.
Hayata aktarılmayan bir dinin, fikrin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Dinle ilişkisini kesen insan sahte dinler icat etmekten arzularının, hızın/hazzın/tüketimi emreden nefsinin kölesine dönüşmekten ve tükettikçe tükenmekten kurtulamaz. İflah olmazsınız, bizden söylemesi.
Anasayfa
Yazarlar
Yaşar Değirmenci
Yazı Detayı
Bu yazı 17502+ kez okundu.
Haddini bil, Diyanet senin şamar oğlanın değil!
DİB; Anayasal görevi 'toplumu din konusunda aydınlatmak' olan bir teşkilattır. Diyanet İşleri Başkanlığı, yüce dinimiz İslam'ın hakka-hakikate davet eden, hayata huzur getiren, güzel ahlakı öğreten mesajlarını, bütün mensupları ve imkanlarıyla milletimize ve insanlığa tanıtmakla kanunen sorumludur. Ayrıca hutbeler, yayınlar ve diğer faaliyetler, asla başkalarının hayatına karışmak değildir. Sadece inancımızın, medeniyetimizin, kültür ve geleneğimizin esaslarını tanıtmak, anlatmak ve tavsiye etmektir.
Hutbede açıklanan husus aile ile ilgili olduğu, Kur'an-ı Kerim'de birçok ayette Allah emretmekte ve Peygamber Efendimiz pek çok hadis-i şeriflerinde tavsiye etmektedir. Açıklanan ayet Nur Suresi 32. ayet ve konuyla ilgili hadislerde gençlerin aile kurmalarının kolaylaştırılması, onlara yardım edilmesi tüm Müslümanlara bir görev olarak yüklenmektedir. Bunların söylenmesi; dinsizliklerini din haline getirenleri rahatsız eder. Hangi düşüncede olunursa olunsun aile bir milletin temelidir. Bütün iç ve dış düşmanlar aileye vurmakta, aile bağlarını koparmakta, internet ve sosyal medya ile de fıtratı bozmaya çalışmaktadırlar. Diyanet İşleri Başkanlığınca ilmi heyet tarafından hazırlanan emek mahsulü hutbede; aile olmanın öneminden, faziletinden, sorumluluğundan bahsetmekte, evlilik çağına gelen gençlere aile kurmalarını tavsiye etmekte, onlara yardımcı olunması gerektiğini ifade etmekte, evliliklerin çok fazla geciktirilmesinin olumsuzluklarına dikkat çekmektedir. Bu kadar açık, doğal ve önemli hususları içeren bir Cuma hutbesini, 'saçmalık', 'hadsizlik' gibi nitelemeler ve gelişigüzel ifadelerle, araştırmadan hakaret ederek iç dünyalarının bozukluğuyla incitici bir üslupla söylemeleri de partisinin din düşmanlığını ortaya koymaktadır. Sözü sarf edenin hadsizliğinin partisinde rahatsızlık oluşturmaması, genel başkandan bir uyarı gelmemesi, parti tabanından biri-ikisi, “Biz Parti sözcüsünün açıklamasına katılmıyoruz” dememeleri bunların nasıl bir yapıya sahip olduklarını gösteriyor. Sicili bozuk partinin sicili bozuk mensupları.
İçerisinde ayet olan bir hutbeye ‘saçmalık’ diyecek kadar hadsizleşen birine sorulacak sual:
Dinime mensup inen ayeti kerimeye ne cüretle saçmalık dersin. Yok dinime mensup değilsen, dinim hakkında ne haddine konuşmak! Siz hangi dinin mensubusunuz?
Biz her hal ve şartta, doğru’nun, güzelin, iyinin Hak ve hakikatin üzerine titremeye mecburuz. Zalimin, bâtılın, yanlışın çirkinin karşısında yer alma bizim olmazsa olmazımız!
Peki ama bu durum hep böyle mi devam edecek? Bunlar bağırıp çığıracak bizler susacak mıyız? Teşebbüs onlarda, tahammül çilesi bizde. Bilmemiz gerekmez mi ki, taarruzu göze alamayan bir müdafaa anlayışı ile hiçbir mücadele kazanılamaz. Herkes kendi hamlesini kendi başlatmalıdır. Her canı sıkılana “buyur!” diyen hoşgörü anlayışını ve yenilik özentisini, artık terk etmeliyiz. Yok, artık biz deneme tahtası değiliz. Bu canı, bu yuvayı, bu vatanı, bu milleti, bu ümitleri yolda bulmadık biz! Mutlaka hesaplaşacağız! Allah’ın ayetlerine saygısızlığı en sert şekilde cevaplandırması gerekenlerin suskun kalmaları da affedilir değil. Bu şirretliğini sürdürenlere cevap vermemelerinin vebalini imanları varsa düşünsünler. Siyasetin de araç olduğunu amaç olmadığını da unutmasınlar.
