Kurban, Rabb’in bahşettiği dünyevi nimetleri O’ndan uzaklaşmak için değil, O’na yaklaşmak için kullanma ameliyesidir. Kulun Allah’a yakın olup olmaması meselesidir.
Rabbimize hamdü senalar olsun. Bizleri bir ‘Kurban Bayramı’na daha eriştirdi.
Bayramlar her zaman ve her şartta sürur ve neş’e günleri olmuştur. Ümmet olarak yaşanan hadiseler, ülkemizin etrafındaki ateş çemberi, Müslümanların hali, ‘dünyevîleşen insanımız’ın değerlerini kaybedip ‘tek dünyalılar’ gibi yaşaması, hüzün içinde hüzünlü olmamızı gerektirse de dinimizin ‘matem dini’ olmadığını biliyoruz. ‘Ben hüzün Peygamberiyim’ demesine rağmen, hüzün içinde de olsa, dünyada bir yolcu gibi de olsa Bayramları sürurla yaşayan bir Peygamberimiz olduğunu da unutmuyoruz.
Peygamber Efendimiz, bayram namazlarını cami/mescidde değil, “musalla” (namazgah) adı verilen açık ve geniş alanlarda kılardı. Bu, bayram coşkusuna en büyük kitlesel katılımı sağlamak içindi. Bugün ülkemizde rastlamadığımız bu güzel uygulama, birçok İslâm beldesinde hâlâ sürdürülüyor. Binlerce mümin kardeşinizle birlikte Rabbin huzurunda durmanın heyecanını düşünebiliyor musunuz? Ülkemizde de bu heyecanı yaşamamız, aynı kıblede buluşmayı (lafta bırakmadan) fiili olarak göstermemiz ne kadar manidar olurdu. Ne kadar ‘tevhid ruhu’nu canlandırırdı. Resulullah zamanında genç olsun, yaşlı olsun kadınlar da coşkuyla bayram namazlarına katılırlardı. Bu uygulama da gösteriyor ki; bayram namazları, İslâm cemaatinin hiçbir ferdini dışarıda bırakmadan paylaşılan sevinci temsil ediyor.
Peygamber Efendimiz ve sahabileri birbirlerini bayram namazından sonra tebrik ederlerdi. Tebrik şeklinin “tekabbelallah minnâ ve minkum” (bizden ve sizden Allah kabul buyursun) şeklinde olduğu rivayet edilir. Arap müslümanlar şimdi “kulli ‘âmin ve entum bi-hayr” (sizin her yılınız hayırla geçsin) tebrikini kullanıyorlar. Halen yaşatılan güzel bir âdetimiz de bayram namazı çıkışında dağılmadan cemaatin musafaha yaparak birbiriyle bayramlaşmaları.
İki bayramımızdan ikincisine adını veren kurban; yakınlaşmanın en derini, en kapsamlısı, en çeşitlisi. İnsanın yabancılaşmasının önüne geçmek için teşri kılınmış bir ibadet. Başta Allah’a, kendisine, tabiata, canlıya, cansıza, her şeye karşı yabancılaşmanın...
Etrafımıza baktığımızda, herkes varlığını bir şeye adamış. Varlığını Allah’tan başkasına adayanlar kendilerini harcamışlar, Kur’an’ın ifadesiyle “kendilerini israf etmişler”dir. İnsan fiyatı değil, değeri olan bir varlıktır ve insanın değerini sadece O’nu yaratan hakkıyla takdir edebilir. Kurban Bayramı da bize ‘Allah’a adanma’yı hatırlatır.
Dua ve Kurban! Diğer bir ifade ile ‘adanma!’ Çocuk hasretiyle geçen uzun yılların ardından, aşkla gönül diliyle yapılan dua neticesi bahşedilen çocuklar...
Hz. İbrahim’e İsmail, Hanne’ye Meryem, Hz. Zekeriyya’ya Yahya, Abdülmuttalib’e Peygamberimizin babası Abdullah’ın bahşedildiği günlerdir kurban ve sonucundaki bayram. Kurban ve Dua münasebeti kavranmadan, hayırlı evladı, mü’min veya kıblegâh evi kurmadan, Kurban Bayramı’nın ifade ettiği manayı da kavrayamayız. Hz. İbrahim’in Kur’an’da dile getirilen “Rabbim bana salihlerden olacak bir evlat bağışla!” ilticası sağlam aile, salih evlat talebinin ne kadar önemli olduğu, ‘aile davamız’ın hiç gündemden düşmeyeceğinin de delili olsa gerek.
Aslında cennet, bayramın ebedi olanına verilen isim belki. Sevincin, mutluluğun, huzurun, saadet ve selametin de adı bayram. Bayramlar, cennetteki huzur ve mutluluktan dünyaya indirilmiş küçük, çok küçük bir hisse değil mi? Bütün bayramlar, insanın cennete olan hasretini artırmalı. Kurulan ‘sanal cennetler’e, hazza rağmen...
Evlerden başlayıp, evlerimizi cennetin dünyadaki şubesi yapmanın mücadelesinin adıdır Bayram. Mesele kulun Allah’a yakın olup olmaması meselesidir. Ve kurban, bütün ibadetler gibi kulu önce kendi özbenliğine, sonra Allah’a yaklaştırır. Kurbanın maldan sunulması da anlamlıdır. Verdiği mesaj açıktır: Allah’ın insana bahşettiği dünyalıkların insan ile Rabbi arasına girmesine mâni olmak. Kurban, Rabb’in bahşettiği dünyevi nimetleri O’ndan uzaklaşmak için değil, O’na yaklaşmak için kullanma ameliyesidir. Kulun Allah’a yakın olup olmaması meselesidir. Kurban Bayramı’nı tatil günü yapmayalım! Tatillerle bayramların birleşmesi; daha çok ziyaret etme, unutulan, gidilmeyen/gidilemeyen akrabalarımızı ziyaret edip dualarını alalım. Mezarlıklara da gidelim. Gelmiş geçmiş büyüklerimizi ziyaret edelim. Şahsiyetli, vasıflı mümin kimliğimizle dinimizi yaşayarak/yaşatarak örneklik sergileyerek insanımızı dinimizle buluşturalım. Bir daha hiçbir surette ayırmayalım/ayrılmayalım. Meydanı, bu toprakları cehenneme çevirmek isteyen arsızlar ve uğursuzlar güruhuna bırakmayalım. Yalnız kendimizin değil, bu toprakların da bayrama susadığını unutmayalım.
Değeriniz yüce, kurbanınız makbul, bayramınız mübarek olsun. Bayram hepimizi mübarek kılsın.