İslam Karşıtlığının Etkisi
Meselenin çözümüne yönelik kısa, orta ve uzun vadede planların yapılmasında fayda vardır. Bizler Müslümanlar olarak bu kötü ve yanlış algının yıkılması için İslam karşıtlığı sorunu ve nedenleri ile yüzleşme cesaretini de göstermeliyiz.
Öncelikle şunu hemen belirtelim ki, İslam karşıtlığı yeni bir şey değildir, çok eski bir tarihe dayanır. Bu gün ise İslam karşıtlığı farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. Takriben 200 yıl öncesine kadar sıradan bir Batılının bir Müslüman ile karşılaşması çok düşük bir ihtimal idi. O tarihlerde Müslümanlar hakkında bilinenler Doğu’yu ziyaret eden Batılıların yazdıklarıyla sınırlı idi.
Günümüzde ise İslam karşıtlığı temelde iki kaynaktan beslenmektedir. Birincisi, kendini Müslüman olarak tanımlayan kişilerin yaptıkları İslam dışı ve yanlış eylemleridir. Bu eylemler neticesinde Batılıların zihninde yüzlerce yıldır süregelen “İslam şiddet dinidir.” Düşüncesini güçlendirmiştir. Bir kısım Müslümanların bu İslam dışı davranışları maalesef Kuran’ı gölgelemekte, İslam’la ilgili yanlış bir algı oluşturmaktadır.
Her Olumsuz Sonuçtan İslam Sorumlu Tutulamaz
Günümüzde İslam karşıtlığını besleyen ikinci kaynak ise, Müslümanların eski dönemlerden farklı olarak Batıda da yaşıyor olmasıdır. Bu durum Batılılar ile Müslümanların arasını daha da açmış, gerilimi arttırmıştır. Batı’ya önce işçi veya göçmen olarak giden Müslümanlar zaman içinde Batı’nın bir parçası olmuştur. Batı’da meydana gelen her olumsuz olaydan Müslümanlar sorumlu tutulmuş, bu durumda İslam karşıtlığı daha da güçlenmiştir.
Bu açıdan meseleye bakıldığında artık İslam, gerek Batı’da gerekse Batı’yı taklit eden ve Batı’nın vesayeti altında varlığını sürdüren İslam ülkelerinde bir tehdit olarak algılanmış, bu olumsuz bir tablonun ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Olumsuz Propaganda Sonucu Geçlerimizin İnançları Bozulmuştur
Durum böyle olunca gerek dünya medyasında, gerekse internet ve sosyal medyada Müslümanlarla ve İslam’la ilgili olumsuz propaganda yürütülmesi neticesinde Müslüman gençlerin inançları hakkında şüphe duymalarının önü açılmıştır.
İslam karşıtlığı yâda İslam korkusunun yayılmasına neden olan faktörler üzerinde de konuşmak ve durmak gerekir. Meselenin çözümüne yönelik kısa, orta ve uzun vadede planların yapılmasında fayda vardır. Bizler Müslümanlar olarak bu kötü ve yanlış algının yıkılması için İslam karşıtlığı sorunu ve nedenleri ile yüzleşme cesaretini de göstermeliyiz. Çünkü İslam’ın aleyhinde çalışanlar, lehinde çalışanlardan daha güçlüdür. Maalesef onlara ihtiyaç duydukları malzemeyi bizzat Müslümanlar kendi elleriyle vermektedir. Bu durumda hem içimizde, hem dışımızda bu mücadeleyi vermemiz gerektiğini anlamak zor değildir.
Sonuç: Bugün İslam ülkeleri bilimde, insan haklarında, ekonomik refahta ve daha birçok alanda sınıfta kalmışlardır. Bu noktada kendimizi eleştirmekten kaçınmamalıyız. Kendimizi eleştirirken bunu Batı istiyor diye yapmamalı, gerçekten yapıcı eleştirinin kendimizi geliştirmemiz için tek çare olduğunu bilerek yapmalıyız. Böylece İslam karşıtlığının seviyesini düşürmek mümkün olabilir.