Rahmet ve mağfiret, muhabbet ve bereket vesilesi olan üç ayların manevi gölgesi üzerimize düştü. Bizleri bu müstesna günlere ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz hamd-ü sena, mübarek vakitleri nasıl değerlendireceğimizi öğreten Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselama salat ve selam olsun. Allah’a kullukta şuurlanmanın gün ve gecelerinde bulunuyoruz. Girdiğimiz Üç Aylar ve kandiller bu gafletten kurtulmanın vesileleridir. Hususiyle Recep ayı, Kadir Gecesini içinde bulunduran Ramazan ayına hazırlanmanın, kendimize çeki-düzen vermenin, muhasebe yapmanın, tövbeye koşmanın, gün ve geceleridir.
Kameri aylardan peş peşe gelen üç ay olan Recep, Şaban ve Ramazan ayları Müslüman halkımızın ortak hafızasında “üç aylar”dır. Sahte kutsallardan kurtulup kendi mukaddeslerimizle buluşma günleridir. Modernizmin, paganizmin, egoizmin tasallutundan kurtulduğumuz günlerdeyiz.,
İçinde Peygamberimizin İsra ve Miraç mucizesini yaşadığı, Kur’an ve oruçla manevi hazzın doruğa çıktığı ramazan ayı ve bu ayın son on günü içerisinde yer alan Kadir Gecesi‘nin bulunduğu değerli bir zaman dilimidir üç aylar.
Bütün benliğimizle, aile ve komşularımızla, mahallemiz ve şehrimizle, ülkemiz ve gönül coğrafyamızla manevi coşkuyu daha yoğun yaşadığımız, günahlarla sarsılan varlık âlemimizi ve kalbimizi yeniden imar ettiğimiz günlerin gecelerin geliş müjdesi olsun. Nefis muhasebesi yaptığımız, ibadet ve taate, tövbe ve istiğfara, hayır ve hasenata, iyilik ve güzelliklere daha fazla yöneldiğimiz rahmet, mağfiret, arınma ikliminin girişidir üç aylar. Bir toparlanış, arınış ve direniş, muazzez bir silkiniş, diriliş ve herkese ruh üfleyici, herkesi kendine getirici, yol gösterici derin bir manevi havayla buluştuğumuz günlerdir, gecelerdir. Üç aylardan Recep ve Şaban, bizleri ruhen ve bedenen ramazana hazırlar. Bu sebeple Resul-i Ekrem Recep ayı girdiğinde,
“Allah’ım! Recep ve Şaban’ı hakkımızda mübarek eyle, bizi ramazana ulaştır!” diye dua etmiş ve üç ayları sevinçle karşılamıştır. Bize manevi derinliğinde arınma ve bağışlanma fırsatı sunan bu mübarek gün ve geceler, hayatımızda kalıcı değişiklikler meydana getirmediği müddetçe tam anlamıyla idrak edilmiş sayılamaz. Bu sebeple ibadetlerimizde, ahlaki yaşantımızda, sosyal hayatımızda istikrar ve istikametin önemli bir husus olduğunu bilmeli, her ayı ramazan, her gün ve geceyi Kadir, her nefesi son nefes gibi yaşamaya gayret etmeliyiz. Dargınlık, kırgınlık, kin ve nefretin yerine; sevgiyi, hoşgörüyü,
dostluk ve kardeşliği hâkim kılmalı, yetimlerin, kimsesizlerin, fakir ve muhtaçların yüzünü güldürmeli, onlara yardım elimizi uzatmalıyız. Üç ayları değerlendirmemiz gerektiğini unutmadan “İyi Bir Muhasebe, Tevbe ve İstiğfar” ile başlayalım. Kur’an-ı Kerim’deki “Hiç düşünmez misininiz?” (6 En’am 50) “Umulur ki tefekkür edersiniz” (2 Bakara 266) ayetleri ve “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz” hadisi şerifini düşünerek. Bu mübarek aya yaklaştıran bu hazırlık aylarının değerlendirilmesini ihmal etmeyelim. İnternet ağının hepimizi sardığı, ışıltılı ve pırıltılı âletlerin esaretinden kurtulalım. Bu ‘üç aylar’da kulluk şuurunu gerçekleştirelim. Rabbimizin ilâhi lütuf zamanları olarak bahşettiği, duaların kabulüne ve günahların affına vesile kıldığı üç ayların manevi ikliminden istifade edelim. Allah’a kul olmak, sadece belli vakitlere mahsus değildir.
