Yaşar Değirmenci
Köşe Yazarı
Yaşar Değirmenci
 

Yaşanan dinimizi yaşanmayan hâle getirmeyelim!

İslam, hayatı kuşatan bir dindir. Camiden çarşıya, devletin başından dağdaki çobana, imamdan cemaate kadar herkese söyleyeceği sözü olan bir din. Medeniyetler yaptı, şehirler kurdu. Ordular yönetti, ülkeler fethetti. Nerede insan varsa, orada bulunmayı kendine uygun gördü. İslam, önceki dinlerin hepsinin kuşatıcısı, hayatın her alanını dolduran bir din olarak akidesini getirdiği kadar, Şeriat’ını da getirdi. İnsanları ikinci bir sisteme muhtaç bırakmadı. Bu dinin uygulayıcısı, dünyamız ve ahiretimizi kuşatan hayat anlayışımız için tartışmasız önderimiz ve örneğimiz Resulullah Efendimiz oldu. O, Allah’ın bize ‘üsve-i hasene’ güzel bir örnek olması için gönderdiği Peygamberidir. O’nu sevmemiz; beraberinde örneğimizin, rehberimizin de Peygamberimiz olmasını gerektirir.  Yaşanan dinimiz, yaşanmayan hâle getirilmesin. Kötü örnek olarak soğutulmasın. Ashabı kiram da, insanlığın hayrı için çıkarılmış bir ümmetin dine ilk hizmet eden adamları olduklarının farkına vararak bizlere örnek oldular. Ashabı kiram, imandan kaynaklanan kardeşlikleriyle, bâtıla karşı tek vücut olarak cemaat ruhuyla yaşadılar. Fitnelere karşı müteyakkız oldular. Fitneyle karşılaştıklarında da ona teslim olmadılar. Her türlü olumsuzluklarda bile ‘Kur’an ve Sünnet merkezli nasıl yaşanır?’ bize öğrettiler. Melek değillerdi. Onlar, dağların yüklenemediği ‘kulluk yükü’nü taşırken yaptıkları hataları bile ecre dönüştürmeyi bildiler. Bize hayatlarıyla ders verdiler.   İslâm’ın nasıl yaşanacağının en güzel ve mükemmel örneği, Rasulullah Efendimizdir. Bu hususta ölçü şudur: İslâm’a uymayan beyanlar ve tavırlar, kimden gelirse gelsin reddedilir. İsterse o kişi havada uçsun, denizde yürüsün! Düşünmeye, kıyaslamaya, sorgulamaya, özeleştiriye, beşerî zaaflarımızı ve şuuraltımızı bir denge noktasında kıvamlandırıp fazilet ve güzellikler hâline dönüştürmeye o kadar ihtiyacımız var ki…  Allah Rasulü’nün yaşadığı “model hayat” hiçbir sahteliğe izin vermeyecek kadar gerçek ve açık olarak ortadadır. Rasulüllah Efendimiz’in hayatı hep ifrat ve tefritten uzak, ‘itidal hayatı’dır. Bir tek tavrını,  sözünü, işaretini gösteremezsiniz ki itidal güzelliği taşımasın. İlmîlikten uzaklaşmalar, şifahi kültürün, hissiyatın dinin yerine ikameye çalışılması, toplumsal âdetler, gelenekler, İslamî anlayışın dışındaki telâkkiler, bizi ‘örnek mü’min’ şahsiyetinden uzaklaştırır. İman zayıflığı, menfaat ve şöhret olmaya götüren söylemler, ‘yaşayan örnek’ eksiklikleri, çelişkiler veya çelişki görüntüsünün verilmesi ve benzeri davranışlar güzel örnekleri gölgeler. Ayrıca riyaya düşme tehlikesi veya benzeri bir endişeden ötürü, iyi örneklerin kendilerini gizlemeleri, örnek durumdakilerin şahsi menfaatlerinin etkisinde hareket etmeleri de iyi örneklere ulaşmada engel teşkil etmektedir.   ‘Örneklik’ meselesinde uymamız gereken esasları ihmal edemeyiz. Meselâ: İman, hayati değer taşır. Mü’min olmayanın, mü’minin nazarında örneklik teşkil etmesi kabullenilemez. Bilim, teknoloji, sanat gibi bir alanda üstün yeteneklerden istifade edebiliriz. Ancak bu insanların, İslam dışı yaşayışlarını, hayat tarzlarını taklit edemeyiz. Örnek insanın temel yapısı, iman, salih amel sahibi olma, güzel ahlâk ve menhiyattan uzak durmaktır. Örnek insanda aranan en belirgin ahlâki vasıflar: Doğruluk, şecaat, sabır, tevazu, vefa, şefkat ve merhamettir. Temel ölçümüz şudur: Doğruyu insanlara göre ölçerek bulamayız. İnsanları doğruya göre ölçüp sağlıklı sonuçlara ulaşabiliriz. Bu ise asgari seviyede de olsa temel bilgilere vâkıf olmamızı gerektirmektedir. Rasulüllahın izini sürüp ‘sünnetini ihya’ için çalışanların, sade hayat yaşayıp, dünyevîleşme hastalığından uzak durmaları şarttır. Her hal ve şartta yaşanan bir dinin, her hal ve şartta dinini yaşayıp örnek olması gereken mü’min şahsiyetlere bu ümmetin de bu milletin de ihtiyacı vardır. Dinimizi,yaşayalım, yaşatalım. Mümin kimlik ve şahsiyeti, yaşayarak gösterelim. TAZİYE: Okuyan, düşünen insanımızın yetişmelerinde hakkı olan, fikir çilesi çeken D. Mehmet Doğan ağabeyimizi de âhirete yolculadık. Allah ganî ganî rahmet eylesin, milletin başı sağ olsun. Bütün sevdikleriyle cennetinde buluştursun. Makamı âli olsun.  Gazetemizde yazdığı yazıları, omuzu kalabalık adamlarla mahkemelerde uğraşmaları eserlerinin yanında bir başka hizmetidir. Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) kurmasıyla Yazarlar Birliği Kültür dünyamıza güç kattı. Faaliyetleriyle kültür ve medeniyet sahasındaki boşluğun doldurulmasını sağladı. Verdiği mücadelede en ağır eleştirileri yapmasına rağmen devletle kavgası olmadı. Mutedil, makul.ve müstakim çizgisini hiç kaybetmedi. Nevi şahsına münhasır bir münevverimizdi. Eserleriyle: din-dil-tarih şuuru verdi. D. Mehmet Doğan; çoğu aydınımızda bulunmayan özelliklerinin başında geleni, bu toprakların bütün değerlerine dost, bu toprakların bütün düşmanlarına ama’sız fakat’sız düşmanlık yönü. Allah için seven, Allah için buğz eden yapının zirve ismidir. D. Mehmet Doğan hocamız, her hâl ve şartta kendi kültürümüzün müdafii olmuş, kendi değerlerine düşman olan yapıyı tek başına verdiği eserlerle sarsmıştır. Bilhassa Kemalizmin milletin başına bela olan devrimlerini, resmi tarihi, önder, lider olarak yutturulanların kaç paralık adam olduklarını edebî/fikrî/tarihi eserleriyle okuyan, düşünen insanımızı hak ve hakikatlerle buluşturmuştur. Kazandırdığı Türkçe Sözlük kitabı da büyük bir boşluğu doldurdu. Bütün kurumlarımızda (Belediyeler, okullar, evler, vs.) kitapları kütüphanemizde yerini alsın. Okunsun, okutulsun. Hocamız D. Mehmet Doğan; Kültürün yok sayıldığı, kültür adamlarının kıymetinin bilinmediği bir çağda gecesini gündüzüne katan büyük gayretiyle sabır ve sebatıyla kahramandır. Millî Eğitim ve kültür Bakanları sağlığında gösteremedikleri alakayı, eserlerini okutarak, derslere koyarak bu hizmeti gerçekleştirsinler. Edebiyat tarih fikir ve kültür dünyamıza hizmetler veren D. Mehmet Doğan hocamıza minnet ve şükranla Allah’tan rahmet diliyor, hepimizi cennetinde buluşturmasını niyaz ediyoruz.
