ELEKTİRK
Yaşar Değirmenci
Köşe Yazarı
Yaşar Değirmenci
 

Çağdaş Eblehlere ve Çağdaş Ebucehillere tahammül zor!

Son yaşanan her olayda; kendi değerleri, kültürü verilmeyen, kendi medeniyetiyle hiç tanışmamış, hep başkasının ağzıyla yemek yediğini zanneden, hilkat garibeleriyle yaşamanın zorluğunu görüyoruz. Hangi işi yaparsa yapsın (magazincisinden, sanatçısından, spikerinden, şarkıcı türkücüsünden, sinemacısına varıncaya kadar) Ebucehili geride bırakacak kadar da cahiller. Bırakın cümleyi, yazıyı kelimeyi dahi bilmeyip bilmediği temele bina kurmaya çalışıyorlar. En zor olan bilmediğini de bilmeyenlerle uğraşmak. Kendi düşünemeyen, kendi duyup, kendi görmeyenler; başkasının ağzıyla yiyen ve konuşanlardır. Kavramları iyi öğrenmeyen iyi kullanamaz, iyi kullanamayan iyi düşünemez. Sadece onlarla oynar. Nasıl oynar? İstismar yoluyla çarpıtarak oynar. ‘Modalaşmış istismar’ iyi niyetlileri de etkisi altına alabilir. Hassasiyetler kaybolunca da yapılan yanlışlara tepki gösterme yerine, sahip çıkılarak kamplaşmanın önü açılır. Kavramlarla bu kadar oynanması, düşünce fırsatlarının böylesine israf edilmesi hiç de hayra alamet değil. Son birkaç güne bakın nelerle meşgul edilmişiz.   İki bayramımız var bizim. Ramazan ve Kurban Bayramları. Bu iki bayramımızın dışındaki günler için kullandığımız kelimelere bile dikkat edilmeli. Millî bir gün olabilir, tarihi bir zafer olabilir. Mübalağadan (aşırılıktan) kaçınılmalı. Sekülerizmin, Kemalizmin, putlaştırmanın, cehalet döneminde olanların farklı maske ve makyajlarla kendi aidiyetimizden uzaklaşmanın/uzaklaştırmanın yansımalarını görüyoruz.   29 Ekim Cumhuriyet kutlamalarındaki rezaletlere bakın. İzmir’de lise öğrencilerinin okul bahçesindeki ‘dans gösterisi’ spikerin Mustafa Kemal ile ilgisi olmayan ‘ümmet’ kelimesini başka amaç için kullanması ‘kul’ kelimesinden haberi olmayan meşhur şarkıcının hezeyanı, harf inkılabı tenkidine dayanamayan ilimden fikirden tarihten uzak kitlenin yaygarası, çok önemli bir gün olan kendi/yerli ürünümüz olan TOGG’ye dil uzatılması, vb. Hangi birine cevap verelim. Bir iki hususa temas edeyim.   Hevaü hevesine (nefsine, arzu ve isteklerine) ‘kul’ olanlar “Allah’a kul” olma nimetini bilemezler. Peygamberler bile önce kul, sonra Resul’dürler. Bunu söyleyene savunana, özgürlüğün, Allah’a kulluk ile başladığını anlatabilir misiniz? Ümmetin bireylerden oluştuğunu ‘ümmet’ kelimesini bilmeyene bir şey söyleyebilir misiniz?    Ümmet kelimesi “kendilerine peygamber gönderilmiş topluluk, kavim, her kabileden bir grup insan, her canlı cinsi, bütün iyilikleri şahsında toplamış kişi veya kendisine uyulan önder” gibi anlamlara gelir. Günümüze kadar geçen on dört asırlık zaman içinde İslâmiyet’in güçlenerek evrensel din haline gelmesi de ümmetin oluşumunun tarihî ve sosyolojik kanıtını teşkil etmektedir. İslâm’ın sesini duymayan insanlar ise fetret ehlinden sayıldığından özel hükümlere tâbidir. Her peygamberin temel görevi, ilâhî vahyi insanlara tebliğ edip fert ve toplumun dünya ve âhiret mutluluğunu sağlayan dine bağlanmasına gayret göstermektir.  