ELEKTİRK
Yaşar Değirmenci
Köşe Yazarı
Yaşar Değirmenci
 

Ölü kitap, ölü din, karşısında tek diri kitap: Kur’an-ı Kerîm Tek diri din: İSLÂM

Batı bitmiştir. Kilise ölmüştür. İncil, ilahi olma özelliğini kaybetmiştir. Tek hak din İslâm,  kitabı Kur’an-ı Kerim’dir. Hıristiyanlığın kiliselerinin bomboş olması sadece belirli günlerde âyinler yapılması dini boşluk getirmiş, o boşluğu da hep canlı, hep diri, hep yaşanan tek hak din olan İslâm doldurmuştur. Bu sebeple Avrupa’da İslâm’ın hızla yayılıyor olması, en çok yaşayan ve yaşanan dinin İslâm olma gerçeği Batı’yı korkutuyor. Avrupa’da hızla yayılan ve en diri, en canlı din olarak yaşayan dinin İslâm olması, Müslümanların nüfusunun artması, Batılıları endişelendiriyor, ürkütüyor. Batı’dan aldığımız halde Batı’ya benzemeyen Laiklik anlayışına rağmen Türkiye’nin lider ülke oluşu; ümmetin, milletin, insanlığın umudunu taşıması, küresel gücü panikletmiş, şaşırtmıştır.     Batı’yı aşağılığın, alçaklığın devlet eliyle Kur’ân-ı Kerîm’in yakılmasına götürdü. Kur’ân yakma eylemi zincirleme bir eyleme dönüştü. İslâm düşmanlığı da sokaklarda Müslüman katliamına götüren radikal faaliyetler yapılır hale geldi. Hem de devletin himâyesinde. Kur’an’a ve İslam’a yönelik çirkin saldırılar sadece Müslümanları değil, insanlığın bütün ortak değerlerini ve toplumsal barışı hedef almaktadır. Mukaddes değerlerimize yapılan bu tür menfur saldırıların karşısında yer almak sadece Müslümanların değil, bütün insanlığın ortak vazifesi olduğu halde Müslümanlar yalnız bırakılmış, ortak bir tavır sergilenememiştir. Genel olarak Kuran-ı Kerim'i yakma eylemini bir porovokasyon olarak değerlendiren Avrupa basını özellikle Müslüman dünyasından ve bilhassa Türkiye'den gelen tepkileri aktarmakla iktifa etti. Avrupa’da milyonlarca Müslüman yaşıyor, Müslümanlarla konuşarak onları ikna etme yolunu seçmiyorlar çünkü ikna edemiyorlar. Vahşeti temsil edenlerin ikna kabiliyeti yok ve olamaz. Son porovakatif olaya gösterilen tepkilerin en güzeli Kur’an-ı Kerim’i hayat tarzı haline getirmemizdir. Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in nasıl bir kitap olduğuna kısaca bakalım. Ali bin Ubutalib anlatır: Resulüllah’ın “ileride bazı fitneler zuhur edecek” dediğini duydum. Peki, ‘o fitnelerden kurtuluş yolu nedir?’ diye sordum.     “Allah’ın kitabıdır” buyurdu ve şöyle devam etti.   “Sizden öncekilerin de sizden sonrakilerin de bilgileri ondadır. Aranızda verilecek hüküm ondadır. Kararı O verir. Doğrunun, yanlışın ölçüsü O’dur. O öylesine söylenmiş bir söz değildir. Kim onu kibrinden dolayı reddederse Allah onun boynunu kırar. Kim doğruyu onun dışında ararsa Allah onu sapık kılar. O Allah’ın sağlam ipidir. Hikmet dolu şerefli bir öğüttür. Sıratı müstakim odur. Ona bağlanan arzular sapmaz. Âlimler onun manalarını bitirip ondan doyuma ulaşamaz. O tekrar edilmekle eskimez. Onunla konuşanın doğruluğu tasdik edilir. Onunla amel eden mükâfata nail olur. Onunla hükmeden, adaletle hükmetmiş olur.  