“FE EYNE TEZHEBUN” YA DA “QUO VADİS”
TARİHİ YAŞARKEN YAKALAMAK...!
Değerli Meslektaşım, Mali Müşavir Kadri Yaman’ın Kaleminden farklı bir bakış açısıyla..!“Bu gidişat nereye?” konulu yazısını ithaf ediyorum.
İki kutuplu dünyanın 1990’lı yılların başında Sovyetlerin dağılmasıyla, tek kutuplu bir duruma evrilmesi, kırk yıllık soğuk savaşın stabil hale soktuğu dünya ekonomik, sosyal ve siyasal sistemin tek kutupta toplanması ve bu tek kutuplu dünya sisteminin adının “Yeni dünya düzeni” ve ideolojisinin de; deli kızın donu, gibi delik deşik olmuş liberalizmin, makyajlanmış kaşar fahişe hali olan “Neo liberalizm” adı altında tanımlanarak, Kapitalist zihniyetin devamını sağlamak amacı ile dünyaya yeniden pazarlanması sürecinin ilk işaret fişeği; ABD dışişleri bakanı “Condoleza Rice’a” Washington Post gazetesindeki makalesinde “Ortadoğu’da 22 devletin sınırlarını değiştireceğiz” dedirterek atılmıştır.
Sürecin oturması için, Birinci Dünya savaşı sonrasında “Sykes-Picot Anlaşması” ile sınırları cetvelle çizilip, kukla liderlerin yönetiminde, ortaya çıkan devletçiklerin üzerinde bulunduğu ve dünyanın enerji deposu olan Ortadoğu’nun, yeraltı ve yer üstü kaynaklarının yeni durumuna uygun olarak kapitalist merkezlere akışın, yeniden düzenleme gereği ortaya çıkmış. Bunun yapılabilmesinin ilk adımı olarak çeşitlibahanelerle; ABD liderliğindeki koalisyon güçleri, Orta doğunun kalbi olan Irak’ı işgal etmiş, bunun sonucunda, milyonlarca insanın ölümü ve evini barkını terk etmesine neden olan ve Irak’ın fiilen, üçe bölünmesi ile kaynakları sömürülürken; insanların muhalefetini önlemek için “Etnik ve Mezhep”çatışmaları ile oyalanan istikrarsız bir ülke hedeflenmişvebu başarılmıştır.Süreç doymak bilmez kapitalizmin, paradan para kazanma hali olan,neo liberal sistemin beşiği olan, ABD de gayrimenkul piyasasındaki sanal şişme sonucu, emlak piyasasının patlaması ile yaşanan, 2008 krizi ile meydana gelen, finansal deprem dünyanın ekonomik kutbunu batıdan doğuya kaydırarak; Çin’i tüm dünyaya, ucuz mal ihraç edenyeni üretim merkezi haline getirmiştir.
Daha pahalıya ürettikleri ürünlerin, Çin’in taklit veya fason olarak ürettikleri ürünler karşısında rekabet şansının olmadığını ve bu ürünlerin, dünya pazarlarına dağıtımını daha iyi yapabilmek adına, Çin’in ortaya attığı; bir kuşak- bir yol projesi hayata geçirilirse, yaşama şansının olamayacağını gören, ABD ve aveneleri; “Arap baharı” diye ortaya çıkan ve Tunus,Cezayir,Libya,Mısır’ en nihayetinde Suriye’de tam bir istikrarsızlığa dönüşen ve sonrasında Venezüella’ya“sömürge valisi” atayacak kadar pervasızlaşan, temel hedefi enerji fakiri olan, Çine giden enerjinin vanasını ele geçirerek kendi ömrünü uzatmaya çalışmaktan, ibaret olan kanlı süreci iliklerimize kadar yaşıyoruz.