Kur’ân-ı Kerîm’de bildirildiğine göre insanlık tarihinde çeşitli kavimler hak dine uymadıkları için helâk edilmiştir. Müslüman toplumundan “bütün insanlığın dirliği için varlık alanına çıkarılmış bir ümmet” şeklinde söz edilerek onların gerçeği temsil kabiliyetlerine dikkat çekilmiştir. Bugün yeryüzünün hemen her bölgesinde Müslümanlar yaşamakta, günde beş defa ezan okunmakta, İslâmiyet’in en önemli ilkesi olan tevhid ve nübüvvet inancına çağrı yapılmaktadır. Müslümanların yoğun biçimde yaşadığı bölgelerin dışında dünyanın hemen her yerine küreselleşmeyle beraber Müslüman ve gayrimüslim toplulukların giderek iç içe geçmesi ümmet kavramının sınırlar ötesi bir anlam kazanmasına yol açmıştır. İslâm’da ırk üstünlüğünün bulunmaması ve tarihte Müslümanların çoğulcu yapılar içinde yönetilmesi, çağın dışını bilen, çağlar üstü ile irtibatlı, (ötelerin ötesine inanan) Müslümanlara hayat hakkı tanımayanların ülkemizdeki temsilcileriyle yaşıyoruz. Şu cümlelere bakın: ‘Cumhuriyet, milletin egemenliği, ümmet iken millet olmaktır. Kul iken vatandaş olmaktır.’ ‘Bizi ümmet olmaktan çıkarıp, birey olma bilincini, cumhuriyet aydınlığını armağan eden…’ Türk milletine mensubiyetten, aidiyetten habersiz yetişen/yetiştirilen insanlara ‘millet’ tarifini bile yaptıramazsınız. Türk milleti, etnik farkları kaynaştırıp ölümsüzleştiren manevileşmiş tarihi varlığıyla bir bütündür. Türk milleti Müslüman’dır. Dinini kaybedince milli özelliklerinin bütününü kaybeden ve milliyeti ile maneviyatı birbirinden ayrılmaz hale gelmiş bir millettir. Kıvranıp duran insan ruhunun iniltilerine kulak veriniz! Ve biliniz ki; insanlığın şu halini görüp de “İslâm”ı korku-tehlike kaynağı olarak lanse etmekten vazgeçin. Bu huyunuzdan vazgeçmeyişiniz; hayata, kültüre, medeniyete ihanettir. İnsanlık suçudur. Bizim batıcılardan bir gün batılılar bile davacı olacaktır. Millet, devletin gerçeğidir. Her cenazede haykırılan “Şehitler ölmez! Vatan bölünmez!” sözlerinin temelinde “din” yok mudur? Şehit ailesi o imanlı insanlar toprağa verdikleri evlatlarının arkasından, “vatana-millete feda olsun” sözleriyle “şahsiyet âbidesi” duruşlarıyla, vakur halleriyle muhataplarını iz’ana, insafa davet etmiyorlar mı? İslam karşıtlığı; ruhu yok eder. Millet olma ruhunu da ümmet olma ruhunu da insan olma ruhunu da berhava eder. İslam’a uyguladığınız bu azaltma projelerinizden vazgeçin. İslam’ı rahat bırakın! Dinle-imanla aranızı düzeltin. Açmadığınız kitabı okuyun. Uzak kaldığınız değerlerinizi kaybettiğiniz bir malınız gibi arayıp bulun. Kutsalınızı “kendi mukaddesleriniz”den alın. Milleti millet yapan değerlere sahip olmadığınız müddetçe; vatan-millet düşmanlarıyla mücadele edemezsiniz. Tarihi, bilgi ve kültürünüzü gözden geçirin. İmansız, Kur’an’sız bir tane kazanılmış zaferin olup olmadığını araştırın. Milletimizin diğer milletlerden üstünlüğünün neler olduğunu, bu üstünlüğün kaynağının ne olduğunu inceleyin.  Bütün bunlardan sonra; iç dünyanıza dönüp bir “nefs muhasebesi” yapın! Çağdaş Ebleh, Çağdaş Ebucehiller olmaktan kurtulun.  Her şeye rağmen gönül kusuru olmayan bu millet, hatadan dönenleri affeder.