Onunla çağıran, sıratı müstakime (doğru yola) çağırmış olur. Ona sarılan sıratı müstakimi bulmuştur. “Bu Kur’an, Allah’ın izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, çıkarman için sana indirdiğimiz kitaptır…” (14 İbrahim 1) Hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabı; rehberliğin en güzeli ise Muhammed aleyhisselamın rehberliğidir.” Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, Cenâb-ı Hakk’ın bütün insanlığa göndermiş olduğu son ilahi mesajdır. İndirildiği andan kıyamete kadar bütün insanlık için her alanda kutsal bir metin, dînî, hukûkî ve ahlâkî alanda ilahi bir rehberdir.    Kur’an’ın hükmü kıyamete kadar bâkîdir. Bir harfi bile değişmemiş ve asla değiştirilemeyecektir. Zira Kur’an, ilahi ve beşeri tedbirlerle Rabbimizin koruması altındadır. “Şüphesiz Kur’an’ı biz indirdik. Onun koruyucusu da elbette biziz.” (15 Hicr 9)     Kur’an-ı Kerim’i rehber edinen Müslümanlar, tarih boyunca farklı inanç ve kültürlerle bir arada, barış ve huzur içinde yaşamanın en güzel örneklerini sunmuştur. Farklı din mensupları Müslümanların idaresi ve koruması altında dinlerini özgürce yaşamıştır. Yüce Rabbimizَ "Dinde zorlama yoktur” (2 Bakara 256) buyurarak, herkese inanç özgürlüğü tanımıştır.  Kuran-ı Kerim’de, bu tip durumlarda nasıl tavır takınılması gerektiğine vurgu yapan, ayet ya da ilke. “Allah’tan başka yalvarıp-yakardıklarına (taptıklarına) sövmeyin ki sonra onlar da haddi aşarak cahilce (ve küstah şekilde) Allah’a sövmesinler. (6 En’am 108) Dikkat edilirse, bu sivil ve medeni bir tepki. Herhangi bir şiddet yok. Tamamen insanların vicdanlarına yapılmış bir hitap var burada. Küfretmeyin, sövmeyin, kırıp dökmeyin şeklinde. Bu olayları değerlendirirken içimizdeki     “Elhamdülillah Müslümanım” deyip dini hayata sokmayanların, sadece belli gün ve gecelerde hatırlanan bir din anlayışında olanların “Batı uygarlığı” dedikleri görüntü bu! Peygamberimizin “Sizin en hayırlınız Kuran’ı öğrenen ve öğretendir” buyruğuna “ortaçağ” diyenler hiç utanmayacaklar mı? Zımnen Kur’an düşmanı olanlarla aynı safta değiller mi? İslam’ı sadece bir inanç sistemi gibi görmek ve göstermek, tarihe de, sosyolojiye de uymayan, realiteyi inkâr eden, hayali hakikat sanan, temenniyi gerçek gibi gösteren tarihi bir yanılgıdan başka bir şey değildir. İnsan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü diyorlar; Müslümanların inanç hürriyetini hiçe sayıyorlar, İslam’a hakaret etmeyi, kitap yakmayı, cehalet barbarlığını hak olarak görüyorlar. Batı; Ebucehillerin, Firavunların günümüzdeki temsilcileridir. Başkasının dini değerlerine hakaret etmek, özgürlük kategorisinde değerlendirilemez.     Ülkeye sahip çıkmak, milletimize ve insanımıza sahip çıkmak birinci görevimiz olmalıdır. Halkta iman şuuru uyandırılmalı. Halk dindar olmazsa, ne ilim ne de teknik insanları koruyamaz/himaye edemez. Halkın dinen zayıflaması, devlet için tehlikedir.     Türkiye; dünyanın ruhu, mazlumların umudu ve zorbaların kâbusudur. Küresel sistemin korkulu rüyası Türkiye’dir; o yüzden Türkiye'ye saldırıyorlar. Ürpertici olan husus, içimizdeki “zillet ittifakı”nın, Batı'nın acentası gibi nefes alıp vermeleri, emir beklemeleri.
Ekleme Tarihi: 31 Ocak 2023 - Salı

