ELEKTİRK
Mehmet Beşir Ayanoğlu
Köşe Yazarı
Mehmet Beşir Ayanoğlu
 

BELEDİYE BAŞKANLARI VE YARGILANMALARI

Türkiye’de maalesef belediye başkanları şamar oğlanıdır. Gelen dayak atıyor giden haşlıyor. Eleştirinin bini bin para. Hele küçük yerlerin belediye başkanları hiç sormayın gitsin…. Seçildiklerinde bin bir umutla seçilirler fakat kişisel talepler, bazı rant odaklarının beklentileri, kaynakların yetersizliği nedeniyle hizmetleri tam karşılayamamaları, öfkeyi üzerlerine çekmeye sebeptir ve bu nedenlerle de linç ve algı operasyonlarına maruz kalırlar. İstisnasız farklı siyasi partilere mensup bütün belediye başkanları için de bu kural geçerlidir.  Belediye başkanlarına en büyük muhalefeti tabi oldukları parti içindeki grup veya hizipler yapmaktalar. Ve maalesef belediye başkanları en büyük dirsek darbelerini burdan almaktalar. Çünkü siyaset rekabete dayanır ve siyasi koltuklarda mücadele ile elde edilir. Bu sebeple bir beldenin, ilçenin, il’in belediye başkanlığına talipli kişi ve kişiler, mevcut başkanı al aşağı etmek için hakkında “algı operasyonu”, “linç kampanyaları” düzenlemeleri ve yıpratmaları gayet doğaldır ve işin tabiatında maalesef bu vardır. Türkiye de hakkında soruşturma veya kamu davası açılmayan hiçbir belediye başkanı yoktur.  Mevcut belediye kanununa göre belediye başkanlarına çok sorumluluk yüklendiğinden dolayı en ufak şikayette soruşturulur ve yargı sürecinden geçerler. Soruşturulmaları veya yargılanmaları gayet doğaldır. Bu sebeple soruşturulmayan yargılanmayan belediye başkanı yoktur. Belediye başkanları soruşturulurken veya yargılanırken yanlarında aileleri dışında kimse yoktur. Tabiri caizse belediye başkanları “yalnız doğarlar, yalnız yaşarlar, yalnız soruşturulurlar ve yalnız haşredilirler.”  Bu satırların yazarı şahsım da belediye başkanlığı görevim sebebiyle birden çok soruşturmaya maruz kaldım. Sesiz sakin hukuk çerçevesinde hesabını vererek hamdolsun aklandık çıktık. Soruşturmalarda savunmalarımı avukat olmam sebebiyle kendim hazırlıyordum. Bu sebeple ailem bana espiri de yapardı.  “-İyi ki hukukçusun yoksa bol bol avukat parası da öderdin.” diyorlardı.  İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İmamoğlu’nun yargılanması ve mahkumiyeti ile ilgili yapılan açıklamalardan ve gösterilen tepkilerden dolayı bir kaç hususu açıklama gereği duydum.  Yani bu meselenin bu kadar da abartılacak tarafı olmadığını düşünüyorum. Çünkü yukarıda da izah ettiğim gibi belediye başkanları her zaman soruşturulmaları mümkündür. Ayrıca Sayın İmamoğlu ile ilgili verilen mahkumiyet kararı nihai bir karar değildir. Sayın İmamoğlu’nun bu kararı istinaf veya yargıtay aşamasında bozulacağı kanaatindeyim.  Çünkü yerel mahkemeler de yanlış kararlar verebilmekteler. Bu kararın gerekçesi açıklandıktan ve tozlu dumanlı hava dağıldıktan sonra bu kararın neden, niçin verildiğinin cevabını daha iyi öğrenebileceğimizi düşünüyorum.  Sayın İmamoğlu YSK  üyelerine hakaret iddiasıyla açılan davadan dolayı yargılandı ve mahkum edildi.  Bu hükmün Sayın İmamoğlu için siyasi bir hüküm olduğu ifade edilmektedir.  Bu konuda ifade edilen kanaat eğer doğruysa ve öyle kabul ediliyorsa o zaman şunu ifade etmek gerekir,  Türkiye’de seçimle iş başına gelen bütün belediye başkanları icraat ve açıklamalarından dolayı haklarında  yapılan soruşturmalar da siyasidir ve parti farkı gözetmeksizin bunu böyle anlamak gerekir. Nice belde, ilçe, il belediye başkanları yargılanmakta ve uzun süren yargılama sonucu büyük mağduriyetler yaşamaktadır. Bu insaları da unutmamak gerekir. O halde şunu ifade etmek gerekir; TBMM’ de görev yapan ve bizim adımıza ülkeyi yöneten, yüzlerce kanun değişikliğine imza atan milletvekilleri, dönemleri bitikten sonra devletin hiç bir kurumu kapılarını çalıp “hade gelin bu kanunu yanlış yaptınız” diye hesap soramazken,  belediye başkanları görev yaptıkları dönemlerle ilgili faaliyet ve  açıklamalarından dolayı soruşturulmakta ve mağdur edilmekteler.  Şunun açıklıkla ifade edilmesi gerekiyor: Belediyecilik, Türkiye’de öksüz siyasi bir makamdır. Diğer siyasi makamlar pekte bu makama sahip çıkmazlar. Bu siyasi makamın maalesef cefası çok, sorumluluğu ağır, derdinin dermanı yok gibidir. Ama siyasi arenada birileri birilerine  fatura ödettirmek istediklerinde (parti içi veya parti dışı vs) bu işe belediye başkanlarından işe başlarlar.  Belediye başkanları da seçimlerle işbaşına gelmelerine ve diğer seçilmişler gibi “mazbata” almalarına rağmen milletvekilleri gibi dokunulmazlıkları yoktur. İstendiği anda haklarında soruşturma açılabilmekte ve görevden alınmaktalar. Şimdi, Bu hususun açıklıkla ortaya konulması gerekiyor.   Ya belediye başkanlık makamı milletvekili makamı gibi hukuksal güvenceye kavuşturulup dokunulmaz kılınacak (tabiki yanlış yapan bütçeyi çarçur eden soruşturulur ve gereği yapılır o ayrı bir konu) ya da demokles’in kılıcı gibi en ufak bir konuda yargılayıp cezalandırıp siyaseten tasfiye edilecek.  Kanaatim şudur; Türkiye yerel yönetimler anlamında çok güçlü bir reforma ihtiyacı var.  Ekonomik krizi atlatmanın, enflasyonu aşağı çekmenin ve kişi başı milli gelirin artırılmasının yollarından birisi de yerel yönetimler reformudur.  Belediye başkanları ve meclis üyeleri yerel seçilmişler olarak bulundukları beldelerin, şehirlerin temsilcileridir ve bunların hak, özlük, soruşturma konuları yasayla açıklıkla tanımlanmalı, belli sınıra çekilmeli ve bütün bu hususlar da anayasa ve yasal güvenceye kavuşturulmalıdır.  Bu satırlardan sonra kayyum atamasını hatırlatacak okuyuculara dip not olarak; teröre bulaşmamış, terör örgütlerini desteklememiş, terör örgütünün propogandasını yapmamış ve terör örgütlerinin finansmanını sağlamamış belediye başkanları elbette görevlerine devam etmeli.  Yalnız yargılanan, yalnız hesap veren ve yalnız aklanan diğer belediye başkanlarını da unutmamak gerekir.  Belediye başkanlık makamı sadece büyük şehirlerin başkanlık makamından ibaret değildir……
Ekleme Tarihi: 21 Aralık 2022 - Çarşamba

