SDG'NİN İKİ SEÇENEĞİ VAR: KÜÇÜLME VEYA ENTEGRASYON
SDG'NİN İKİ SEÇENEĞİ VAR: KÜÇÜLME VEYA ENTEGRASYON
Ortadoğu artık onlarca yıldır olduğu gibi değil. Tüm siyâsî hesaplar değişti, bölgesel ve uluslararası ülkelerin tüm stratejik planları da değişecek.
Bugünkü ŞÂM dünkü gibi değil. Gelecekteki SÛRİYE de, kesinlikle evvelki seneler gibi olmayacak.
Sûriye'deki sosyal kesimlerin büyük çoğunluğunda ülkenin geleceğine ilişkin büyük iyimserliğe rağmen, özellikle de Müşterek Askerî Operasyonlar Odası Komutanı Ahmed el-ŞER’A'nın ve kurduğu hükûmetin iyi ve dengeli performansından sonra, SÛRİYE'nin geleceği konusunda hâlâ endişeler var.
Mevzu, Sûriye Demokratik Güçleri (SDG) -Kuvvâtü Sûriyye ed-Dîmokrâtiyye: (KASD/قسد)- ile ligili.
Bu güçler, yetkililerinin bunu yalanlayan açıklamalarına rağmen şu ana kadar ayrılıkçılık amaçlı özerk bir yönetimmiş gibi hareket ediyor. Elbette bu durum ŞÂM'la da, mevcut bölgesel şartlarla da bağdaşmıyor.
Mevcut siyâsî koşullar SDG'nin lehine değil ve iki seçeneği var:
“Ya KÜÇÜLME ve sınırlanmayı tercih ederek Türkiye ile çatışacak ya da Sûriye'de devam eden siyâsî sürece ENTEGRE olacak.”
Eğer entegre olmayı seçerse bu, SDG'nin Şâm ve mevcut yönetimle ciddi bir şekilde iletişim kurması ve onun siyâsîve askerî bayrağı altında angaje olmayı kabul etmesi gerektiği anlamına geliyor.
Sûriye toplumunun bir parçası olduğunu ve Sûriye topraklarının birliğine inandığını SDG beyan etmişti. Fakat bu yeterli değil! Bunu başarmak için iki şey gerekiyor:
BİRİNCİSİ, Özyönetim fikrinden vazgeçilmesi,
İKİNCİSİ ise Sûriyeli olmayan savaşçıların Sûriye topraklarından uzaklaştırılması ve Sûriyeli savaşçıların kurulacak yeni Savunma Bakanlığı'na entegre edilmesi. Bu aynı zamanda yeni hükûmet sistemini belirlemek ve Hukuk Komitesi aracılığıyla yeni bir anayasa taslağı hazırlamak için tüm siyâsî yelpazeyi bir araya getiren Sûriye konferansına katılımı da içerir.
Ancak SDG, durumu olduğu gibi tutmakta ısrar ederse önünde TEK bir SEÇENEK kalacak: Türkiye ile askerî çatışma ve ardından silahlı Sûriyeli gruplarla ÇATIŞMA.
Rusya'nın Sûriye topraklarındaki askerî varlığının ışığında, Sûriye devrimine ve Türkiye'ye karşı kullandığı Esed rejiminden yararlanma dönemi artık sona erdiğinden, bu kez bölgesel koşullar onun lehine olmayacak.
Bugün uluslararası toplum, Sûriye devriminin başarısının ardından Türkiye ve Katar büyükelçiliklerinin açılmasından Ahmed Şer’a ile görüşen Amerikan heyetinin ziyaretine kadar ŞÂM'a doğru ilerlemeye başladı.