Tam da, daha kötü ne olabilir? …diye düşünürken 2020 Mart’ında ortaya atılan, covit-19 pandemiyalanıyla, ekonomilerin kapandığı, insanların olmazsanız olmaz…Öleceksiniz diye,alel- acele hazırlanan ve aşı geliştirme prosedürlerinin hiç birine uyulmadan; Dünya Sağlık Örgütü denen… örgütünün Dünya devletlerine dayatması ile ne i-düğü belirsiz sıvılarla aşılandığı,en insani yönümüz olan tokalaşma, sarılma, akraba ziyaretleri gibi kültürel davranışlarımıza; set çekilerek sosyal mesafe yalanıyla…! evlerimize kapatıldığımız,HES kodu denilen,…Aşı kartı denilen uygulamalarla seyahat engellerinin uygulandığı, 2 yıllık korkunç bir dönemi geride bıraktıktan sonra; bu kapanmalar sonucu dünya ekonomisinin yavaşlaması, tedarik zincirlerinin kopma derecesine gelmesi sonucunda; boy veren maliyet artışları 2022 şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve bunun sonucunda; Rusya karşıtı bloklaşmanın oluşmasına yol açmış, buda enerjiyi elinde tutan; Rusya’nın kendisine karşı blok oluşturan, ülkelere enerjikartını kullanarak bir ambargoya girişmesi; Dünya genelinde ve özellikle enerji fakiri olan Avrupa Birliği ülkeleri ile Ülkemizde yüksek enflasyonve bunu önlemek amacıyla; Ülkeler merkez bankalarının yaptığı faiz artışları neticesinde ortaya çıkan resesyon sebebiyle, Dünya insanlığını bu defa da midesinden vurmaktadır.
Ulus devletler üstü bir yapılanma, artık küresel sömürüyü devletler eliyle değil de Ulus üstü kurumlar eliyle yapmayı düşündüğü için; Dünya genelinde devletlerini halklarıyla karşı karşıya getirmek, devletlerin çalışmasını felç etmek, birkaç yıl sürecek bu kaos sonucunda“Bakın hükümetleriniz, sizlerin taleplerini karşılamaktan aciz diyerek” kurtarıcı rolünde, ulus üstü kurumları yetkilendirip kendisinin politikalarına uyacak, düşünme, sorgulama ve direnme yetisini kaybetmiş kitlelere; “Evrensel Temel Gelir” adıyla çalışmasa da ihtiyaçlarını karşılayacağı bir nafaka bağlayıp, insanlığa kaşıkla verirken; dünya kaynaklarını hamuduyla götürmek istemektedir.İran’da tüm şiddetiyle yaşanan, Avrupa ülkelerinde de zaman zaman ekonomik kaygılarla hareketlenen ve en son bu günlerde, Çin de başlayan protestolarla sokağa itilen insan toplulukları bu sürece girdiğimizin somut bir göstergesidir.
Temel hedefi; ortaya çıktığı andan bugüne kadar doymak bilmez bir iştahla, yeryüzü kaynaklarını sömürmek olan bir sistemin çağımıza has, yeni bir şey olmadığını, insanlığın belirli dönemlerde bu tür sapkınlıklara yöneldiğini, kadim kaynaklardan öğrenebiliyoruz.
Başlıkta kullandığım, Kur-anı kerim de Tekvir:26’da geçen “Fe eynetezhebun”(bu gidiş nereye) ve İncil (yuhanna:16/5) de geçen “Quovadis”yani…Nereye Gidiyorsun/Bu Gidişat Nereye?…ey insanoğlu ifadelerini insanın aşırıcılıklarınınbir sonucu olan sistemlerin, geçmişte insanlığı ve insanlıkla beraber dünya üzerinde yaşayan, canlı türlerini yok oluşa sürüklediğini ve bugünde, aynı akıbete doğru yol aldığımızı bize hatırlatan uyarıcı levhalar olarak değerlendiriyorum.
Tarihin biz içinde yaşarken, yazıldığı bu kirli dönemde elimizden bir şey gelmiyor…! …hayatın kolaycılığına kapılmadan. Sürece, müdahale ederek bize rağmen, kıyametimizi hazırlayanlara “dur” demek için kendimizden başlamamız gerektiğini düşünüyorum. Mesnevi’de geçen, Hz. İbrahim ataşe atıldığında, ağzında bir damla suyla ateşi söndürmeye koşan karıncaya “o” ateşi söndürmeye senin gücün yetmez ki? …Diyenlere-karıncanın verdiği cevap…-biliyorum ama hiç olmazsa safım belli olur. Yanıtının bize mihenk olmasını diliyorum. İbrahim ve nemrut un mücadelesinde safımız; Hz. İbrahim’den yana olsun. Çünkü hep kazananlar “İbrahimler” olmuştur. İbrahimler olacaktır. Vesselam…