Ekleme Tarihi: 02 Kasım 2022 - Çarşamba

Çağdaş Eblehlere ve Çağdaş Ebucehillere tahammül zor!

Son yaşanan her olayda; kendi değerleri, kültürü verilmeyen, kendi medeniyetiyle hiç tanışmamış, hep başkasının ağzıyla yemek yediğini zanneden, hilkat garibeleriyle yaşamanın zorluğunu görüyoruz. Hangi işi yaparsa yapsın (magazincisinden, sanatçısından, spikerinden, şarkıcı türkücüsünden, sinemacısına varıncaya kadar) Ebucehili geride bırakacak kadar da cahiller. Bırakın cümleyi, yazıyı kelimeyi dahi bilmeyip bilmediği temele bina kurmaya çalışıyorlar. En zor olan bilmediğini de bilmeyenlerle uğraşmak. Kendi düşünemeyen, kendi duyup, kendi görmeyenler; başkasının ağzıyla yiyen ve konuşanlardır. Kavramları iyi öğrenmeyen iyi kullanamaz, iyi kullanamayan iyi düşünemez. Sadece onlarla oynar. Nasıl oynar? İstismar yoluyla çarpıtarak oynar. ‘Modalaşmış istismar’ iyi niyetlileri de etkisi altına alabilir. Hassasiyetler kaybolunca da yapılan yanlışlara tepki gösterme yerine, sahip çıkılarak kamplaşmanın önü açılır. Kavramlarla bu kadar oynanması, düşünce fırsatlarının böylesine israf edilmesi hiç de hayra alamet değil. Son birkaç güne bakın nelerle meşgul edilmişiz.  
İki bayramımız var bizim. Ramazan ve Kurban Bayramları. Bu iki bayramımızın dışındaki günler için kullandığımız kelimelere bile dikkat edilmeli. Millî bir gün olabilir, tarihi bir zafer olabilir. Mübalağadan (aşırılıktan) kaçınılmalı. Sekülerizmin, Kemalizmin, putlaştırmanın, cehalet döneminde olanların farklı maske ve makyajlarla kendi aidiyetimizden uzaklaşmanın/uzaklaştırmanın yansımalarını görüyoruz.  
29 Ekim Cumhuriyet kutlamalarındaki rezaletlere bakın. İzmir’de lise öğrencilerinin okul bahçesindeki ‘dans gösterisi’ spikerin Mustafa Kemal ile ilgisi olmayan ‘ümmet’ kelimesini başka amaç için kullanması ‘kul’ kelimesinden haberi olmayan meşhur şarkıcının hezeyanı, harf inkılabı tenkidine dayanamayan ilimden fikirden tarihten uzak kitlenin yaygarası, çok önemli bir gün olan kendi/yerli ürünümüz olan TOGG’ye dil uzatılması, vb. Hangi birine cevap verelim. Bir iki hususa temas edeyim.  
Hevaü hevesine (nefsine, arzu ve isteklerine) ‘kul’ olanlar “Allah’a kul” olma nimetini bilemezler. Peygamberler bile önce kul, sonra Resul’dürler. Bunu söyleyene savunana, özgürlüğün, Allah’a kulluk ile başladığını anlatabilir misiniz? Ümmetin bireylerden oluştuğunu ‘ümmet’ kelimesini bilmeyene bir şey söyleyebilir misiniz?   
Ümmet kelimesi “kendilerine peygamber gönderilmiş topluluk, kavim, her kabileden bir grup insan, her canlı cinsi, bütün iyilikleri şahsında toplamış kişi veya kendisine uyulan önder” gibi anlamlara gelir. Günümüze kadar geçen on dört asırlık zaman içinde İslâmiyet’in güçlenerek evrensel din haline gelmesi de ümmetin oluşumunun tarihî ve sosyolojik kanıtını teşkil etmektedir. İslâm’ın sesini duymayan insanlar ise fetret ehlinden sayıldığından özel hükümlere tâbidir. Her peygamberin temel görevi, ilâhî vahyi insanlara tebliğ edip fert ve toplumun dünya ve âhiret mutluluğunu sağlayan dine bağlanmasına gayret göstermektir. 