Ekleme Tarihi: 14 Ağustos 2024 - Çarşamba

Yaşanan dinimizi yaşanmayan hâle getirmeyelim!

İslam, hayatı kuşatan bir dindir. Camiden çarşıya, devletin başından dağdaki çobana, imamdan cemaate kadar herkese söyleyeceği sözü olan bir din. Medeniyetler yaptı, şehirler kurdu. Ordular yönetti, ülkeler fethetti. Nerede insan varsa, orada bulunmayı kendine uygun gördü. İslam, önceki dinlerin hepsinin kuşatıcısı, hayatın her alanını dolduran bir din olarak akidesini getirdiği kadar, Şeriat’ını da getirdi. İnsanları ikinci bir sisteme muhtaç bırakmadı. Bu dinin uygulayıcısı, dünyamız ve ahiretimizi kuşatan hayat anlayışımız için tartışmasız önderimiz ve örneğimiz Resulullah Efendimiz oldu. O, Allah’ın bize ‘üsve-i hasene’ güzel bir örnek olması için gönderdiği Peygamberidir. O’nu sevmemiz; beraberinde örneğimizin, rehberimizin de Peygamberimiz olmasını gerektirir. 
Yaşanan dinimiz, yaşanmayan hâle getirilmesin. Kötü örnek olarak soğutulmasın. Ashabı kiram da, insanlığın hayrı için çıkarılmış bir ümmetin dine ilk hizmet eden adamları olduklarının farkına vararak bizlere örnek oldular. Ashabı kiram, imandan kaynaklanan kardeşlikleriyle, bâtıla karşı tek vücut olarak cemaat ruhuyla yaşadılar. Fitnelere karşı müteyakkız oldular. Fitneyle karşılaştıklarında da ona teslim olmadılar. Her türlü olumsuzluklarda bile ‘Kur’an ve Sünnet merkezli nasıl yaşanır?’ bize öğrettiler. Melek değillerdi. Onlar, dağların yüklenemediği ‘kulluk yükü’nü taşırken yaptıkları hataları bile ecre dönüştürmeyi bildiler. Bize hayatlarıyla ders verdiler.  
İslâm’ın nasıl yaşanacağının en güzel ve mükemmel örneği, Rasulullah Efendimizdir. Bu hususta ölçü şudur: İslâm’a uymayan beyanlar ve tavırlar, kimden gelirse gelsin reddedilir. İsterse o kişi havada uçsun, denizde yürüsün! Düşünmeye, kıyaslamaya, sorgulamaya, özeleştiriye, beşerî zaaflarımızı ve şuuraltımızı bir denge noktasında kıvamlandırıp fazilet ve güzellikler hâline dönüştürmeye o kadar ihtiyacımız var ki… 
Allah Rasulü’nün yaşadığı “model hayat” hiçbir sahteliğe izin vermeyecek kadar gerçek ve açık olarak ortadadır. Rasulüllah Efendimiz’in hayatı hep ifrat ve tefritten uzak, ‘itidal hayatı’dır. Bir tek tavrını,  sözünü, işaretini gösteremezsiniz ki itidal güzelliği taşımasın. İlmîlikten uzaklaşmalar, şifahi kültürün, hissiyatın dinin yerine ikameye çalışılması, toplumsal âdetler, gelenekler, İslamî anlayışın dışındaki telâkkiler, bizi ‘örnek mü’min’ şahsiyetinden uzaklaştırır. İman zayıflığı, menfaat ve şöhret olmaya götüren söylemler, ‘yaşayan örnek’ eksiklikleri, çelişkiler veya çelişki görüntüsünün verilmesi ve benzeri davranışlar güzel örnekleri gölgeler. Ayrıca riyaya düşme tehlikesi veya benzeri bir endişeden ötürü, iyi örneklerin kendilerini gizlemeleri, örnek durumdakilerin şahsi menfaatlerinin etkisinde hareket etmeleri de iyi örneklere ulaşmada engel teşkil etmektedir.  