BELEDİYE BAŞKANLARI VE YARGILANMALARI

Türkiye’de maalesef belediye başkanları şamar oğlanıdır. Gelen dayak atıyor giden haşlıyor. Eleştirinin bini bin para. Hele küçük yerlerin belediye başkanları hiç sormayın gitsin….

Seçildiklerinde bin bir umutla seçilirler fakat kişisel talepler, bazı rant odaklarının beklentileri, kaynakların yetersizliği nedeniyle hizmetleri tam karşılayamamaları, öfkeyi üzerlerine çekmeye sebeptir ve bu nedenlerle de linç ve algı operasyonlarına maruz kalırlar.
İstisnasız farklı siyasi partilere mensup bütün belediye başkanları için de bu kural geçerlidir. 

Belediye başkanlarına en büyük muhalefeti tabi oldukları parti içindeki grup veya hizipler yapmaktalar. Ve maalesef belediye başkanları en büyük dirsek darbelerini burdan almaktalar. Çünkü siyaset rekabete dayanır ve siyasi koltuklarda mücadele ile elde edilir. Bu sebeple bir beldenin, ilçenin, il’in belediye başkanlığına talipli kişi ve kişiler, mevcut başkanı al aşağı etmek için hakkında “algı operasyonu”, “linç kampanyaları” düzenlemeleri ve yıpratmaları gayet doğaldır ve işin tabiatında maalesef bu vardır.

Türkiye de hakkında soruşturma veya kamu davası açılmayan hiçbir belediye başkanı yoktur. 
Mevcut belediye kanununa göre belediye başkanlarına çok sorumluluk yüklendiğinden dolayı en ufak şikayette soruşturulur ve yargı sürecinden geçerler. Soruşturulmaları veya yargılanmaları gayet doğaldır. Bu sebeple soruşturulmayan yargılanmayan belediye başkanı yoktur.

Belediye başkanları soruşturulurken veya yargılanırken yanlarında aileleri dışında kimse yoktur. Tabiri caizse belediye başkanları “yalnız doğarlar, yalnız yaşarlar, yalnız soruşturulurlar ve yalnız haşredilirler.” 
Bu satırların yazarı şahsım da belediye başkanlığı görevim sebebiyle birden çok soruşturmaya maruz kaldım. Sesiz sakin hukuk çerçevesinde hesabını vererek hamdolsun aklandık çıktık. Soruşturmalarda savunmalarımı avukat olmam sebebiyle kendim hazırlıyordum. Bu sebeple ailem bana espiri de yapardı. 
“-İyi ki hukukçusun yoksa bol bol avukat parası da öderdin.” diyorlardı. 

