Yaşadığımız çağ, ruh ve düşüncenin kirletildiği, zihinlerin dağınık hale getirildiği, insanların lüzumsuz yere meşgul edildiği, zaman katillerinin ve zaman hırsızlarının istila ettiği bir zaman dilimi olarak hatırlanacaktır.
Bilgisayarın, internetin ve onun getirdiği teknolojinin hayatımıza girmesiyle boş vaktin artmış olduğu günümüzde maddi konfor nispetinde artan huzursuzluklar, büyük ölçüde "zamanı yönetme" tarzımızdaki yanlışlıklardan kaynaklanmaktadır.
Her batan güneş, her koparılan takvim yaprağı, ömrümüzün bir sel gibi akıp gittiğinin, en önemli ‘zaman sermayemizin tükendiğinin, bizlerin ise seyretmekten başka bir şey yapamadığımızın acı ikazı ve çaresizliği.
Zamanın kıymetini bilen kimseler, onu faydalı işlerde kullanmak ve hayat sermayesinin dakika ve saniyelerini bile israf etmemek mecburiyetindedir. İnsanları doğru dürüst bir hayat yaşamaktan alıkoyan şey, zaman yokluğu değil, zaman israfıdır. Zaman, insanın sahip olduğu yegâne sermayedir. Zamanı kullanmasını bilenlerdir ki medeniyetler kurmuş ve arkalarında onları unutturmayacak eserler bırakmışlardır. Zamanın kıymetini ancak yapılacak önemli işleri olanlar bilir. Zaman, kıymetini bilmediğimiz fakat en kolay harcadığımız üzerimizdeki en önemli emanetlerdendir. Verilen emanetlere gerekli hassasiyeti gösterdiğimiz gibi "zaman emaneti"ne de aynı hassasiyeti göstermeliyiz. Zaman hayattır. Zamanı idrak eden, kıymetini hakkıyla takdir eden insan yaşıyor demektir. Her şey zaman içinde olup bittiğine göre hayat, zamanı idrak etmekle başlar. Zamanı idrak edip değerlendirmeyen hiçbir şeyi değerlendiremez.
Düşünmeye, okumaya, duygulanmaya vakit ve mecal bırakmayan bir ömür tüketme baskısı içindeki insanımız bu baskıdan kurtulduğunda o zaman dünyaya başka türlü bakacak, mazisiyle irtibat kuracak "ömür tüketme", "zaman öldürme" yerlerini değil de sanatkârın, ilim ve hizmet adamının bulunmaları gereken mahallerde bulunarak zaman içinde zaman, ömür içinde ömür kazanacaktır.
Hızın, hazzın, TV, internet, sosyal medya ve benzeri teknoloji/bilgisayar ağlarının insanımızı esir ettiği bir devirde ancak zaman şuuru' kazanarak bu esaret zinciri kırılıp, mücadele edilebilir. Zaman şuuru da zamanın farkında olmak, onun değerini bilmek ve zamanı israf etmeyip onu yerli yerinde kul- lanmaktır. İşte bu mütevazı çalışma, zamanı değerlendirme konusunun aydınlanmasına, zaman disiplinine, zamanın iyi kullanılmasına vesile olma niyetinin satırlara dökülmüş halidir. Hayatımıza, 'zamanı değerlendirme' hassasiyetinin yerleşmesine küçük de olsa bir katkısı olur, bilhassa eğitimcilerimizin, gençlerimizin, ailelerimizin istifade etmelerini sağlarsa faydalı olma niyetinin naçiz bir ifadesidir.
Gayret bizden muvaffakiyet Allah Teâlâ'dandır.
Devam edecek….