İSLÂM'DA ZAMAN
Kur'an-ı Kerim'de Zaman
Kur'an-ı Kerim'de gecenin değerlendirilmesi üzerinde çok durulur.
"Size geceyi örtü, uykuyu dinlenme vasıtası, gündüzü de çalışma zamanı yapan Allah'tır." (Furkan 5, Nebe 9) Gece kal- kışı tavsiye edilir.
"Gece vakti kalkmak nefse daha çok tesir eder. Kur'an ve zikir için daha elverişlidir. Çünkü senin için gündüz uzunca bir meşguliyet vardır." (Müzemmil1-7)
Gece kalkışından (kıyamü'l-leyl) sadece ibadeti anlamamak gerekir. Nitekim bazı âlimler "İlim için geceleyin uyanık kalmak, nafile namaz için uyanık kalmak yerine geçer." hükmüne varmışlardır. Âlimlerin uygulamalarından geceyi 3'e ayırdıklarını görüyoruz.
1. İstirahat
2. İbadet
3. İlmi çalışma
Gece, insan hayatının yarısını teşkil ettiği için tamamının gafletle geçirilmemesi hususunda azami gayret gösterilmiştir.
Ayrıca Kur'an-ı Kerimde Allah Teâlâ; ayları, günleri hatta günün her saatini aynı değerde tutmamış bazılarını daha faziletli kılmıştır. Kadir Gecesi, günün seher vakti, namaz vakitleri, Recep, Şaban, Ramazan ayları, Şevval ayının 10 günü; Muharrem günleri, aydınlık gün (eyyam-1 bîz) denen kamerî ayların 13, ayı ve aşure günü, cuma günü, pazartesi ve perşembe 14, 15. günlerinde oruç tavsiyesi.
Bir âyet-i kerimede de şöyle bildirilir: "O hâlde, boşaldığın vakit yeniden yorul." (İnşirah, 7) Ayet-i kerime, meşguliyetin değiştirilmesi suretiyle dinlenmenin sağlanacağına işaret etmektedir. Bu, bir bakıma çalışarak dinlenmedir.
Peygamber Efendimiz tarafından mü'minin haftalık bayramı olarak tavsif edilen Cuma günü ile ilgili âyet, boş zamanın nasıl geçirileceğine ait mühim bir esas ortaya koyar: "Ey insanlar! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman Allah'ı zikretmeye koşun. Alış verişi bırakın. Bilseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz bitince yeryüzüne dağılın, Allah'ın fazlından talepte bulunun..." (Cuma, 10)
Âyette iki husus dikkati çekmektedir: Birincisi: İşin gün boyu değil, sadece namaz saatinde bırakılması. İkincisi: Namazdan sonra dağılıp Allah'ın fazlından aramaya devam edil- mesi. Yâni âlim araştırmasına, öğrenci dersine, tüccar ticaretine dönecek, muradı ne ise onu Allah Teâlâ'dan çalışarak fiilen isteyecektir.
Kur'an-ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde insanın bütün ömür dakikalarından hatta saniyelerinden hesaba çekileceği, verilen hayat sermayesini ne yolda, nasıl harcadığının sorulacağı açık ifadelerle beyan edilmiştir.
Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de; insanın yaratılıp dünyaya gönderildiğini, istediğini yapmak üzere başıboş bırakılmadığını (Kıyame: 36);
Hayatı boyunca işlediği her şeyin murakıp melekler tarafından yazıldığını (İnfitar: 10-12);
Kalbimizde olan şeyleri açıklasak da gizlesek de Allah'ın bizi onunla hesaba çekeceğini (Bakara: 284);
Hesap günü kişinin bunları inkâr edemeyeceğini, zira bizzat işi yapan dil, el, ayak gibi azalarının konuşarak buna şahadet edeceğini (Nur: 24);
Yapılan iş, hayır veya şer, zerre kadar az bile olsa muhasebe dışı bırakılmayacağını (Zilzal: 6-8);
Bu hesap gününün insan için oğlunu, ailesini, kardeşini, sülalesini kısaca her şeyini unutturacak dehşette olacağını (Mearic: 11-14, Müzzemmil:13) âyetlerle bildirmiştir.
"Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde, aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır." (Al-i İmran: 190) Müfessirler bu âyet-i celileyi, "Gece ile gündüzün gelip gidişi zamandır, aklıselim sahipleri de o zamanı, o vakti, şahısları, toplumları bütün insanlık için kullanan Müslümanlardır." şeklinde tefsir etmişlerdir. Gece ve gündüzün saatleri ise güneş ve ayın menzillerinde (yörüngelerinde) seyirlerinin miktarından ibarettir. Nitekim Hz. Allah Kur'an-ı Kerim'de "Onlar için gece, kudretimizi gösteren bir delildir ki biz ondan gündüzü sıyırıp çıkarırız. O vakit onlar karanlığa girerler. Güneş dahi böyledir. Belli olan karargâhına doğru seyrine devam eder. Bu her şeye galip, kudretli, bilgisi ile her şeyi bilen Allah'ın takdiridir. Ayın seyri ve devri içinde menziller tayin ve takdir eyledik ki o, her devrin sonunda kuru ve eğri hurma dalı (hilâl) gibi olur. Ne güneşin aya yetişmesi ne de gecenin gündüzü geçmesi mümkündür. Her biri bir yö- rüngede yüzer." (Yasin: 37-40) buyurur.