Kur’ân-ı Kerîm’de bildirildiğine göre insanlık tarihinde çeşitli kavimler hak dine uymadıkları için helâk edilmiştir. Müslüman toplumundan “bütün insanlığın dirliği için varlık alanına çıkarılmış bir ümmet” şeklinde söz edilerek onların gerçeği temsil kabiliyetlerine dikkat çekilmiştir. Bugün yeryüzünün hemen her bölgesinde Müslümanlar yaşamakta, günde beş defa ezan okunmakta, İslâmiyet’in en önemli ilkesi olan tevhid ve nübüvvet inancına çağrı yapılmaktadır. Müslümanların yoğun biçimde yaşadığı bölgelerin dışında dünyanın hemen her yerine küreselleşmeyle beraber Müslüman ve gayrimüslim toplulukların giderek iç içe geçmesi ümmet kavramının sınırlar ötesi bir anlam kazanmasına yol açmıştır. İslâm’da ırk üstünlüğünün bulunmaması ve tarihte Müslümanların çoğulcu yapılar içinde yönetilmesi, çağın dışını bilen, çağlar üstü ile irtibatlı, (ötelerin ötesine inanan) Müslümanlara hayat hakkı tanımayanların ülkemizdeki temsilcileriyle yaşıyoruz. Şu cümlelere bakın: ‘Cumhuriyet, milletin egemenliği, ümmet iken millet olmaktır. Kul iken vatandaş olmaktır.’ ‘Bizi ümmet olmaktan çıkarıp, birey olma bilincini, cumhuriyet aydınlığını armağan eden…’ Türk milletine mensubiyetten, aidiyetten habersiz yetişen/yetiştirilen insanlara ‘millet’ tarifini bile yaptıramazsınız. Türk milleti, etnik farkları kaynaştırıp ölümsüzleştiren manevileşmiş tarihi varlığıyla bir bütündür. Türk milleti Müslüman’dır. Dinini kaybedince milli özelliklerinin bütününü kaybeden ve milliyeti ile maneviyatı birbirinden ayrılmaz hale gelmiş bir millettir. Kıvranıp duran insan ruhunun iniltilerine kulak veriniz! Ve biliniz ki; insanlığın şu halini görüp de “İslâm”ı korku-tehlike kaynağı olarak lanse etmekten vazgeçin. Bu huyunuzdan vazgeçmeyişiniz; hayata, kültüre, medeniyete ihanettir. İnsanlık suçudur. Bizim batıcılardan bir gün batılılar bile davacı olacaktır. Millet, devletin gerçeğidir. Her cenazede haykırılan “Şehitler ölmez! Vatan bölünmez!” sözlerinin temelinde “din” yok mudur? Şehit ailesi o imanlı insanlar toprağa verdikleri evlatlarının arkasından, “vatana-millete feda olsun” sözleriyle “şahsiyet âbidesi” duruşlarıyla, vakur halleriyle muhataplarını iz’ana, insafa davet etmiyorlar mı? İslam karşıtlığı; ruhu yok eder. Millet olma ruhunu da ümmet olma ruhunu da insan olma ruhunu da berhava eder. İslam’a uyguladığınız bu azaltma projelerinizden vazgeçin. İslam’ı rahat bırakın! Dinle-imanla aranızı düzeltin. Açmadığınız kitabı okuyun. Uzak kaldığınız değerlerinizi kaybettiğiniz bir malınız gibi arayıp bulun. Kutsalınızı “kendi mukaddesleriniz”den alın. Milleti millet yapan değerlere sahip olmadığınız müddetçe; vatan-millet düşmanlarıyla mücadele edemezsiniz. Tarihi, bilgi ve kültürünüzü gözden geçirin. İmansız, Kur’an’sız bir tane kazanılmış zaferin olup olmadığını araştırın. Milletimizin diğer milletlerden üstünlüğünün neler olduğunu, bu üstünlüğün kaynağının ne olduğunu inceleyin. 
Bütün bunlardan sonra; iç dünyanıza dönüp bir “nefs muhasebesi” yapın! Çağdaş Ebleh, Çağdaş Ebucehiller olmaktan kurtulun. 
Her şeye rağmen gönül kusuru olmayan bu millet, hatadan dönenleri affeder.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.