Ölü kitap, ölü din, karşısında tek diri kitap: Kur’an-ı Kerîm Tek diri din: İSLÂM

Batı bitmiştir. Kilise ölmüştür. İncil, ilahi olma özelliğini kaybetmiştir. Tek hak din İslâm,  kitabı Kur’an-ı Kerim’dir. Hıristiyanlığın kiliselerinin bomboş olması sadece belirli günlerde âyinler yapılması dini boşluk getirmiş, o boşluğu da hep canlı, hep diri, hep yaşanan tek hak din olan İslâm doldurmuştur. Bu sebeple Avrupa’da İslâm’ın hızla yayılıyor olması, en çok yaşayan ve yaşanan dinin İslâm olma gerçeği Batı’yı korkutuyor. Avrupa’da hızla yayılan ve en diri, en canlı din olarak yaşayan dinin İslâm olması, Müslümanların nüfusunun artması, Batılıları endişelendiriyor, ürkütüyor. Batı’dan aldığımız halde Batı’ya benzemeyen Laiklik anlayışına rağmen Türkiye’nin lider ülke oluşu; ümmetin, milletin, insanlığın umudunu taşıması, küresel gücü panikletmiş, şaşırtmıştır.  
 
Batı’yı aşağılığın, alçaklığın devlet eliyle Kur’ân-ı Kerîm’in yakılmasına götürdü. Kur’ân yakma eylemi zincirleme bir eyleme dönüştü. İslâm düşmanlığı da sokaklarda Müslüman katliamına götüren radikal faaliyetler yapılır hale geldi. Hem de devletin himâyesinde. Kur’an’a ve İslam’a yönelik çirkin saldırılar sadece Müslümanları değil, insanlığın bütün ortak değerlerini ve toplumsal barışı hedef almaktadır. Mukaddes değerlerimize yapılan bu tür menfur saldırıların karşısında yer almak sadece Müslümanların değil, bütün insanlığın ortak vazifesi olduğu halde Müslümanlar yalnız bırakılmış, ortak bir tavır sergilenememiştir. Genel olarak Kuran-ı Kerim'i yakma eylemini bir porovokasyon olarak değerlendiren Avrupa basını özellikle Müslüman dünyasından ve bilhassa Türkiye'den gelen tepkileri aktarmakla iktifa etti. Avrupa’da milyonlarca Müslüman yaşıyor, Müslümanlarla konuşarak onları ikna etme yolunu seçmiyorlar çünkü ikna edemiyorlar. Vahşeti temsil edenlerin ikna kabiliyeti yok ve olamaz. Son porovakatif olaya gösterilen tepkilerin en güzeli Kur’an-ı Kerim’i hayat tarzı haline getirmemizdir. Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in nasıl bir kitap olduğuna kısaca bakalım. Ali bin Ubutalib anlatır: Resulüllah’ın “ileride bazı fitneler zuhur edecek” dediğini duydum. Peki, ‘o fitnelerden kurtuluş yolu nedir?’ diye sordum.  
 
“Allah’ın kitabıdır” buyurdu ve şöyle devam etti.  
“Sizden öncekilerin de sizden sonrakilerin de bilgileri ondadır. Aranızda verilecek hüküm ondadır. Kararı O verir. Doğrunun, yanlışın ölçüsü O’dur. O öylesine söylenmiş bir söz değildir. Kim onu kibrinden dolayı reddederse Allah onun boynunu kırar. Kim doğruyu onun dışında ararsa Allah onu sapık kılar. O Allah’ın sağlam ipidir. Hikmet dolu şerefli bir öğüttür. Sıratı müstakim odur. Ona bağlanan arzular sapmaz. Âlimler onun manalarını bitirip ondan doyuma ulaşamaz. O tekrar edilmekle eskimez. Onunla konuşanın doğruluğu tasdik edilir. Onunla amel eden mükâfata nail olur. Onunla hükmeden, adaletle hükmetmiş olur. 
Onunla çağıran, sıratı müstakime (doğru yola) çağırmış olur. Ona sarılan sıratı müstakimi bulmuştur. “Bu Kur’an, Allah’ın izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, çıkarman için sana indirdiğimiz kitaptır…” (14 İbrahim 1) Hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabı; rehberliğin en güzeli ise Muhammed aleyhisselamın rehberliğidir.” Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, Cenâb-ı Hakk’ın bütün insanlığa göndermiş olduğu son ilahi mesajdır. İndirildiği andan kıyamete kadar bütün insanlık için her alanda kutsal bir metin, dînî, hukûkî ve ahlâkî alanda ilahi bir rehberdir. 
 
