Müslümanın hayat tarzı İslâm’a göredir. Dünyada yaşayan ahiret yolcusudur. Ebedî hayat da burada kazanılır. O halde her hal ve şartta yaşadıklarımıza dikkat etmemiz şarttır. Önemli bir seçim süreci dindar olanları bile sarsıyor. Mü’min kimliği, şahsiyetinin icabı, olayların peşinden gitmemektir. Mü’min; yaşadığı “fitne, fesat devri”ni tahlil eder, mahşeri, hesap gününü unutmaz. Dijital işgal altında olduğunu da hatırından çıkaramaz. İçinden geçtiğimiz süreç, zor, sıkıntılı, sabır ve şükür gerektiren, diğer ümmetlerin ayrı ayrı yaşadığı helak sebeplerinin tamamının yaşandığı günlerdeyiz. İmanımızın muhafazası; hiç gündemimizden düşmemeli. Resulullah Efendimiz: “Öyle fitneler olacak ki, Kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler var. Kişi o fitnelerde mü'min olarak sabaha erer, akşama kâfir olur; mü'min olarak akşama erer, sabaha kâfir çıkar.” Hûd suresi 113. Ayetin mealini “Baskı, zulüm ve işkenceyle temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyenlere, haksızlık edenlere yakınlık, eğilim göstermeyin, onların fiillerine iştirak etmeyin, yardımcı olmayın, desteklemeyin ki, size ateş dokunmasın. Sizin Allah'ın dışında kulları durumundakilerden koruyucunuz, emirlerine itaat edeceğiniz otorite yoktur. Değilse Allah'ın yardımına nail olamazsınız.” Düşünüyorum.
Seçim sonuçlandığına göre bazı ayetleri düşünerek bir ‘nefs muhasebesi’ yapmamız gerektiğine inanıyor ve hatırlatıyorum.
“…Tevbe etmeyenler, günah işlemekten vazgeçmeyip Allah'a itaate yönelmeyenler, işte on-lar isyanda, günahta ısrar eden zâlimlerin ta kendileridir. Şuurlu ve kâmil mü'minleri bırakıp, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah'a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirleri candan dost, müttefik, veli edinenler, kâfirleri kendilerine hâkim hale getirerek işlerini, onların ellerine bırakanlar, onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Bilsinler ki, izzet ve şeref, kudret ve hükümranlık bütünüyle Allah'a aittir. Bütün mü'minler kesinlikle kardeştirler. Öyleyse kardeşleriniz arasında sulhu, barışı sağlayın, din ve dünya işlerini, sosyal ilişkilerini düzeltin, geliştirin. Allah'a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun. Ola ki, ilâhî merhamete mazhar olursunuz. Birbirinizi dilinize dolayarak, işaretleşerek yaralamayın. Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın, kötü lakaplarla anmayın. İman dairesine girdikten sonra âsi, mantıksız fâsık adını almak ne kötü bir damgadır. Tevbe etmeyenler, günah işlemekten vazgeçmeyip Allah'a itaate yönelmeyenler, işte on-lar isyanda, günahta ısrar eden zâlimlerin ta kendileridir.” (49 Hucurat 6-11) “Bilsinler ki, izzet ve şeref, kudret ve hükümranlık bütünüyle Allah'a aittir. Gözleri üstünüzde olanlar, size Allah'tan bir zafer nasip olursa: Allah, kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Allah, mü'minlerin aleyhine kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah'a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere bir imkân, bir fırsat vermeyecektir. Ey iman nimetine kavuşanlar, şuurlu ve kâmil mü'minleri bırakıp, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah'a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirleri candan dost, müttefik, veli edinmeyin. Böyle bir şey yaparak, Allah'a aleyhinize kullanacağı apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?” (4 Nisa 139-144)
