ELEKTİRK
Yaşar Değirmenci
Köşe Yazarı
Yaşar Değirmenci
 

Yıkıntıdan Umut Doğabilir

Okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek battı. Sağ kalan adamı, dalgalar, küçük, ıssız bir adaya kadar sürükledi. Adam, günlerini kurtulmak için Allah'a yakararak geçirdi. Ama ne gelen oldu, ne giden... Daha sonra, rüzgârdan, yağmurdan ve zararlı hayvanlardan korunmak maksadıyla, ağaç dallarından ve yapraklardan bir kulübe inşa etti. Gemiden arta kalan ve sahile vuran konserve ile bazı eşyaları kulübeye koydu. Günler, yeknesak, birbirini takip ediyordu. Balık avliyor, pişirip yiyor, ufku gözlüyor ve kendisini kurtarması için Allah'a yakarıyordu. Bir gün kulübeye döndüğünde, o bin bir meşakkatle yaptığı evinin ateşler içinde yandığını gördü. Duman, göğe yükseliyordu. Keder ve öfke içinde dona kaldı. Allah'a isyan etti. Geceyi üzüntü içinde geçirdi. Ertesi sabah erken saatlerde adaya yaklaşmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyandı. Heyecanlandı!!! Hemen sahile koştu ve gelenlere sordu, "Benim burada olduğumu nasıl anladınız?"Cevap onu hem şaşırttı, hem de utandırdı: "Dumanla verdiğiniz işareti gördük." Canımızı sıkan, gözyaşlarımızın boşalmasına sebep olan olaylar belki bir sessiz kurtuluş çağrısı, bir mutluluk davetiyesidir. İlk bakışta dayanılmaz gelen acılar, sonrasında, kalbimizi kuş gibi hafifleten, ruhumuzu isitan tatlı tecrübelere dönüşür. Aydınlıkta seçemeyeceğimiz bir ışık, karanlık basınca fenerimiz olabilir. Hayatımızdaki kırık dökükler, yıkıntı ve ziyanlar, kayıp ve yenilgiler, yenilenmenin, yeniden doğuşun tohumlarını ekiyor aslında. Acı, derinlerinde gizlenen tatlı hediyelerle dolu. Yapmamız gereken, acıyla barışıp, onu çözmek, gizlediği armağanı kalbimize buyur etmektir. Allah bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şey lerde hayır murat etmiş olabilir.
Ekleme Tarihi: 23 Temmuz 2022 - Cumartesi

Yıkıntıdan Umut Doğabilir

Okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek battı. Sağ kalan adamı, dalgalar, küçük, ıssız bir adaya kadar sürükledi. Adam, günlerini kurtulmak için Allah'a yakararak geçirdi. Ama ne gelen oldu, ne giden... Daha sonra, rüzgârdan, yağmurdan ve zararlı hayvanlardan korunmak maksadıyla, ağaç dallarından ve yapraklardan bir kulübe inşa etti. Gemiden arta kalan ve sahile vuran konserve ile bazı eşyaları kulübeye koydu. Günler, yeknesak, birbirini takip ediyordu. Balık avliyor, pişirip yiyor, ufku gözlüyor ve kendisini kurtarması için Allah'a yakarıyordu. Bir gün kulübeye döndüğünde, o bin bir meşakkatle yaptığı evinin ateşler içinde yandığını gördü. Duman, göğe yükseliyordu. Keder ve öfke içinde dona kaldı. Allah'a isyan etti. Geceyi üzüntü içinde geçirdi. Ertesi sabah erken saatlerde adaya yaklaşmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyandı. Heyecanlandı!!! Hemen sahile koştu ve gelenlere sordu, "Benim burada olduğumu nasıl anladınız?"Cevap onu hem şaşırttı, hem de utandırdı: "Dumanla verdiğiniz işareti gördük." Canımızı sıkan, gözyaşlarımızın boşalmasına sebep olan olaylar belki bir sessiz kurtuluş çağrısı, bir mutluluk davetiyesidir. İlk bakışta dayanılmaz gelen acılar, sonrasında, kalbimizi kuş gibi hafifleten, ruhumuzu isitan tatlı tecrübelere dönüşür. Aydınlıkta seçemeyeceğimiz bir ışık, karanlık basınca fenerimiz olabilir. Hayatımızdaki kırık dökükler, yıkıntı ve ziyanlar, kayıp ve yenilgiler, yenilenmenin, yeniden doğuşun tohumlarını ekiyor aslında. Acı, derinlerinde gizlenen tatlı hediyelerle dolu. Yapmamız gereken, acıyla barışıp, onu çözmek, gizlediği armağanı kalbimize buyur etmektir. Allah bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şey lerde hayır murat etmiş olabilir.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.