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İmamoğlu’nun yargılanması ve mahkumiyeti ile ilgili yapılan açıklamalardan ve gösterilen tepkilerden dolayı bir kaç hususu açıklama gereği duydum. 

Yani bu meselenin bu kadar da abartılacak tarafı olmadığını düşünüyorum. Çünkü yukarıda da izah ettiğim gibi belediye başkanları her zaman soruşturulmaları mümkündür. Ayrıca Sayın İmamoğlu ile ilgili verilen mahkumiyet kararı nihai bir karar değildir. Sayın İmamoğlu’nun bu kararı istinaf veya yargıtay aşamasında bozulacağı kanaatindeyim.  Çünkü yerel mahkemeler de yanlış kararlar verebilmekteler.
Bu kararın gerekçesi açıklandıktan ve tozlu dumanlı hava dağıldıktan sonra bu kararın neden, niçin verildiğinin cevabını daha iyi öğrenebileceğimizi düşünüyorum. 

Sayın İmamoğlu YSK  üyelerine hakaret iddiasıyla açılan davadan dolayı yargılandı ve mahkum edildi. 
Bu hükmün Sayın İmamoğlu için siyasi bir hüküm olduğu ifade edilmektedir. 
Bu konuda ifade edilen kanaat eğer doğruysa ve öyle kabul ediliyorsa o zaman şunu ifade etmek gerekir, 
Türkiye’de seçimle iş başına gelen bütün belediye başkanları icraat ve açıklamalarından dolayı haklarında  yapılan soruşturmalar da siyasidir ve parti farkı gözetmeksizin bunu böyle anlamak gerekir.

Nice belde, ilçe, il belediye başkanları yargılanmakta ve uzun süren yargılama sonucu büyük mağduriyetler yaşamaktadır. Bu insaları da unutmamak gerekir.

O halde şunu ifade etmek gerekir; TBMM’ de görev yapan ve bizim adımıza ülkeyi yöneten, yüzlerce kanun değişikliğine imza atan milletvekilleri, dönemleri bitikten sonra devletin hiç bir kurumu kapılarını çalıp “hade gelin bu kanunu yanlış yaptınız” diye hesap soramazken, 
belediye başkanları görev yaptıkları dönemlerle ilgili faaliyet ve  açıklamalarından dolayı soruşturulmakta ve mağdur edilmekteler. 

Şunun açıklıkla ifade edilmesi gerekiyor:
Belediyecilik, Türkiye’de öksüz siyasi bir makamdır. Diğer siyasi makamlar pekte bu makama sahip çıkmazlar. Bu siyasi makamın maalesef cefası çok, sorumluluğu ağır, derdinin dermanı yok gibidir. Ama siyasi arenada birileri birilerine  fatura ödettirmek istediklerinde (parti içi veya parti dışı vs) bu işe belediye başkanlarından işe başlarlar. 

Belediye başkanları da seçimlerle işbaşına gelmelerine ve diğer seçilmişler gibi “mazbata” almalarına rağmen milletvekilleri gibi dokunulmazlıkları yoktur. İstendiği anda haklarında soruşturma açılabilmekte ve görevden alınmaktalar.
Şimdi,
Bu hususun açıklıkla ortaya konulması gerekiyor.  
Ya belediye başkanlık makamı milletvekili makamı gibi hukuksal güvenceye kavuşturulup dokunulmaz kılınacak (tabiki yanlış yapan bütçeyi çarçur eden soruşturulur ve gereği yapılır o ayrı bir konu) ya da demokles’in kılıcı gibi en ufak bir konuda yargılayıp cezalandırıp siyaseten tasfiye edilecek. 

Kanaatim şudur; Türkiye yerel yönetimler anlamında çok güçlü bir reforma ihtiyacı var. 
Ekonomik krizi atlatmanın, enflasyonu aşağı çekmenin ve kişi başı milli gelirin artırılmasının yollarından birisi de yerel yönetimler reformudur. 
Belediye başkanları ve meclis üyeleri yerel seçilmişler olarak bulundukları beldelerin, şehirlerin temsilcileridir ve bunların hak, özlük, soruşturma konuları yasayla açıklıkla tanımlanmalı, belli sınıra çekilmeli ve bütün bu hususlar da anayasa ve yasal güvenceye kavuşturulmalıdır. 

Bu satırlardan sonra kayyum atamasını hatırlatacak okuyuculara dip not olarak; teröre bulaşmamış, terör örgütlerini desteklememiş, terör örgütünün propogandasını yapmamış ve terör örgütlerinin finansmanını sağlamamış belediye başkanları elbette görevlerine devam etmeli. 

Yalnız yargılanan, yalnız hesap veren ve yalnız aklanan diğer belediye başkanlarını da unutmamak gerekir. 
Belediye başkanlık makamı sadece büyük şehirlerin başkanlık makamından ibaret değildir……

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.