Ayrıca Almanya Dışişleri Bakanı'nın, Türkiye'nin güvenlik endişelerini anlayarak herkesi silahsızlandırmaya ve resmi kurumlarla sınırlandırmaya çağıran açıklaması da Amerika'nın tutumuyla uyumludur. Bu, Suriye sahnesine ilişkin uluslararası düzeydeki okumanın değiştiğini ve SDG'nin siyâsî hesaplarını yeniden gözden geçirmesi gerektiğini gösteriyor. Savaş artık uluslararası düzeyde kabul edilebilir değil ve birçok ülke Sûriyeli mültecileri ülkelerine geri göndermeye hazırlanıyor. Bu durum, istikrarın ve güvenliğin devam etmesi ve yeni yer değiştirmelere veya sığınmalara yol açacak herhangi bir askerî çatışmanın olmamasıyla bağlantılı.
Ortak Operasyon Odası güçlerinin Deyrizzor ve Rakka'ya girişi, SDG'nin Münbiç'ten çekilmesi ve Türkiye'nin Ayne’l-Arab'a (Kobani) girmek için askerî hazırlık yapmasıyla SDG'yi dizginleme politikası çoktan başladı.
SDG'nin faydalanmaya çalıştığı son bir iddiası var; o da Türk müdahalesini reddeden bazı ABD Senatosu üyelerinin kendisine olan sempatisi. Bu çabalar arasında; her iki partinin (Cumhuriyetçiler ve Demokratlar) üyeleri tarafından ABD’li senatörler Chris Van Hollen ve Lindsey Graham, Sûriye’nin kuzeyine ilişkin kaygılarını gerekçe göstererek ABD Senatosu’na, Türkiye’ye karşı bir yaptırım tasarısı sundu.
İki senatör, çarşamba günü "Ankara'nın bölgede kalıcı bir ateşkes ve silahtan arındırılmış bölge şartlarını derhal kabul etmemesi halinde bu hafta Türkiye'ye karşı yaptırım yasası çıkarmaya hazır olduklarını bu yaptırımların 2019 yılında yine Van Hollen ve Lindsey Graham tarafından ortaklaşa sunulan tasarıya benzer bir çerçeve ile sunulacağını" söylemişti.
Bu proje, Türkiye'nin Sûriye Demokratik Güçleri'ne yönelik saldırısını önlemek için Türkiye ve desteklediği silahlı gruplara yaptırım uygulamayı amaçlıyor.
Sunulan argüman, DEAŞ'ın geri dönüşü korkusu ve onun Amerikan ulusal güvenliğine yönelik tehdididir. Ancak daha evvel Sûriye'ye ilgi duymadığını, müdahale edilmemesi gerektiğini belirten ve Sûriye'nin anahtarının Türkiye'de olduğunu belirten ABD Başkanı Donald Trump'ın bu projeye karşı çıkması muhtemel.
Sûriye dosyasındaki bu çatışma ve anlaşmazlık, bölgede İran-Sûriye eksenini çökerten Türkiye ve Sûriye muhalefeti olduğu için, SDG pahasına Türkiye lehine bir güç noktası olarak değerlendirilebilir.
Sonuç olarak, SDG'nin siyâsî ve medya söylemi artık mevcut aşamadaki değişkenlerle uyumlu değil. Tüm Sûriye halkının geçici yönetimin emri altına girmesi nedeniyle; KÜRT ZULMÜ söyleminin rejimin yıkılmasıyla sona erdiği söylenebilir.
Kendi anlatısına göre SDG, Kürt bileşeni temsil ediyorsa temsil etmediği Arap bölgelerini terk etmelidir.
Ayrıca Mazlum Abdi'nin; Türkiye ile anlaşmaya varılması halinde Sûriyeli olmayan savaşçıların SDG saflarından çıkarılabileceği yönündeki açıklaması da, Türkiye'nin güvenlik kaygılarının kanıtı olarak değerlendiriliyor. Ayrıca SDG'nin Sûriyelileri temsil etmediğini, aksine KENDİ GÜNDEMİ olduğunu, bölgesel durum ve dış destekten faydalanarak DEAŞ/داعش, el-Hevl Kampı/مخيم الهول ve Sûriye-Irak hudûdu meselesini istismar ettiğini gösteriyor. F.R.