‘Örneklik’ meselesinde uymamız gereken esasları ihmal edemeyiz. Meselâ: İman, hayati değer taşır. Mü’min olmayanın, mü’minin nazarında örneklik teşkil etmesi kabullenilemez. Bilim, teknoloji, sanat gibi bir alanda üstün yeteneklerden istifade edebiliriz. Ancak bu insanların, İslam dışı yaşayışlarını, hayat tarzlarını taklit edemeyiz. Örnek insanın temel yapısı, iman, salih amel sahibi olma, güzel ahlâk ve menhiyattan uzak durmaktır. Örnek insanda aranan en belirgin ahlâki vasıflar: Doğruluk, şecaat, sabır, tevazu, vefa, şefkat ve merhamettir. Temel ölçümüz şudur: Doğruyu insanlara göre ölçerek bulamayız. İnsanları doğruya göre ölçüp sağlıklı sonuçlara ulaşabiliriz. Bu ise asgari seviyede de olsa temel bilgilere vâkıf olmamızı gerektirmektedir. Rasulüllahın izini sürüp ‘sünnetini ihya’ için çalışanların, sade hayat yaşayıp, dünyevîleşme hastalığından uzak durmaları şarttır. Her hal ve şartta yaşanan bir dinin, her hal ve şartta dinini yaşayıp örnek olması gereken mü’min şahsiyetlere bu ümmetin de bu milletin de ihtiyacı vardır. Dinimizi,yaşayalım, yaşatalım. Mümin kimlik ve şahsiyeti, yaşayarak gösterelim.
TAZİYE: Okuyan, düşünen insanımızın yetişmelerinde hakkı olan, fikir çilesi çeken D. Mehmet Doğan ağabeyimizi de âhirete yolculadık. Allah ganî ganî rahmet eylesin, milletin başı sağ olsun. Bütün sevdikleriyle cennetinde buluştursun. Makamı âli olsun. 
Gazetemizde yazdığı yazıları, omuzu kalabalık adamlarla mahkemelerde uğraşmaları eserlerinin yanında bir başka hizmetidir. Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) kurmasıyla Yazarlar Birliği Kültür dünyamıza güç kattı. Faaliyetleriyle kültür ve medeniyet sahasındaki boşluğun doldurulmasını sağladı. Verdiği mücadelede en ağır eleştirileri yapmasına rağmen devletle kavgası olmadı. Mutedil, makul.ve müstakim çizgisini hiç kaybetmedi. Nevi şahsına münhasır bir münevverimizdi. Eserleriyle: din-dil-tarih şuuru verdi. D. Mehmet Doğan; çoğu aydınımızda bulunmayan özelliklerinin başında geleni, bu toprakların bütün değerlerine dost, bu toprakların bütün düşmanlarına ama’sız fakat’sız düşmanlık yönü. Allah için seven, Allah için buğz eden yapının zirve ismidir. D. Mehmet Doğan hocamız, her hâl ve şartta kendi kültürümüzün müdafii olmuş, kendi değerlerine düşman olan yapıyı tek başına verdiği eserlerle sarsmıştır. Bilhassa Kemalizmin milletin başına bela olan devrimlerini, resmi tarihi, önder, lider olarak yutturulanların kaç paralık adam olduklarını edebî/fikrî/tarihi eserleriyle okuyan, düşünen insanımızı hak ve hakikatlerle buluşturmuştur. Kazandırdığı Türkçe Sözlük kitabı da büyük bir boşluğu doldurdu. Bütün kurumlarımızda (Belediyeler, okullar, evler, vs.) kitapları kütüphanemizde yerini alsın. Okunsun, okutulsun.
Hocamız D. Mehmet Doğan; Kültürün yok sayıldığı, kültür adamlarının kıymetinin bilinmediği bir çağda gecesini gündüzüne katan büyük gayretiyle sabır ve sebatıyla kahramandır. Millî Eğitim ve kültür Bakanları sağlığında gösteremedikleri alakayı, eserlerini okutarak, derslere koyarak bu hizmeti gerçekleştirsinler. Edebiyat tarih fikir ve kültür dünyamıza hizmetler veren D. Mehmet Doğan hocamıza minnet ve şükranla Allah’tan rahmet diliyor, hepimizi cennetinde buluşturmasını niyaz ediyoruz.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.