Sayın sözcü; Müslüman olmayabilirsiniz. Dine inanmıyor olabilirsiniz, ateist olursunuz. Ama, bir inancın değerleri için “saçmalama” diyemezsiniz. Bu parti CHP. Bu milletin bütün dini millî değerleriyle kuruluşundan beri kavgalı, zalim bir parti. Ölenleriyle yaşayanlarıyla hiç değişmeyen zalimlikleri devam eden parti! Partin, kaynatsan da şeker olmayacak katran,
Mü’min, Allah’ın dostlarını dost, düşmanlarını da düşman bilir. Onlar Allah’a düşmanlık yaptıkları müddetçe onlarla muhabbet gösterisi içinde olmaz/olamaz. Çünkü hem Allah’tan yana olmak hem de O’nun düşmanlarıyla hemhal olmak mü’min tavrı değildir. Bu olsa olsa münafıklık hastalığı olur. Mü’min; imanı için yaşayan, dünyaya gelişini imtihan için bilen, ebediyete kadar iman/küfür mücadelesinin bitmeyeceğinin şuurundaki adamdır. Kendi menfaati için din kardeşlerinin karşısında bulunamaz, karşısına alamaz. Hatta daha da ileri gidip, kültürle akideyi, ibadetle onların hayat tarzını, ticaretle sömürülmeyi karıştırır hale geldik. Bu hercümerc içinde mutedil ve müstakim olmaya mecburuz.
Utanmazlık, böylelerinin mümeyyiz vasfı. Bu “insan tipleri” tam bir hilkat garibesidir. Benzerleri başka ülkelerde gösterilemez. Hani hep “bize mahsus” deniyor ya, asıl bize mahsus durum bu! Son dinsizlik çıkışları bizdeki gâvurların hiçbir yerde bulunmayan, görülmeyen gâvurluk olduklarını gösteriyor. Hiçbir kutsalı olmayan, nefsin kölesi olan, Allah’a kulluk ile ilgisi olmadıkları için esfeli sâfilîn’e gidecek bu güruh. Yalnız bizdeki gavurlar her değere düşman oldukları için “hissetmezler, duymazlar, görmezler. Sağırdırlar, kördürler. Hak ve hakikate karşı.” Ayet ve hadislerle zikredilen asıl özürlü olan güruh bizim gavurlarımız. Bunlar gavurluklarını hep yaparlar.
Cuma hutbesine dil uzatanların o dili koparırız fikirle, zikirle. Cuma namazını evinde kılan güruh; amentü’deki imanın altı şartına altı ok karşılığı ile kurulan bir partinin sözcüsünden başka ne beklenir ki. Bunların yaptıklarının hepsi ebedî âleme giderken cehennemini buradan götürecekleri amelleri. Hutbedeki bir cümle, bir söz bile sizi deliye çevirdi. Ne kadar tahammülsüzsünüz böyle! Hani “demokrasi, tahammül rejimi”ydi. Yazıklar olsun! Sicili bozuk partinin sicili bozuk sözcüsü, fiilen işgal edilememiş ülkenin zihnen, ruhen işgal edilmiş siyasileri, Ebu Cehil’in inancını taşıyan hilkat garibeleri. Neyi savunuyorsunuz? Fikir yok, zikir yok, düşünce yok, hassasiyet yok, insanlık yok, yok oğlu yok! Varlığınız, mevcudiyetiniz sadece cesetleriniz. Meyyiti müteharriksiniz! Sizlerle hesaplaşacağız. Asıl hesap mahşerde. Müslümanların yaşadığı ülkelerde devletlerin İslâm’dan arındırılmasının en katı uygulaması, Türkiye’de hayata geçirildi. Yapanlarla da hesaplaşacağız.
Laik devletin kanunlarının geçmediği, putlaştırdığınız şahısların kendi vereceği hesaba düştüğü, avukatlarınızın, savcılarınızın, hakimlerinizin ebedi olarak kalacakları cehennem ateşi sizleri bekliyor. Her konuşmanız, her sözünüz cehaletinizin ispatı. Ne ayet ne hadis, ne din, ne iman, ne kendi kültürünüz hiçbir milli-manevi değerden nasibiniz yok. Partiniz CHP dinsizliğin meclisteki temsilcisi. Aziz milletimizin de muhalefete mahkûm ettiği siyasi ucube. Siyasi mevtalar sizleri bekliyor. Allah’a kul olamadığınız için nefsinize, hevaü hevesinize kulluğa devam edeceksiniz. Sizler gibi haddini bilmeyenlere haddini bildirmek vazifemiz. Ne yapalım şeytan taşlamaktan salavat getirmeye zaman bulamayacağız herhalde.
Hayata aktarılmayan bir dinin, fikrin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Dinle ilişkisini kesen insan sahte dinler icat etmekten arzularının, hızın/hazzın/tüketimi emreden nefsinin kölesine dönüşmekten ve tükettikçe tükenmekten kurtulamaz. İflah olmazsınız, bizden söylemesi.
Ekleme
Tarihi: 25 Temmuz 2024 - Perşembe
Haddini bil, Diyanet senin şamar oğlanın değil!
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.