“Ey Rabbimiz, biz iktidar sahibi liderlerimize, âlimlerimize ve büyüklerimize boyun eğdik. Onlar bizi hak yoldan, İslâm'dan uzaklaştırıp, dalâleti tercihimize imkân sağlayarak, başımıza buyruk hale getirdiler” derler.” (33 Ahzab 67) Bahsi geçen ayetlerde Peygamberimiz uyarılmakta ve hainlerin iftiraları kendisine bildirilmektedir. Böylece Peygamberimiz hainlerin yalanlarından, iftiralarından dolayı yanlış karar vermekten korunmaktadır. “Kendilerine hainlik edenleri savunma. Muhakkak Allah hain günahkârları sevmez. Bunlar, insanlardan (hainliklerini) gizlerler de Allah'tan gizlemezler. Oysa o, geceleyin istemediği şeyi kurarlarken onların yanı başlarındadır. Allah, onların yaptıklarını (ilmiyle) kuşatmıştır. Haydi siz dünya hayatında onları savunuverdiniz (diyelim). Peki, kıyamet gününde Allah'ın huzurunda onları kim savunacaktır? Yahut onlara kim vekil olacaktır?” (4 Nisa 107-109)
(Nefsine hainlik, kendini aldatmak, bir gelir sağlıyor zannıyla bir zarar getirmektir. Bunun için bir insanın günah işlemeye gayret ederek kendini azaba maruz kılması, kendini aldatmak ve Allah'ın emaneti olan nefse hainlik etmektir. Haine taraftar olmak da nefsine bir hıyanettir. Burada nefse hainliğin bir şeklini izah ve kendilerine hainlik edenlerden belli bir kısmın tasviri vardır ki, bunlar Allah'ın razı olmayacağı sözler söylerler ve bunu yaptıkları zaman, Allah yanlarında iken, O'ndan gizlemezler, Allah'a karşı bunu yapmaktan çekinmezler de insanlardan gizlerler. Bu gibi kimseler de zihinlerinde veya aralarında kötü fikirler tertip ederler. Bunları herkesten gizli tutmak için geceleri kendilerine mahsus gizli yerlerde toplanarak veya veznine, konusuna uydurup beyit tanzim eder gibi çalışarak ve süsleyerek Allah'ın razı olmayacağı birtakım kararlar verirler, yalan-yanlış şeyler uydururlar ve bunları yaparken Allah'tan korkmazlar, onu hiçe sayarlar da insanlardan son derece çekinirler ve onları aldatmaya çalışırlar. Halbuki onlar ne yapıyorlarsa Allah hepsini kuşatıcıdır. Hiçbirini kaçırmaz, erinde, gecinde cezalarını verir. Böyle yapanlar sonunda kendilerini aldatmış, nefislerine hainlik etmiş olmaktan başka bir şey yapmış olmazlar.
Ey hainleri savunanlar! İşte siz, onlarsınız, o kendilerini aldatan, nefislerine hainlik eden kimselersiniz ki, bu dünya hayatında o hainler tarafından mücadele ettiniz. Haydi dünyada bunu yapabilirsiniz. Fakat böyle yapmakla onları gerçekten kurtardınız mı? onra "Kimsenin, kimse yerine hiçbir şey ödeyemeyeceği bir gün" (Bakara, 2/123) olan kıyamet gününde o hainler tarafından kim mücadele edecek? Veya onlar üzerine kim himayeci vekil olacak? Bütün o amelleri kuşatan Allah Teâlâ'nın azabına karşı onların himayesini, avukatlığını kim üzerine alacak düşünmüyor musunuz? Ve Allah Teâlâ Peygamberine; "Kendilerine hainlik edenler tarafından veya onlardan dolayı mücadele etme. Böylelerinin ne himaye eden vekili ol ne şahitlikleriyle hükmet." buyurduğu için, kendinizi onun şefaatinden de mahrum etmiş bulunuyorsunuz. Bununla beraber bu böyledir diye ümidinizi kesip de kendinizi büsbütün hainliğe kaptırmayınız, hemen tevbe ve istiğfar ediniz. Karar sizin!