İSLÂM'DA ZAMAN
Kur'an-ı Kerim'de Zaman
Kur'an-ı Kerim'de Allah Teâlâ, insanoğlunun vaktini boşa geçirdiği için iki yerde pişman olacağını; fakat bu pişmanlıkla- rın fayda vermeyeceğini bildiriyor.
Birinci pişmanlık ölüm anındaki pişmanlıktır. O esna da insanoğlu: "Ah birazcık mühlet verilse, ecelim biraz te hir edilse, bozuk işlerimi düzeltiversem, salih amel işlesem diye temenni eder. Ancak Cenab-ı Hak "Ecel geldiği zaman hiçbir saat takdim, tehir olunmayacağını" beyan buyuruyor. (Yunus, 49)
İkinci pişmanlık ahiretteki pişmanlıktır. O zaman insanoğlu hesap gününde yine dünyaya dönmeyi arzu eder. "İnkâr edenlere de cehennem ateşi vardır, öldürülmezler ki ölsünler. Cehennem azabı da biraz olsun hafifletilmez. İşte biz küfürde ileri giden her nankörü böyle cezalandırırız. Heyhat, heyhat... Çalışma zamanı bitmiş, ücret alma zamanı gelmiştir. Onlar orada (ahirette) 'Rabb'imiz! Bizi çıkar, önce yaptığımızın (dünya hayatındaki amellerin) dışında salih amel işleyelim' diye feryat ederler, mazeret ararlar." Mazeret beyan edenlere cevaben Cenab-ı Hak "İbret alacak olanın, ibret alacağı kadar, salih amel işlemek isteyenin, salih amel işleyeceği kadar bir ömür vermedik mi size?" buyuracaktır. (Fâtır Suresi; 36-37)
Kıyamet gününde Allah Teâlâ, insanoğluna geçmişin ne kadar kısa olduğunu gösterir. Ve buyurur ki "Onlar onu (kıya- meti) gördükleri zaman sanki dünyada bir akşam veya kuşluk vaktinden fazla kalmamış gibi olurlar." (Naziat: 46)
Allah'ın onları bir araya topladığı gün, (ahirette) sanki onlar kendilerinin dünyada sadece gündüzleyin görüşüp tanıştıkları bir saat kadar kaldıklarını sanırlar." (Yunus: 45)
Cenab-ı Hak "Uykuyu ve geceyi (yorgunlukların izalesi için) dinlenme vesilesi kıldık. Gündüzü maişet (çalışıp kazanma) vakti yaptık." buyuruyor. (Nebe: 9-11)
"Herhangi bir işi muhakkak yarın yapacağım deme." (Kehf: 23) âyetiyle meçhul olan "yarın'a muhakkak gözüyle bakmamamız hususunda bizleri ikaz ediyor.
Bir de Kur'ani âyetler var: "vel'asr: zamana yemin olsun", "velleyl: geceye yemin olsun...", "vennehar: gündüze yemin olsun", "vedduha: kuşluğa yemin olsun", "velfecr: fecre yemin olsun...", "veşşefak: şafağa yemin olsun...", "vessubh: sabaha yemin olsun..." Bütün bu ilahî yeminler en büyük nimetlerden biri olan zamana çekilen dikkattir. Allah'ın bunca dikkat çektiği şeyi önemsememek ise gafletin ta kendisidir.
Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de bazı şeylere yemin etmesinin sebebi, söz konusu meseleyi ispatlamak, yemin edilen şeyi delil olarak ileri sürmektir. Ayrıca bu yeminler, asrın (zamanın) değerli oluşundan, hikmetinden, öneminden, zaman içinde zuhur eden hadiselerden, esrarından ve nice muttali olamadığımız hikmetlerden...
Asır sûresinde de zamana yemin edilmektedir. Bu sûredeki zamanın manası, insanın büyük hüsran içinde olduğu ve ondan ancak dört hususiyete sahip olanın kurtulacağı gerçeğidir.
Geçmekte olan zaman, her insana ve millete yaşadığımız dünyada bu dört hususiyeti elde etmek için bir fırsattır, Allah'ın bir nimetidir. Asır suresinde, Cenab-ı Hakk'ın kendisine takdir ettiği ömrü kullanmada en kârlı olanların özellikleri iman, salih amel, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye etmek şeklinde sıralanmıştır. Nitekim, Ebu Huzeyfe (r.a.) “Resulullah'ın ashabından iki kişi birbirleriyle konuştuklarında biri diğerine Asr suresini okumadan, sonra da biri diğerine selam vermeden ayrılmazlardı." buyurmuş, İmam-ı Şafii Hazretleri de "Başka bir şey nazil olmasa idi Kur'an-ı Kerim'den bu s sure insanlara yeterdi." demiştir.
Bir görevi yapmaya “Zaman bulamadım.” mazeretini ileri sürenlerin ilk dikkat edecekleri nokta zamanı israf edip etme dikleridir. İsraf edilen her şey gibi zaman da israf ediliyorsa bereketi kaldırılır. Bir şeyden bereket kaldırılmışsa bir saatlik işi bir günde yapar, adınızı da çalışkan koyarsınız. Aslında görünmez bir kayıpla karşı karşıya kalmışsınızdır. Sarf ettiğiniz enerji ile elde edilen verim arasında büyük açık oluşmuştur. Ve bu durumun da farkında değilsinizdir. Dahası zamanınızın bereketi alınmıştır. Her nimet "Şükredildiğinde artırılır.” Allah'ın iki ismidir "Gabid: daraltan" ve "Basit: genişleten". Zamanınızı da daraltır ve genişletir.
“Zamanın hakkını veren insanların küçük bir ömre kocaman şeyler sığdırdığını hayretle görürsünüz. Bunun sırrı işte burada yatmaktadır. Mü'min zamana ait olan değil, zamana sahip olandır.”
Müslüman, güneşi üzerine doğdurmaz, aksine güneşin üzerine kendisi doğar, Bilir ki "Güneşi üzerine doğduranın günü ölmüştür." Bu ölüş, zamanın bereketinin alınması anlamındadır. Gecenin koynuna kabre girer gibi girer. Gecesi gü zel olanın gündüzü de güzel olacaktır. Gündüzle ile ahiretin 24 saat içerisindeki tecellisidir.