Yılın hangi ayı, hangi günü ve hangi saati olursa olsun kulluk bilinciyle geçirilen her ânımız kıymetlidir. Dünya ve ahiret saadeti, Cenâb-ı Hakk’a iman eden, sadece O’nun rızasını gözeten ve her ânını salih amellerle bereketlendirenlerin olacaktır. Muhasebe, akıl nimetinin sahibi insanoğlu tarafından hayatın bütün safhasında yapılması zorunludur. Böylece akıl şeytanca işlerde değil, faydalı ve gerekli yerlerde kullanılmış olacaktır. İyi bir muhasebe (oto kontrol veya nefs muhasebesi) fert ve toplum, hatta ülke ve dünya çapında nice sağlıklı adımların atılmasına yardımcı olacaktır. Eksiklikleri tesbite ve bilinmeyenleri keşfe götüren bu yol, başkasında eksik ve ayıp aramaya fırsat da bırakmaz. Bu sebeple, bir saatlik tefekkür nice yılların nafile ibadetine denk kabul edilmiştir. Muhasebe, insana kendini seyretme imkânını sağlayan şeffaf ayna mesabesindedir. Bu iş, din, akıl ve vicdan gibi üç temel ölçünün kabul ettiği prensipler çerçevesinde yapılmalıdır. Hülâsa, beşer hastanesinde “muhasebe aracı” ile hastalıkların teşhis ve tesbiti yapılacak, tevbe, istiğfar ve ümit ilaçlarıyla tedavi sağlayacak ve beşer bünyesi hayatî sağlığına kavuşacaktır. Bu aylar Ramazan’a hazırlık aylarıdır. Ramazan öncesinde Recep ve Şaban aylarını; Ramazan ayının rahmet ve bereketinden azami istifadeyi temin etmek için ruhen, kalben, aklen, fikren, bedenen bir hazırlık devresi olarak değerlendirelim. “Allahümme hasıbnîy hisaben yesîyra
(Allah’ım hesabımı kolay eyle!”
Biz, bize yapılanlar karşısında kin ve intikam duyguları ile hareket etmez, affedici olursak Allah da bizi affeder. Biz, zorda ve darda kalanların zorluğuna ve darlığına yardım edersek, Allah da bizim zorluklarımızı ve darlıklarımızı ortadan kaldırır. Biz, kendimiz için istediğimiz güzellikleri başkaları için de istersek, Allah da bize bütün güzellikleri ihsan eder. Biz, ana-babaya iyilik eder, yakınlarımızı-akrabalarımızı, konu-komşularımızı görüp gözetirsek, Allah da bizi hiçbir iyilikten mahrum etmez, her zaman yanımızda olur.
Biz, din/dil/meslek/meşrep/mezhep ayırımı yapmadan bütün mazlumların yanında olursak, Allah da bizi, zalimlerle imtihan etmez. Biz, yaptığımız hata/günah/isyan ve yanlış yaptığımızda pişman olur, tevbe edersek, Allah da bizi doğru yola sevk eder, affedilenler zümresine dahil oluruz İnşaallah. Günahlarımızı küçük görmeyip, kime karşı işlediğimize bakacağız. Nimetleri küçük görmeyip, onu bize gönderenin büyüklüğünü düşüneceğiz. Bütün mübarek gün, gece ve aylarda Rabbimizin bizlere âdeta nida ettiğini düşüneceğiz. “Affını isteyen yok mu, Affedeyim. Rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım. Dertli yok mu, istesin ona derman vereyim. Hasta olan yok mu, istesin ona şifa vereyim. Sıkıntısı olan yok mu, istesin sıkıntısını gidereyim.
” Şu âyetin mealini de unutmayacağız. “Rasulüm de ki: Kulluk ve yalvarmanız, dua etmeniz olmasa, Rabbim size ne diye değer versin.” (25 Furkan 77) Yüce Mevla bu mübarek gün ve geceleri en güzel bir şekilde değerlendiren, sonunda onun rızasına eren kullarından olmayı cümlemize nasip eylesin. Rabbim; yeniden toparlanışımıza, yenilenerek doğruluşumuza, kardeşliğimizin, birliğimizin, dirliğimizin pekişmesine, sarsılmaz bir şekilde derinlere kök salmasını, huzur, sükûn, sürûr ve kurtuluş iklimini biz kullarına yaşatır İnşallah…