1897 yılında İsviçre'nin Bal şehrinde Yahudi başkan ve liderlerin katıldığı KÜRESEL SİYONİST ÖRGÜTÜ'nün komuta ve yönetimi altında düzenlenen ilk dünya konferansında Batı dünyasının savaş çığırtkanları, Filistin topraklarını dışladılar.
Filistin halkının kendi kaderini tayin edebilecek, kendi topraklarını yönetebilecek durumda olmadığını, bu topraklara bir "VASİ" ataması gerektiğini duyurdular.
Bu HİLEYLE Filistin meselesini MİLLETLER CEMİYETİ (Cemiyet-i Akvam)'ne bıraktılar.
Dünya Savaşı'ndan sonra savaşın kışkırtıcıları ve aslında o zamanın dünya güçleri tarafından Siyonistlerin idaresinde oluşturulan Milletler Cemiyeti, "Filistin Vesayet Kanunu" başlıklı bir plan şeklinde oluşturulmuştu.
Siyonistlerin bizzat hazırlayıp derlediği bu belge, 1922'de Filistin topraklarının İngiliz Krallığı'nın himayesi altında yönetilmesi gerektiğini ilân etti. Yani MANDA yönetimi.
O dönemde İngiltere'nin Yahudi ve Siyonist kabinesi, dünyanın dört bir yanından gelen Yahudilerin bu bölgeye yerleşmesine yönelik şartları sağlamak üzere, Yüksek Komiser veya Filistin Yönetimi'nin başkanı olarak içişleri bakanı SİYONİST Herbert Samuel'i, Balfour Deklarasyonu'nun koşullarını bu sistemde hazırlayıp kurmak için derhal bu topraklara gönderdi.
Londra'nın Yahudi monarşisinin başkenti olarak anılması sebebiyle, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere hükûmeti tamamen Yahudilerin kontrolü altındaydı.
Öte yandan İngiltere, Birinci Dünya Savaşı'nın lider ve öncülerinden biriydi.
1917'nin başlarında, yani bu savaşın başlamasından üç yıl sonra, Müttefik cephesi öyle zor bir durumdaydı ki, Müttefiklerin üst düzey komutanları ve önde gelen siyâsî liderleri, kendilerinin yenilgiye uğrama ihtimalinin yüksek olduğu sonucuna vardı. Kafaları çok karışıktı.
Yenilgiyi önlemek için tek çareleri Amerika Birleşik Devletleri'ni savaşa sokmaktı.
Amerika henüz savaşa girmemişti. Amerika Birleşik Devletleri, İngiliz sarayı gibi, o zamanlar tamamen zengin ve güçlü Yahudi finansörlerin tartışmasız etkisi altındaydı. Bu insanların başında, liderlik ve yönetimi altında Amerikan askerî endüstrilerinin ana ve büyük bölümünü yöneten bir Yahudi olan Bernard Mannes BARUCH vardı.
Dolayısıyla Amerika'nın bu savaşa girmesi ve müttefik cephesine askerî destek sağlanması yolunda gizli bir SAVAŞ ANLAŞMASI YAPILDI. Britanya Kabinesi döneminde Dışişleri Bakanı olan Lord BALFOUR, 2 Kasım 1917'de, ülkenin en zengin ve en güçlü Yahudi kişiliklerinden biri olan ROTHSCHİLD'e yönelik bir bildiri yayınladı. İngiliz Hükûmetinin Filistin'de Yahudi Halkı İçin Bir Yurt ve Ulusal Bir Vatan Kurulmasını Kabul Ettiğini Taahhüt Edip Duyurdu.
Bu ANLAŞMA beyanı, başta Bernard BARUCH olmak üzere, Amerika'nın karar alma ve politika oluşturma süreçlerinde etkili ve güçlü yetkililerin ve figürlerin, özellikle de Bernard BARUCH'un, Amerika adına Müttefik Cephesi'nin yararına savaşa girmeye ikna edilmesi için verilen bir FİDYE ve RÜŞVETTİ.
Şaşmamak lazım, çünkü B. BARUCH da Yahudi bir Finansördü.
Rothschild âilesi, Rothschild hanedanı veya kısaca ROTHSCHİLDLER, 18. yüzyılın sonlarına doğru, YAHUDİ bankacı Mayer Amschel ROTHSCHİLD tarafından Avrupa'nın çeşitli merkezlerinde bankalar kuran Frankfurt merkezli YAHUDİ BANKACI ÂİLEDİR.
Âilenin Avusturya ayağının beş nesli 1816 yılında Habsburg İmparatoru II. FRANCİS tarafından miras sistemiyle geçen baronluk verilmesiyle AVUSTURYA soylusu ilân edilmiştir.
Âilenin İngiliz ayağı ise Kraliçe VİCTORİA'nın izniyle AVUSTURYA'da sahip oldukları Baron unvanını İNGİLTERE'de de kullanma imkânına kavuşmuştur.
19. yüzyıl boyunca âilenin, en büyük özel ve modern tarihin en büyük servetini oluşturduğu öne sürülür.
Şu tesadüflere bakınız siz! Elinizi attığınız her yerde Yahudi SİYONİZMİ fışkırıyor. Vah, Mâla Minê!
Amerika Birleşik Devletleri savaşa bu şekilde girdi ve savaşın akışını, Müttefiklerin lehine çevirdi. Nitekim Balfour Deklarasyonu'nun yayınlanması ve ABD'nin savaşa girmesinden bir ay sonra General Edmund ALLENBY komutasındaki İngiliz ordusu, birkaç Yahudi taburuyla birlikte Kudüs şehrini işgal edip ele geçirdi.
Balfour Deklarasyonu, Bir Başka Kötü Komplonun Başlangıcı Olsa da Hukûken de Asılsızdı.
SORUYORUZ:
- Avrupa'nın Göbeğindeki İngiliz Kraliyet Hükûmetinin Kabinesi; Hangi Yetki ve Destekle, Kânûnî ve Meşrû İzinle, Ev ve Vatanlarında Yaşayan Yüzbinlerce Filistinli Vatandaşın Topraklarını Dünyanın Dört Bir Yanındaki Yahudilere Sunma Hakkını Elde Etti?
Bu İNGİLTERE'nin FİLİSTİN HALKI ve İSLÂM DÜNYASINA Karşı İşlediği En Büyük İHÂNET ve SUÇLARDAN Biridir.
- DEVAM EDECEK -