Kur’an’ın hükmü kıyamete kadar bâkîdir. Bir harfi bile değişmemiş ve asla değiştirilemeyecektir. Zira Kur’an, ilahi ve beşeri tedbirlerle Rabbimizin koruması altındadır. “Şüphesiz Kur’an’ı biz indirdik. Onun koruyucusu da elbette biziz.” (15 Hicr 9)  
 
Kur’an-ı Kerim’i rehber edinen Müslümanlar, tarih boyunca farklı inanç ve kültürlerle bir arada, barış ve huzur içinde yaşamanın en güzel örneklerini sunmuştur. Farklı din mensupları Müslümanların idaresi ve koruması altında dinlerini özgürce yaşamıştır. Yüce Rabbimizَ "Dinde zorlama yoktur” (2 Bakara 256) buyurarak, herkese inanç özgürlüğü tanımıştır. 
Kuran-ı Kerim’de, bu tip durumlarda nasıl tavır takınılması gerektiğine vurgu yapan, ayet ya da ilke. “Allah’tan başka yalvarıp-yakardıklarına (taptıklarına) sövmeyin ki sonra onlar da haddi aşarak cahilce (ve küstah şekilde) Allah’a sövmesinler. (6 En’am 108) Dikkat edilirse, bu sivil ve medeni bir tepki. Herhangi bir şiddet yok. Tamamen insanların vicdanlarına yapılmış bir hitap var burada. Küfretmeyin, sövmeyin, kırıp dökmeyin şeklinde. Bu olayları değerlendirirken içimizdeki
 
  “Elhamdülillah Müslümanım” deyip dini hayata sokmayanların, sadece belli gün ve gecelerde hatırlanan bir din anlayışında olanların “Batı uygarlığı” dedikleri görüntü bu! Peygamberimizin “Sizin en hayırlınız Kuran’ı öğrenen ve öğretendir” buyruğuna “ortaçağ” diyenler hiç utanmayacaklar mı? Zımnen Kur’an düşmanı olanlarla aynı safta değiller mi? İslam’ı sadece bir inanç sistemi gibi görmek ve göstermek, tarihe de, sosyolojiye de uymayan, realiteyi inkâr eden, hayali hakikat sanan, temenniyi gerçek gibi gösteren tarihi bir yanılgıdan başka bir şey değildir. İnsan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü diyorlar; Müslümanların inanç hürriyetini hiçe sayıyorlar, İslam’a hakaret etmeyi, kitap yakmayı, cehalet barbarlığını hak olarak görüyorlar. Batı; Ebucehillerin, Firavunların günümüzdeki temsilcileridir. Başkasının dini değerlerine hakaret etmek, özgürlük kategorisinde değerlendirilemez.  
 
Ülkeye sahip çıkmak, milletimize ve insanımıza sahip çıkmak birinci görevimiz olmalıdır. Halkta iman şuuru uyandırılmalı. Halk dindar olmazsa, ne ilim ne de teknik insanları koruyamaz/himaye edemez. Halkın dinen zayıflaması, devlet için tehlikedir.  
 
Türkiye; dünyanın ruhu, mazlumların umudu ve zorbaların kâbusudur. Küresel sistemin korkulu rüyası Türkiye’dir; o yüzden Türkiye'ye saldırıyorlar. Ürpertici olan husus, içimizdeki “zillet ittifakı”nın, Batı'nın acentası gibi nefes alıp vermeleri, emir beklemeleri.
Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.